Dijital, online, sanal vb. kelimelerin hayatımızda çok fazla yer aldığı bir dönemdeyiz. Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız süreç, belki de tüm dünyanın dijitale en fazla maruz kaldığı zaman olmuştur. Sadece yetişkinler değil, çocuklar da bu süreçte dijital ile sosyalleşir, dijital ile eğlenir oldular. Artık ihtiyaçlarımızın büyük kısmını telefonumuz, bilgisayarımız ya da tabletimiz ile giderebiliyoruz.
Peki, her şeyin bu kadar ‘sanallaştığı’ bu dönemde, ÇOCUKLARI DİJİTALDEN NASIL KORUYABİLİRİZ?
Bu soruyu sormadan önce kendimize şu soruları sormalıyız; Çocukları dijitalden NEDEN korumalıyız? NE KADAR korumalıyız? NASIL korumalıyız?
Öncelikle, çocukları dijitalden korumalıyız çünkü onların ruh sağlığını ve bedensel sağlığını tehdit eden çok fazla öğe var. Bu soruya hemen herkesin bir sürü sebep ve örnek sayabileceğine eminim. Bu yüzden bu yazıda üzerinde duracağım konu bu değil.
Peki, dijital oyunların, videoların TAMAMI kötü müdür? Hayır. Elbette tüm dijital dünya başlı başına bir tehlike değildir. Eğer sınırları doğru koyarsak ve içerik seçiminde hassas olursak dijital oyunlar çocuğumuz için faydalı bile olabilir. Dijital oyunların çocuklara faydaları ile ilgili birçok araştırma bulabilirsiniz (birkaç makale örneğini sizin için aşağıya ekliyorum, başlıklarından arama yapabilirsiniz).
Bugün psikanalitik psikoterapilerde Minecraft bile oynanıyor. Ve analistler oynanan oyuncaktan ziyade üzerinden ilişki kurulabilecek oyuncağın önemli olduğunu vurguluyorlar.
Ancak sıklıkla çocukların yaratıcı gelişimi için “olmayanı” hayal edebilmeleri oldukça önemlidir. Yani; oyuncağımız dijital de olsa ‘gerçek’ de olsa çocuğun hayal gücüne yatırım yapabilecek, çocuğun tek bir oyuncağı birçok şeye dönüştürebileceği şekilde seçilmeli. Dijital olmasa bile çocuğa tek bir işlevi olan, hayal kurma işini çocuğa bırakmamış oyuncaklar çocuğunuz için pek de uygun değil aslında.
Gelelim son soruya: NASIL korumalıyız?
Öncelikle, yukarıda da bahsettiğim gibi ‘sınırlar’ çok ama çok önemli. Ancak bu sınırları korkutarak, bağırarak, karşılığında bir şey vererek ya da kandırarak değil konuşarak oluşturmamız gerekiyor.
Çocuğa, neden belli bir zaman aralığında oynaması gerektiğini dürüstçe anlatacağız. Birlikte, ‘ekrana ne kadar bakarsam bana zararı olmaz?’ hakkında konuşup bir ekran süresi belirleyebilirsiniz mesela. Hiçbir şekilde ikna olmuyorsa da ekranı bu denli arzu etmesinin altında yatan nedenleri araştırmalısınız. Bu noktada bizlere çok önemli bir sorumluluk düşüyor. O da tutarlı olmak. Yani koyduğumuz sınırlarda sabırlı olacağız. Aynı zararların kendimiz için de geçerli olduğunu unutmayacağız ve bu süreçte çocuğumuza karşı tutarsız davranmayacağız. Tablet ve telefonlardaki “ekran süresi” kısıtlamalarını aktif olarak kullanmaya başlayabiliriz örneğin.
Dijital sınırları oluştururken için dikkat etmemiz gerekenler:
-Süreyi sınırlandırırken çocuğunuzla konuşarak, ortaklaşa karar vermelisiniz. Ekran süresini belirlemekte yaş faktörünün çok önemli olduğunu belirtmelisiniz ve kesinlikle tutarlı olmalısınız.
-İçeriği kısıtlamalısınız. Örneğin Youtube Kids artık ülkemizde de var ve çocuğunuz için Youtube yerine Youtube Kids’i kullanmanız daha sağlıklı olacaktır. Bunun gibi birçok uygulamada çocuk sınırlandırmalarını aramalı ve talep etmeliyiz. Bu konuda detaylı bilgi almak için Youtube ve Instagram üzerinden Yavuz Samur’u takip etmenizi öneririm. Bir de çocuklarına pedagojik ve psikolojik açıdan uygun oyunları tercih etmek isteyen ebeveynler PEGI (Pan European Game Information) ve ESRB (Enterteinment Software Rating Board) başlıklarından yararlanarak daha fazla araştırma yapabilirler.
-Dijital oyunlar çocuğunuz için ödev yapmanın ya da yemeğini yemesinin ödülü olmamalı. Ödül her zaman daha fazla arzulanır.
-Ve en önemlisi ÇOCUĞUNUZLA OYUN OYNAYIN. Kutu oyunları, dijital oyunlar, bedensel oyunlar…Birlikte oynamayı seveceğiniz her şeyi oynayın onunla. Ebeveynleri ile zevk aldığı bir etkinliği yaparken hiçbir çocuk tek başına ekrana bakmak istemez.
“Çocuk, oyunla büyümelidir.” Platon