Bugün ne 19 Mayıs, ne 23 Nisan, ne 30 Ağustos, ne de 29 Ekim…
Bugün 10 Kasım... Gökyüzünün karardığı, denizlerin fırtınalarla boğuştuğu, şanlı bayrağımızın gökyüzünde dalgalanırken ağladığı gün …
Bugün 10 Kasım. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 85. yılı. Gözümüz yaş, yüreğimiz acı dolu.
Tüm yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden, yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan eşsiz bir lider, mümtaz bir devlet adamı, büyük bir komutan ve dâhi olan Atatürk; ender insanlardan biri değil, onların en büyüğüdür. Atatürk, hem milli mücadeleyi hem de cumhuriyeti inşa sürecinde daima ileriye bakmış, ileriye yürümüştür.
Bugün, Büyük Atatürk’ün yolundan giden bizlere düşen görev de yüzümüzü geleceğe dönmek, ufkumuzu geniş, hedeflerimizi büyük tutmaktır. Bunun için artık 10 Kasım’ları, aydınlık geleceğimize yönelik atılımlarımızın esin kaynağı haline getirmeliyiz. Atatürk’e saygının gereğinin bu olduğuna, O’nun manevi huzuruna ancak bu şekilde başımız dik alnımız açık olarak çıkabileceğimize inancımız tamdır.
Sevgili Atamız, onu güçlü ve başarılı kılan kişisel özelliklerini, daha küçük yaşlardan itibaren göstermeye başlamış ve bu özelliklerini de yol göstericisi olduğu Türk Milleti’nin çağdaş milletler seviyesine ulaşması için tüm gayretiyle kullanmıştır. Ata’mızın, çocukluğunda yaşadığı bir anıyı, arkadaşı SALİH BOZOK şöyle anlatıyor:
“Selanik’te evlerin bahçesi büyüktü. Mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar pek moda olan “Mançık” oyununu oynardık. Bu bir nevi “Birdirbir” oyunu idi. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sıra ile üzerinden atlıyorlar. Fakat bir arkadaşımız oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı. Bir gün onu zorla oyuna iştirak ettirdim. Sıra ile hepimizin üzerinden atladı ve diğer çocukların onun üzerinden atlama sırası geldiğinde eğilmedi. Atlayabiliyorsa böyle atlasınlar, ben asla eğilmem dedi. Diğer çocuklar eğilmesini istediler. Yine eğilmedi ve ben eşek miyim ki eğileyim diye cevap verdi. Tam ortalık karışacaktı ki yine liderliğini göstererek, bu çocuk oyununu sizin gibi gençlere yakıştıramadım. Bence savaş oyunu oynayalım dedi. Çocuklar nasıl olacak diye sorunca ben sizi iki takıma ayıracağım, vazifeleri de ben vereceğim, kumandan da ben olacağım ve oyun başlayacak dedi. Tüm çocuklar onun talimatlarına dinledi ve o, yaman liderliğini küçük yaşlarda göstermiş oldu.”
Atatürk, asla başını eğmedi ama daha da önemlisi Türk milletinin başını eğdirmedi. Bu bağlamda Türk milleti için 10 Kasım, 100. Yılını kutladığımız cumhuriyet çocukları olarak, karalar bağlama günümüz değil, Atamızı, ilke ve devrimleriyle yaşattığımız günlerden sadece biri olmalıdır. Bizler, O’nun izinde yürüyüp O’nu yaşattıkça, Atamız her daim yaşayacak ve asla başı yere eğilmeyecektir.
Sonsuz saygı, minnet ve özlemle birlikte Atatürk’ü yaşamanız ve yaşatmanız dileğiyle.
İlhan TUNÇ
FMV Özel Işık Lisesi
Müdür Yardımcısı