Skip to main content

Blog entry by Fatma Merve YILDIZ

Anyone in the world

Bağlanma bireylerin bebeklik döneminde bakım verenleriyle kurdukları duygusal bağ olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar arasındaki kalıcı psikolojik bağ olan bağlanmanın temelleri daha bebek doğmadan anne karnındayken annenin bebeğin hareketlerine tepki vermesi, sevgiyi yansıtan kelimeler, sesler, dokunuşlarla etkileşime girmesiyle atılır. Çocuk bir başkasının gözündeki yansımasını görerek kim olduğunu oluşturmaya başlar. Anne veya bakım veren bir ayna işlevi görerek çocuğa var olduğunu yaşatır, hissettirir. Çocuklar dünyanın güvenli bir yer olduğunu ve sevildiklerini bakım verenlerinden öğrenirler. Anne-baba yani bakım verenler çocuğunun ihtiyaçlarına cevap vererek ve çocuk için ulaşılabilir olarak onların güvenlik duygusunu geliştirmelerine önemli katkıları olmaktadır. Sağlıklı bir bağlanma ilişkisinde çocuğun bakım verenlerle kurduğu ilişki de bakım verenin ne kadar duyarlı, ulaşılabilir, çocukla uyumlu, ihtiyacını karşılayan, tutarlı bir bakım veren olması kıymetlidir çünkü bu bağ yaşam boyu devam eden bir etkiye sahiptir…

 

Bağlanmada Ebeveynlerin Önemi

 

Çocuklarla kurulan ilişkide ebeveyn güvenli bir üs olabilmesi çocuğun stres, kaygı yaşadığında tekrar dönebileceği, onu yatıştıracak, sakinleştirecek bir ebeveynin olması, ebeveyn güvenli üs olabilirken aynı zamanda çocuğun keşfetmesi için dünyayı görebilmesi, yaşayabilmesi, deneyimleyebilmesi içinde onu cesaretlendiriyor olması gerekir. Bu dengeyi iyi kurabilen ebeveynlere sahip olan çocukların yaşam ilerleyişinde çok daha uyumlu, olumlu olduğu görülmektedir. Erken dönemdeki bağlanma ilişkisi ne kadar olumluysa çocuğun ruhsal, sosyal, duygusal gelişimi, yaşamdaki her türlü başarısı çok daha olumlu gelişip devam etmekte ve yetişkinlik dönemindeki ilişkilerini de etkilemektedir.

 

Anne-bebek etkileşimleri gözlenerek bağlanma üzerine yapılan araştırmalarda çocukların üç belirgin bağlanma şekli geliştirdiği belirtilmektedir.

 

Güvenli Bağlanma; güven, terk edilmeye karşı uyarlanabilir bir tepki ve kişinin sevgiye layık olduğu inancı ile karakterize edilmektedir. Güvenli bağlanan bir çocuk annesi, bakım vereni bulunduğu ortamdan gittiğinde üzülür ancak yeniden bir araya geldiğinde anneyi aktif olarak arar, karşılamaya isteklidir, onunla yakınlığını sürdürür, anneyle etkileşime girmeye ilgi gösterir ve mutlu olur. Anne ortama tekrar geldiğinde çocuk kolayca güvende hisseder, sakinleşir, oynamaya devam eder.

 

Kaygılı Bağlanma; kişinin yakınlık arzusuna başkalarının karşılık vermeyeceği endişesiyle karakterizedir. Ebeveynin çocuğun ihtiyaçlarına yönelik tutarlı bir şekilde duyarlı bir bakımın sağlanmadığı, zayıf ebeveyn varlığının bir sonucu olarak bu çocuklar ihtiyaç duyduklarında yanlarında olacak birincil bakım verenlerine güvenemezler. Kaygılı bağlanan bir çocuk annesi, bakım vereni bulunduğu ortamdan gittiğinde ise aşırı üzülür, anne döndüğünde mutlu olsa da sinirli ve zıt tepkiler verir. Sakinleşmesi zaman alır. Anneyi öfkeyle itebilir, kucağından inmek ister, ağlar. Bir durumla karşılaştığında anneyle etkileşime girmeye direnç göstermiştir.

