Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kâr sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Can YÜCEL’in dizelerinde anlattığı gibi “bakmak ve görmekte gizli her şey”…Bakarız ama çoğu zaman göremeyiz. Oysa görmek için birçok nedenimiz vardır. Çünkü yaşamak ayrıntılarda gizlidir. Bazen bir çocuğun gözlerinde, bir yaşlının alın çizgilerinde, bazen kırılmış bir resim çerçevesinde ama hep yürekte, hep vicdanımızda bir yerde… Kısacası ayrıntıları fark etmekte… Ayrıntı deyip geçilen onca püf noktaların insan hayatında yapabileceği değişikliklerin farkında olsaydı insanoğlu, hayatta hiçbir ayrıntıyı kaçırmazdı. Dünya kuruldu kurulalı ilk insan diğer bir insanla tanıştığından bu yana birtakım haklardan söz edilir. Bu hakların ortaya çıkmasında yine biz insanlar başroldeyiz. İnsanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayrımı yapmak, sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek yerine insanları kendi egemenliği altına almak kendi otoritesini kurmak gibi etmenler bu hakları ihlal eden davranışların bazılarıdır.
“İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” insanların en doğal haklarını korumak amacına yöneliktir. Bu bildiri, bütün bireylere eşit ve başkasına devredilmez haklar tanınmasını gerçekleştirmek için kabul ve ilân edilmiştir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Atatürk’ün ülküsüne O’nun çizdiği yola ışık tutan bir bildiridir. Atatürk: “Hak kutsaldır, hakkın korunmasına çalışmak da ödevlerin en kutsalıdır. Hak ve adaletin bulunmadığı bir yerde ‘Hürriyet Ve Demokrasi’ vardır denemez.” der. Türk milleti, hak ve hürriyete tarih boyunca büyük önem vermiş ve bu kutsal kavramlar için savaşmış, yeri geldiği zaman canını vermekten bile çekinmemiştir. Bu nedenle Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nca ortaya konan bütün gerçeklere bağlı bulunuyoruz. İnsanlık için büyük bir önem taşıyan bu bildiri, anayasamızın temel haklar ve ödevler kısmında da yer almıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ve ilân edildiği için, her yıl 10 Aralık günü ile başlayan o hafta kutlanmaktadır.
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” Der bir madde. Peki: Yaşam boyunca birbirimizin yanında mıyız, sorumluluklarımızı biliyor muyuz, aldığımız görevlerin ne kadarını hakkaniyet ölçüsünde yerine getiriyoruz? Elimizdekilerin ne kadarını paylaşıyoruz ve hiçbir art niyet gütmeden ne kadar beraberce aynı yolda yürüyebiliyoruz?
İnsan hakları yeryüzünün en barışçıl silahıdır; bizi korur.
Kurallar gibidir; nasıl davranacağınızı bize söyler.
Yargıçlar gibidir; ona başvurabiliriz.
Duygular gibi soyuttur ama duygular gibi herkese aittir.
Ve her ne olursa olsun hep vardır.
Tıpkı doğa gibidir; ortadan kaldırılamaz.
Tıpkı ruh gibidir; yok edilemez.
Zamana benzer; zengin ve fakir, yaşlı ve genç, siyah ve beyaz, uzun ve kısa hepimize aynı biçimde davranır.
Bize saygı sunar ve bize de başkasına saygı duyma sorumluluğunu yükler.
İnsan hakları, insan olmanın kazandırdığı haklardır; başkası tarafından verilen bir söze ya da teminata bağlı olarak ya da satın alarak elde ettiğimiz haklar değillerdir.
İnsan hakları, insan olmamızın ve insan onurumuzun doğal bir sonucudur.
Bir okyanustur yaşam. Mutlu olalım açıklarda, korkup yüzemeyenlerin can simidi olalım. Bir devlet kurulsun adı da insan hakları devleti olsun ve de sembolü zeytin yaprağı olsun. Haklarımıza sıkı sıkıya sahip çıkacağımız barış dolu yıllara.