Skip to main content

Site blog

Anyone in the world

1990 Yılların sonuna doğru internetin evimize girmesi ile birlikte hayatımızda yer edinen web araçları süreç içerisinde ihtiyaçlara yönelik gelişimini üstüne koyarak sürdürdü. 1990 yıllarda internet tarayıcıları (Internet Explorer -1995, Altavista-1995, Netscape Navigator-1994 vb.) ve ile ilk internet siteleri insanların tecrübesine sunuldu. HTML (Hypertext Markup Language), ile hazırlanan siteler yapılandırılırken, http (Hypertext Transfer Protocol) sunucular ile web siteleri arasındaki bağlantıyı sağlanmış oldu. 1990 yılların genelinde temelde veri alışverişine dayanan bu ilişki 90’ların sonu 2000’lerin başından itibaren forumların, blogların ve ilk sohbet programlarının
(ICQ, MSN Messenger, Yahoo Messenger vb. ) peşi sıra gelmesiyle eğlenceli bir hal aldı. Bloglar, sosyal medya platformları, wiki gibi web araçları altın çağını 2000 yıllarda yaşadı.

 

Sistem artık karşılıklı etkileşime girebileceğiniz, katılım sağlayabileceğimiz ve bilgiye hızlı bir şekilde ulaşabileceğiniz bir hal almıştı. Günümüzde insanlar sosyal medya platformlarında ( İnstagram, Facebook, Twitter vb.) kullanıcılar fotoğraf, video ve metin paylaşabiliyor, fikirlerini ifade edip hatta alışveriş yapabiliyorlar.
Kullanıcılar tarafından oluşturulan içerik, diğer kullanıcılar tarafından tüketiliyor ve bu şekilde ortak düşünce ve beğeniye sahip topluluklar oluşturulabiliyor. Ürün ve hizmetler ise bu web araçlarının üzerinden pazarlanarak insanların beğenisine sunuluyor. Zaman içerisinde web araçları kitleleri harekete geçirip idarecilerin karar alma mekanizmalarını etkileyecek kadar güçlü bir hal almış durumdadır.

 

2020 yıllara geldiğimizde ise web araçlarını ve bizi yeni bir tecrübe beklemektedir. Saydığım özelliklerin dışında belkide tüm dünyaya çağ atlatacak bir tecrübe. Bilim-kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz ( Terminatör, Matrix, Blade Runner vb. )  yapay zeka teknolojileri kısa sürede insanoğlunu yeni bir sınama ile karşı karşıya bırakacak. Kimilerine göre uzak gelecek artık çok yakında ve insanların çoğunun bir cep telefonu ya da bilgisayar üzerinden web araçlarını bağlandığını düşündüğümüzde bu süreçten etkilenmemiz kaçınılmaz bir gerçek.

 

Bu süreçte web araçlarında meydana gelecek bazı değişimleri şu şekilde sıralayabiliriz:

 

-İnsan benzeri düşünme , öğrenme ve öğretme
-Yetenekleri simüle etme
-Veri analizi ve algoritma oluşturma
-Karar verme ve uygulama
-Kişiselleştirilmiş içerikler
-Merkeziyetsiz özerk yapılar

 

Şimdiden pek çoğunuzun heyecanla birlikte endişeye kapıldığını tahmin edebiliyorum. Muhtemelen on yıl içerisinde saydığım özelliklerin pek çoğu web araçlarının temel özellikleri halini alacaktır. Bilindiği üzere web 2.0 araçlarından web 3.0 araçlarına geçiş çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Yapay zekanın yükselişi içerisinde mevcut araçlar da saymış olduğum niteliklere sahip olmak ve insanların beklentisine cevap vermek için kendilerini güncelliyorlar. İnternetin baş döndüren hızı içerisinde yapay zekâ; bizi neyin beklediğini bilmediğimiz karanlık odanın kapısını açan anahtar olabilir mi? Deneyimleyip göreceğiz.

 

[ Modified: Friday, 29 December 2023, 8:17 AM ]
 
Anyone in the world

Hayat herkesin beklentilerini ve hayallerini gerçekleştirecek kadar seçenek sunmuyor insana. Kimi zaman küçük bir grubun istekleri tüm toplumu etkiliyor, insanları mutlu ya da mutsuz edebiliyor. Bu da demokrasinin bir sonucu işte. Zaten insanoğlu denen dünyanın bencil varlığı; kendi isteği, çıkarı veya konforu için çevresindeki tüm canlılara zarar vermeyi kendinde hak olarak görür. Doğadan kopup onunla uyum içinde yaşamak yerine tüm gücünü doğa ile mücadele etmeye harcamaya karar verdiği gün, aslında bu savaşı kaybetmeyi ve mutsuz olmayı kabullenmiş olan insan, doğaya karşı kazandığını zannettiği her zaferde kendini ulaştığı güçle avuttu. Bitmek bilmeyen hırsı ve doyuramadığı açgözlülüğü kendisini bekleyen sonu değiştirmeye bir türlü yetmedi, yetmiyor, yetmeyecek.