 

Kaçıngan Bağlanma; Kaçıngan bağlanan bir çocuk annesi, bakım vereni bulunduğu ortamdan gittiğinde hiçbir şey olmamış gibi davranır, yüzünü çevirme, göz temasından kaçınma vb etkileşimden kaçınma eğilimindedir. Anne döndüğünde ilgilenmez, görmezden gelir, oynamaya devam eder. Çocukların yakın olma girişimlerini görmeyen, görmezden gelen ebeveynlerin çocuklarında bu bağlanma stiliyle karşılaşılmaktadır. Aslında bu çocuklar o anda ne sakin ne de kendini kontrol edebilen noktadadır. Yapılan araştırmalarda stres seviyelerinin arttığı gözlemlenmiştir, yani aslında çocuğun içinde fırtınalar kopuyordur. Bu ilgilenmiyor görüntüsü yaşadıkları duyguları, hassasiyeti bastırarak başa çıkma hali olarak görülmektedir.

 

**Sağlıklı bağlanmayı mümkün kılan en önemli etken tutarlılık, tekrar ve samimi, nazik, empati duyan sabırlı bir bakım verenin olmasıdır.

 

Sosyal yaşamda, okul ortamında farklı bağlanma şekillerine sahip olan çocuklara bakıldığında “Güvenli Bağlanan Çocuklar; ayrılıkların, kalıcı bir şey olmadığını içselleştirmiş, ayrılıkları tolere edebilen çocuklardır. , Öğretmen ve arkadaşlarıyla beraber okuldayken de kendilerini güvende hissederler. Güvenli bağlanan çocuklar olumsuz bir durumda ona yaklaşan öğretmenine, arkadaşına karşı onlardan gelecek teselliyi, yardımı kabul eder, kapsanmaya, zorlandığı bir durumda bunu anlatmaya, yardım istemeye yatkındırlar. Güvensiz Bağlanan Çocuklar; okulun içerisinde öğretmenleriyle, akranlarıyla daha olumlu olacak duygusal deneyimler arayışındadır. Bazen bağımsız hareket ederler, rutinlere, kurallara, grubun gidişatına uyum sağlamakta zorlanabilirler bazen de rutinlere karşı da aşırı bağımlı bir hal de alabilirler. Duygusal desteğe ihtiyaç duyduklarında, kendilerini regüle edemediklerinde kendilerini kapatabilirler. Dışarıdan yardım almak, sakinleştirilme, akranlarının, öğretmenlerinin olumlu yaklaşımlarına kaçıngan yanıt verirler.

 

Çocuğun kendine, diğer kişilere ve dünyaya dair algısını nasıl şekillendirebiliriz? Çocuk doğduğu andan itibaren anne-babasından dokunuşlarla, bakışlarla sevgi ve sefkat görmüş, ihtiyaçları karşılanmış, duyusal ve motor becerilerini özgürce edindiği bir alanla karşılaşmış olduğunda çocukta “Temel Güvenlik Hissi” geliştirir. (Ben çevrem içerisinde bir güce sahibim) Büyüme devam ederken istekleri, ihtiyaçları, duyguları, seçimleri ebeveynleri tarafından önemsenen, dinlenen çocukta ‘Kendi Kimliğine Duyduğu Güven’ güçlenir. (Ne istediğimi biliyorum) Çocuk bazı şeyleri kendi başına yapmak, deneyimlemek ister ve ‘Becerilerine Olan Güveni’ artar. (Ne yapabileceğimi biliyorum) Evinin çevresinde, okulda yaşıtlarıyla tanışır, vakit geçirir, arkadaş edinir ve ‘Sosyalleşmeye ve İlişkiye Yönelik Güveni’ gelişir. Bunların gerçekleşmesiyle de “Hayata ve Geleceğine Sağlam Bir Güvenle Bakar ve ilerlemeye devam etmek ister. İşte bu nedenlerle çocukların gelişimlerine katkı sağlamak için onların kararlarına, sağlıklı, mantıklı olan itirazlara evet diyebilmeli, haklı itirazlarına alan açmalı, ve zaman zaman kabul etmeliyiz.

