Birçok yenilik her ne kadar heyecan verici olsa da beraberinde değişim ve dönüşüm
iddiası ile hayatlarımıza girdiği zaman önyargı, kaygı ve reddetme davranışını göstermemize
sebep olabiliyor. İnsan, yeni bir alışkanlık edinmekte birçok yol deniyor, zaman zaman pes
ediyor ve “Ben zaten …” ile başlayan sözlerle bu değişimle arasına hızlıca bir duvar örüyor.
Özellikle pandemi sürecinde varlığını bizlere bir mecburiyet olarak iyice hissettiren dijital
dönüşüm, öyle sert ve keskin bir kararlılıkla hayatlarımızdaki yerini aldı ki bırakın kabul etme
ya da reddetme davranışını seçmeyi, ansızın onu en etkili şekilde kullanabilme çabasına
girer olduk. İşte bu sürecin sancısını belki de en çok hisseden kimseler ise öğretmenler oldu.
Bir öğretmen için eğitim-öğretimin verimli ve kesintiye uğramadan devam edebilmesi
her zaman ilk öncelik olmuştur. Öğretmenliğin gerektirdiği, özveriyle birçok zorluk ve stresli
durumun öğrenen topluluğuna hissettirilmeden kontrol altına alınması en önemli mesleki
yeterliliklerden biri olarak ön plana çıkar.
Çevrimiçi eğitim ile başlarda sınıflara dönüşen evlerin salonları öncelerde elişi kes
yapıştır duvar süsleriyle öğrencilerin sınıfta hissettikleri yerler oluverdiler. Daha sonra dijital
araçlar devreye girdi. Aslında uzun zamandır var olan ancak kimilerimiz için tozlu sandık
misali ağzı sıkı sıkı kapalı olan Web 2.0 araçları imdadımıza yetişti. Böylelikle daha keyif
veren, öğrencinin daha çok dersin içinde olduğu, katkı verip yeni beceriler edindiği ders
oturumları gerçekleşmeye başladı. Küresel çaptaki zorluk ve mecburiyet, yeni bir ufku işaret
etti bizlere. Ne mutlu ki sınıflarımıza, öğrencilerimize dönmüş olsak da uzak kaldığımız
süreçte edindiğimiz dijital beceri ve birikimler, bugün ders planlarımızın vazgeçilmez bir
parçası hâlini alıverdi. Dijital dönüşümün yakın geçmişimizdeki eğitim ayağı tam anlamıyla
artık zorluk değil bir fırsat hâlini aldı.
Hergün bir başka yeniliğin haberini aldığımız şu günlerde, kısa bir süre önce birden
bire çeşitlenen ve her alanda karşımıza çıka “Yapay Zekâ”, yeni bir sınav verdiğimiz, eşsiz
tecrübeler edindiğimiz günleri geri getirdi. Nasıl ki “Bilgisayar oynamak” söyleminden
“Çevrimiçi derse bağlanmak” şeklinde dönüşüme uğrayan dijital algımız ve alışkanlıklarımız
olduysa, bugün bir oyun ve eğlence gibi görünen, kimileri için ürkütücü olan yapay zekâ
furyasının özverili eğitimcilerin ve önyargısız yaklaşımların sonucunda eğitim-öğretimin
vazgeçilmez entegre bir parçası olmayacağını kim söyleyebilir ki?
Taha ZÜLFİKAR
Sınıf Öğretmeni