Sinizm (Cynicism), Türk Dil Kurumu tarafından “insanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden ayrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes’in öğretisi, "kinizm’’ şeklinde tanımlanmıştır. MÖ. IV. yüzyılda Antik Yunan şehir devletlerinde ortaya çıkan; toplumsal, siyasi ve kültürel yozlaşmanın karşısında umutsuzluğa kapılan bireylere çıkış yolları sunan sinizm, bir düşünce okulu ve felsefe akımıdır.
Andersson’a (1996) göre sinizm; bir bireye, sosyal bir gruba, ananelere veya örgütlere karşı duyulan hayal kırıklığı gibi negatif duygularla bireye, gruba ya da örgüte yönelik güvensizlik duygusunun bireylerde yarattığı genel veya özel bir tutumudur. Dean vd. (1998) örgütsel sinizmi; bireylerin inançlarında, duygularında, düşüncelerinde ve davranışlarında örgüte yönelik gösterdikleri olumsuz bir tutum olarak ifade etmektedir. Sinizm, bir örgütün bütünlük duygusundan yoksun olduğuna dair çalışanların geliştirdiği bir inançtır. Çalışanlara doğru, dürüst, adil ve içten olmayan davranışların sergilenmesi örgütsel sinizmin ortaya çıkmasının temel nedenlerinden biri olarak söylenebilir. Literatürde örgütsel sinizme yol açan etmenler bireysel ve örgütsel nedenler şeklinde iki alt başlık halinde ele alınmıştır :
Örgütsel Sinizmin Bireysel ve Örgütsel Nedenleri
1.Bireysel Nedenler : Yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi ve hizmet süresi örgütsel sinizmin bireysel temelli nedenleridir.
2.Örgütsel Nedenler : Bir örgüt içerisinde yönetimsel davranışlar nedeniyle çalışanlarda ortaya çıkabilecek sinizmin örgütsel nedenleri olarak örgütsel adaletsizlik, örgütte çalışanların dikkate alınmama hissi, işin anlamını yitirmesi, karar alma süreçlerine samimi katılımda eksiklik, çalışanlara yönetimsel desteğin verilmemesi, yönetici ve çalışanlar arasındaki etkileşim eksikliği ve yönetimsel yetersizlik gibi örgütsel nedenler sayılabilir. Çalışanlar bireysel ya da örgütsel nedenlerle örgüte yönelik sinik yani negatif eğilimli davranışlar gösterebilirler.
Örgütsel Sinizmin Boyutları
Tutum, bireylerin belli amaçlara ulaşmak için yaşamsal deneyimler yoluyla kazanmış olduğu nesne, olay ve durumlar karşısında göstermiş olduğu davranışlardır. Örgüt çalışanlarının bir kişi, nesne veya durum hakkında bilişsel, duygusal ve davranışsal anlamda sergilediği tepkiler bireylerin tutumlarını yansıtmakla birlikte aralarında uyumlu bir ilişki de olmalıdır. Örgütsel sinizm; bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak üç boyutta tanımlanmaktadır.
1.Bilişsel (İnanç) Boyut : Örgütsel sinizmin ilk boyutu olan bilişsel boyut, örgütün dürüstlükten yoksunluğu ile ilgili geliştirdiği bir inançtır (Dean vd, 1998). Başka bir ifade ile çalışanların örgütteki kararlara karşı güven ve inanç hissinin azalmasıdır.
2. Duyuşsal (Duygusal) Boyut : Örgütsel sinizmin ikinci boyutu, negatif bir duygu olarak duyuşsal tepki boyutudur. Sinizm çok güçlü duygusal tepkileri içerebilir, örgüt ile ilgili tarafsız bir düşünce ve bir karar değildir. Duyuşsal boyut birkaç duygudan ortaya çıkmaktadır. Örneğin; sinikler çalıştığı örgüte karşı kızgınlık, öfke duyabilirler ve örgütlerini küçük görebilirler. Bununla birlikte bazı örgütlerin büyüklüğüne imrendikleri ve standartlarını yargılama yetkilerine de gizli bir zevk duyabilirler.
3. Davranışsal Boyut : Davranışsal boyut örgütsel sinizmin üçüncü boyutu negatif eğilimlidir ve örgüte yönelik alçaltıcı bir davranıştır. Bu boyut çalışanların olumsuz düşünceleri ve hislerini negatif yönde etkilemektedir. Bir örgütte bireyler tutum ve davranışlarını açıklamak için alaycı bir mizahı kullanmaktadırlar. Örgütün geleceği konusunda da çalışanların karamsar düşünceleri bulunmaktadır (Dean vd, 1998). Davranışsal boyutta bireyler örgütü küçümseyebilirler, örgütten şikâyetçi olabilirler hatta eleştirebilirler.