 

Özellikle dış dünyaya, sosyal yaşama, okul yaşamına karışmaya başladıkları dönemler çocuk için çok önemlidir. Her çocuk kendi aile süreçlerinden gelen deneyimleriyle bu alanlara gelir. Okul ortamını düşündüğümüzde okul içinde yeni olumlu deneyimler, etkileşimler kurarak çocuk kendi benlik algısıyla ilgili ‘ben seviliyorum, özelim, yetkinim, yeterliyim’ gibi olumlu bir benlik algısının inşaasını geliştirmeye devam eder. Geliştirilmesi gereken duygusal ihtiyaç ve deneyimlerle okula gelen çocuk için ise okulda öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla kuracağı yeni olumlu deneyimler, etkileşimler çocuğun kendine, diğer kişilere ve dış dünyaya dair algısının şekillenmesine imkan tanır. Tüm bu deneyimlerle çocukların zihninde yeni yollar açılmaktadır. Ne kadar olumlu deneyim, etkileşim olursa gelişimde o derece de olumlu olmaktadır. Çocuklarımızla olan bağa, tutum ve davranışlarımıza yönelik fark ettiklerimiz ve bunlara dönük yapılan davranışsal, ilişkisel değişimler o bağa ve çocuğun bağlanma modeline etki edebileceğini söyleyebiliriz.

 

Dışardan ya da içerden gelen uyaranlarla ilgili çocuğun anlam verilmemiş deneyimlerine annenin kapsayıcılığını ve dönüştürücülüğünü sunması çocuk için bu bilinmeyen deneyime anlam vermesine imkan tanırken benzer durumlarla baş etmesini de kolaylaştıracaktır. Örneğin; kuma basmak istemeyen çocuğu anne yavaş yavaş ve kendi sakinliğini ona sunarak duruma alıştırması, kabus gören çocuğu kapsayarak bunun bir kabus olduğunu, kendisini rahatsız ettiğini ancak şuan beraber yan yana olduklarını ve geçtiğini belirterek çocuğun anlam verilmemiş deneyimleri arasında bağ kurmasını sağlaması, benzer deneyimlerde ruhsal olarak daha sakinlikle baş edebilir olmasına imkan tanıyacaktır. Çocuğun ihtiyacını anlayabilen olgun ebeveynler olarak çocukların ihtiyaçlarına, tepkilerine cevap vermek, yardımcı olmak için kendi duygusal ve düşünen beyin kısımlarından yararlanarak çocuğu sakinleştirir, onun da daha az gelişmiş olan bu kısımlarının gelişmesine katkı sağlamış olunmaktadır.

 

Kriz Anlarında Beyin Gelişimi Nasıl ve Bizler Çocuklara Nasıl Yardım Edebiliriz?

 

Kriz anında beynin birbiriyle olan teması kopar, entegrasyonunu kaybeder. Bir alarm çalıyordur; güvende değilim, tehlikedeyim, iyi şeyler olmuyor gibi olumsuz düşünceler zihinden geçiyordur. O anlarda çocuklar için yapmamız gereken beyni daha rahat, sakin, güvende olduğu ana, alana geçişini desteklemektir. Bunu yaparken ebeveynin önce kendisinin sakin olması sonrasında çocuğun duygusunu kabul ederek çocuğu sakinleştirmesi empatik bir yaklaşımla, bağ kurmaya odaklanması gerekir. Böyle durumlarda ebeveynlerin işbirliği de süreci kolaylaştırmaktadır. Bir ebeveyn çocuğu sakinleştirmeye çalışırken yani aktifken, diğer ebeveyn uyumla hareket ederek daha pasif kalabilir. Çocuğunuzla bir anlaşmazlık yaşadığınızda kendi duygunuzun farkında olabilmek, öfkeyle tepki vermeden önce durmayı öğrenebilmek, çocuğunuzun bakış açısına katılmıyor olsanız bile onu dikkatle dinleyebilmek iyi bir rol model olmanızı sağlarken aynı zamanda ebeveyn–çocuk ilişkisini korumaya da yardımcı olur. Bununla birlikte zorlayıcı duygu ve durumlarda neyin yanlış olduğuna odaklanmaktan çok neye ihtiyaç duyulduğuna odaklanarak;

 

Neye ihtiyaç duyuyorum?

 

Şu An ne yapmam gerekiyor?

 

Ne tür bir destek bana yardımcı olabilir? şekilde düşünmek ve sormak ebeveyn olarak sizlere de yardımcı olacaktır.