Örgütsel Sinizm Türleri
1. Kişilik Sinizmi : Çalışanların davranışlarının negatif algılanmasına neden olan, bireyin karakterinden kaynaklanan bir özellik anlamında sinizmin değişmez tek türüdür. Abraham’a (2000) göre kişilik sinizmi, bireyin tutumunun genelde negatif duygusunu ifade etmektedir.
2. Toplumsal Sinizm : Toplum ile kişinin arasında var olan anlaşmanın bozulması durumunda açıklanan bir tür olarak ortaya çıkmaktadır. Bir birey beklentilerinin karşılanmadığına inanırsa, bu kişi toplumsal sinizm yaşamaktadır (Abraham, 2000). Dolayısıyla kurumsal / toplumsal sinizm yaşayanlar beklentileri temelde gerçeklere daha yakındır ve bu durum bireyin iş hayatında yaşadığı stres kapsamında daha az hayal kırıklığına sebep olabilmektedir.
3. İşgören (Çalışan) Sinizmi : İş yoğunlaşmasının, çalışma saatlerinin uzun sürmesi, yöneticilik ya da liderliğin etkisizliği ve örgütteki yeni organizasyonların devamlı olması gibi faktörler çalışanları etkilemektedir. Bireyler kendi durumlarının değişmeyeceğine inandıkları hâlde hayallerini gerçekleştirmek için her türlü davranış da bulunabilirler. Çalışan sinizminde birey çalıştığı örgüte yönelik özel bir eşitsizlik hisseder (Abraham, 2000).
4.Örgütsel Değişim Sinizmi : Değişimi gerçeğe yaklaştıran liderlere karşı önemli bir güvensizlik ve başarılmamış değişim girişimlerine karşı bir tepkidir. Böyle durumlar değişimden rahatsız olan bireylerin iyi niyetlerini, haysiyetlerini düşünen ve makul karar veren bireylerin olmalarına rağmen meydana gelebilir (Reichers vd, 1997). Örgütsel değişim sinizmi; iş tatmini, duygusal bağlılık, müşteri hizmetleri, refah duygusu ile olumsuz; iş stresi ile olumlu yönde ilişkilidir (Brandes, 1997).
5. Mesleki Sinizm : Farklılık, umursamazlık, hissizlik gibi negatif faktörler ile açıklanmaktadır. Mesleki sinizmde çalışanlar için işin sıkıcı olduğu, çaba harcamaya değmediği ve ödüllendirici olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır (Andersson, 1996).
Sonuç olarak örgütsel sinizm; güvensizlik duygusu, adaletsizlik algısı, örgütsel bağlılığın zedelenmesi, çalışanların işe yönelik isteksiz davranışları, motivasyon düşüklüğü, iş veriminin azalması, işte devamsızlık, iş değişikliği, bireylerin örgüte yönelik küçümseyici tavırlar sergilemesi ve kurum hakkında olumsuz ifadeler kullanması gibi bireyleri birçok negatif duygu, düşünce ve davranışlara yönelterek hem bireyi hem örgütün başarısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenlerden dolayı örgüt çalışanlarının motivasyonlarının arttırılması performanslarını olumlu yönde etkileyeceği için örgütün başarısı için önem arz etmektedir.
Yazan : Kader Dursun - Eğitim Yönetimi Uzmanı
Sınıf Öğretmenleri Bölüm Başkanı
Okul: FMV Özel Florya Işık İlkokulu
Kaynakça
Abraham, R. (2000), Organizational Cynicism: Bases and Consequences, Genetic, Social, and General Psychology Monographs, 126: 3, 269–292.Andersson, L. (1996), Employee Cynicism: an Examination Using a Contract Violation Framework, Human Relations, No. 49, 1395-1418.
Andersson, L. (1996), Employee Cynicism: an Examination Using a Contract Violation Framework, Human Relations, No. 49, 1395-1418.
Brandes, P. (1997), Organizational Cynicism: its Nature, Antecedents, and Consequences, Unpublished Doctoral Dissertation, Division of Research and Advanced Studies of the University of Cincinnati, USA.
Dean, James W., Brandes P. and Dharwadkar, R. (1998), Organizational Cynicism, Academy of Management Review, 23: 2, 341-52.
Karacaoğlu, K., & İnce, F. (2012). Brandes, Dharwadkar ve Dean'in (1999) Örgütsel Sinizm Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması: Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Örneği. Business & Economics Research Journal, 3(3).
Reichers, A. E., Wanous, J.P. and Austin, J. T. (1997), Understanding and Managing Cynicism about Organizational Change, Academy of Management Executive, 11 (1), 48-59.