 

Tüm bu yöntemler ve bakış açılarıyla birlikte çocuğun rahatlayabilmesi, sakinleşmesi için onun “stressörlerle başa çıkabilme kapasitesi” de çok önemlidir. Çocuklar yetiştiği çevrede yaşamları boyunca bir takım yaşantısal stresörlerle karşı karşıya gelmektedirler. Çocukların erken dönemden itibaren gelişim dönemlerine uygun olacak belirli stresörlerle karşı karşıya kalması, bu karşılaşmalarda ebeveynlerinin / ailenin nasıl davrandığı, nasıl model olduğu, ne tür yönergeler verdiği bunlarla baş edebilmesi, bu ve benzer durumlara yönelik kontrol algılarının gelişmesine etki etmektedir. Kendi yaşamları üzerinde kontrol algısı geliştiren çocuklarda bu durum onların psikolojik iyi oluşlarına da katkı sağlandığı belirtilmektedir. Örneğin; aniden bir ses gelmesiyle küçük çocuğun yaşadığı korku anında veya bilgi, becerileri, arkadaş ilişkilerini geliştirirken yaşadığı bir zorlukta ebeveynler güvenli üs olup verdikleri mesajla, destekle çocuğu rahatlatır ve keşfetmeye devam etmesini sağlar. Yaşam sürecinde birçok kez deneyimlenen bu etkileşimlerle çocuklarla kurulan bu duygusal bağla çocuklar ilgilenildiğini, güvenden olduğunu anlarlar. Ancak bu güven ve duygusal bağı hisseden yaşayan çocuklar keşfeder, öğrenir, eğlenir ve oyun içerisinde olabilmektedir.

 

Sağlıklı çocuk-ebeveyn ilişkilerine dair yapılan araştırmalarda ebeveynlerin çocuklarını destekleyerek çevreyi-dünyayı keşfetmelerine imkan tanıdıklarını ve bunu çocuklarıyla bir arada olarak gerçekleştirdiklerini belirtmektedir. Bu birliktelik sadece fiziksel olarak yan yana olmak değil yetişkinin birlikte geçirilen vakte, oynanan oyuna odaklanması, bundan keyif alması ve bunu çocuğa hissettirmesi çocuğun yeni şeyleri denemesine yardımcı olmakta, kendine güvenerek yaşamı için adım atma isteğini arttırmaktadır.

 

“Destek alabileceğiniz birilerine sahipseniz kendinizi yeni şeyler deneyecek kadar güvende hissedebilirsiniz.”

 

Hangi yaşta olurlarsa olsunlar anlaşıldığını ve kabul gördüğünü hisseden çocuk gelişime kendini açar. Çocuğun sahip olduğu ilişki ve o ilişkide hissettikleri gelecekteki ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine dair model oluşturur. Sağlıklı bir ilişkide olmanın kendini değerli, kabul görmüş olmak ve o ilişkideki kişilerle olmaktan keyif almak anlamına geldiğini fark eden çocuk yetişkinlikte de bu özellikleri içinde barındıran sağlıklı ilişkiler kurmanın önemini bilerek ilerler…

 

                                                                                                                         Klinik Psikolog Fatma Merve Yıldız

 

 

 

Kaynakça

 

Atalay, Z., (2021) Mindfulness: Bilinçli Farkındalık Farkındalıkla Anda Kalabilme Sanatı, (9. Baskı), İnkılap, İstanbul

 

Levine, A.; Heller, R., (2017), Bağlanma, (6. Baskı), Aganta Kitap, İstanbul

 

Norris, V.; Rodwell, H., (2017), Ebeveynler için Theraplay: Bağlanma Temelli Oyun Terapisinin Günlük Hayatta Kullanımı, (1. Baskı), Gün Yayıncılık, İstanbul

 

Parman, T., (Ed.) (2011), Psikanaliz Yazıları: Donald W. Winnicott, 1. Basım, Bağlam Yayıncılık, İstanbul

 

Seçkin, Ş.; Hasanoğlu, A., (2016), Çocukta Rezilyans Esneklik ve Toparlanabilme Becerisi, (5. Baskı), Remzi Kitabevi, İstanbul

 

Thierry, B., (2023), Çocuklarda Bağlanma Zorlukları için Basit Rehber: Nedir ve Nasıl Yardım Edebiliriz?, (1. Baskı), Sola Unitas, İstanbul

 

[ Modified: Friday, 29 December 2023, 9:38 AM ]
 

  
loader image