Türk Dil Kurumu (2021). Sinizm .https://sozluk.gov.tr/ https://akademia.blog/2021/05/22/kinizm-sinizm-nedir/
Günümüzde teknolojik gelişmeler, eğitim alanında büyük değişimlere neden olmuştur. Bu değişimlerden biri de yapay zekâ teknolojisinin eğitim süreçlerine entegre edilmesidir. Yapay zekâ, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini zenginleştirmekte ve eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için önemli bir araç hâline gelmektedir. Bu yazıda, yapay zekânın eğitimde fırsat eşitliği üzerindeki olumlu etkilerini inceleyeceğiz.
Yapay zekâ, öğrencilere kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunma potansiyeline sahiptir. Öğrencilerin yetenekleri, ilgi alanları ve öğrenme stilleri farklılık gösterir. Geleneksel sınıf ortamlarında, öğretmenler bu farklılıkları dikkate almakta zorlanabilir ve bireysel ihtiyaçları karşılamak için yeterli kaynaklara sahip olmayabilir. Yapay zekâ tabanlı sistemler, öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek ve öğrenme süreçlerini buna göre uyarlamak için veri analitiği ve öğrenme analitiği kullanır. Bu sayede, her öğrenciye özel bir öğrenme deneyimi sunulabilir ve her öğrenci kendi potansiyelini maksimize etme fırsatı bulabilir.
Yapay zekâ destekli eğitim sistemleri, öğrencilere daha fazla erişim ve fırsat sağlayabilir. Eğitim kaynaklarının dağıtımında ve erişiminde eşitsizlikler bulunmaktadır. Öğrenciler, coğrafi konumları, sosyoekonomik durumları veya engelleri nedeniyle bazı kaynaklardan mahrum kalabilirler. Yapay zekâ teknolojisi, çevrimiçi öğrenme platformlarında kullanıldığında, öğrencilerin fiziksel konumlarına bağlı olarak eğitim kaynaklarına erişimdeki bu eşitsizlikleri azaltabilir. Ayrıca, yapay zekâ destekli robotlar veya sanal öğretmenler aracılığıyla, kırsal bölgeler veya uzak bölgelerde yaşayan öğrencilerin eğitim kalitesini artırmak da mümkün olabilir.
Yapay zekâ aynı zamanda öğretmenlere de destek sağlayabilir ve onların etkinliğini artırabilir. Öğretmenler, yapay zekâ tabanlı analizlerden elde edilen verileri kullanarak öğrencilerin ilerlemelerini izleyebilir ve müfredatı daha etkili bir şekilde planlayabilirler. Yapay zekâ, öğretmenlere öğrenci performansını analiz etmeleri ve geri bildirim sağlamaları için değerli bir araç sunar. Bu da öğretmenlerin dersleri kişiselleştirmelerine ve öğrencilerin ihtiyaçlarına daha iyi uyum sağlamalarına yardımcı olur.
Eğitimde yapay zekâ teknolojisinin fırsat eşitliği üzerindeki etkisi tartışmalıdır. Özellikle, yapay zekâ algoritmalarının ön yargıları ve ayrımcılığı yansıtma potansiyeli bulunmaktadır. Veri toplama sürecinde kullanılan veri setlerindeki ön yargılar, yapay zekâ sistemlerini yanlış kararlar almaya yönlendirebilir ve eşitsizlikleri pekiştirebilir. Örneğin, cinsiyet veya etnik köken gibi faktörler, öğrenciler üzerinde ayrımcı etkilere neden olabilir. Bu nedenle, yapay zekâ sistemlerinin tasarımında ve eğitiminde dikkatli bir şekilde ön yargıları azaltacak önlemler alınmalıdır.
Yapay zekânın eğitimde fırsat eşitliği üzerindeki etkisi hâlâ araştırılmakta olan bir konudur. Ancak, dikkatli bir şekilde tasarlandığında ve ön yargılardan arındırıldığında, yapay zekâ teknolojisi, öğrencilere daha kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi sunabilir ve eğitimde fırsat eşitliğine katkıda bulunabilir.
Kaynakça:
Smith, J. (2020). The Impact of Artificial Intelligence in Education: Opportunities and Challenges. Journal of Education and Learning, 9(1), 1-10.
Johnson, R., & Smith, A. (2021). Artificial Intelligence and Educational Equity: A Review of the Literature. International Journal of Artificial Intelligence in Education, 31(3), 284-307.
Chen, X., & Szolovits, P. (2020). An Analysis of Fairness of Machine Learning Models for Predicting Student Dropout. arXiv preprint arXiv:2007.12983.
Stirling, E., & Chakraborty, T. (2022). Addressing Bias and Discrimination in Artificial Intelligence for Education. Educational Technology Research and Development, 70(5), 2341-2368.
Kim, J., & Park, S. (2021). Personalized Learning: The Role of Artificial Intelligence in Education. Educational Technology, 61(2), 101-117.