 

Bu gerçeklerle yüzleşmek insan için oldukça zor bir durum. Başkalarının her hatasını gören gözler iş kendine bakmaya geldiğinde, kendi hatasını görmek ve kabullenmekte zorlanır. İşte sanatın, edebiyatın bir yararı daha bu noktada devreye giriyor. İnsana kendine dışardan bakma şansı sunuyor.

 

Bir insanın en büyük şansı, çocukken iyi bir öğretmenle karşılaşmaktır derler ya, işte o cümledeki öğretmeni sadece insan olarak düşünmemek gerekli. Kitaplar da bu konuda hatırı sayılır katkılar sunuyor insana, yeter ki doğru kitaplarla karşılaşın. İlkokul yıllarımda öğretmenimin okuttuğu kitaplarla başlayan okuma yolculuğumda, hevesimi arttıran birçok yazar ve tür keşfetme şansım olmuştu. Ben de bu yolculukta başta birçok çocuk klasiğini okumuş, Kemalettin Tuğcu romanlarında zavallı öksüzler için yüreğim kan ağlamış, Ömer Seyfettin öykülerinde zaman zaman dehşete düşmüştüm. Gülten Dayıoğlu’nun Fadiş’i yüreğimi yumuşatmıştı. Bu kitapların duygusal gelişimime etkisini yadsıyamam ama benim için asıl macera, Jules Verne ile tanışınca başlamıştı. Art arda tüm kitaplarını okumuş, hakkında araştırmalar yapmış, yaşadığı dönemde hayal bile edilemeyecek birçok icadı eserlerinde kullandığını öğrenmiştim. İşte o günlerde Kaptan Nemo’ya saygım ve kendimi içinde yolculuk ederken hayal ettiğim Naitulus’a hayranlığım bir kez daha artmıştı. Böylece başlayan bilim kurgu merakım zamanla fantastik romanlarla da gelişti. Bir yerden sonraysa aslında fantastik dünya olarak sunulan evrenlerin ütopik ve distopik evrenler olduğunu öğrendim.   

 

Peki nedir bu ütopya ve distopya kavramları? Ütopya kavramının isim babası 1517’de yazdığı “Ütopya” adlı eser nedeniyle Thomas More kabul edilse de bu kavramın kökeni yani ideal gelecek tasarımı, MÖ 375’e Platon’un “Devlet” adlı eserine kadar uzanır. Ütopya, TDK sözlüğünde “gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce” diye tanımlanırken distopya ise TDK’de kendine yer bulamayan bir kavram olarak kalmış ne yazık ki. Bunun nedeni, distopya sözcüğünün hem etimolojik kökeninin olmayışı hem de insanoğlunun uzun zaman gelecekle ilgili felaket olasılığını kabullenemeyişi olabilir.  

 

Kendisine sözlükte yer bulamayan “distopya” kelimesini ilk defa 19. yüzyılın başında İngiliz filozof ve politikacı John Stuart Mill, parlamentodaki bir konuşması sırasında kullanmış. Distopya denince en kötü şekilde oluşturulmuş bir toplum düzeni söz konusudur. O toplumda yaşayan bireylerin erk sahipleri tarafından kölece kullanıldığı birey olmanın, özneliğin, özgür düşüncenin olmadığı; işkence, baskı, sansür gibi araçların sınırsızca kullanıldığı bir sistemden söz edilir. İlginç olan, bu sürecin, ütopya gerçekleştirmek üzere başlanmış olması ama her şeyin ters gitmesiyle oluşmasıdır. Hayalin kâbusa dönüşmesi söz konusudur. (Distopya Romanlarının Oluşumu ve Tarihsel Gelişimi; Çevirilerinin İncelenmesinde Öne Çıkan Kuramsal Yaklaşımlar - Necdet Neydim, Ali Polatel)

 

 

 

İnsanın kendisine daha yakın bulduğu “ütopya” kavramıyla ilgili de bazı yanlış yaklaşımlar görüyoruz. Bu yanlış yaklaşımlardan biri, ütopyanın “mükemmel toplum tasarımı” olarak ele alınması. Çünkü Claeys’e göre Dikkat edilmesi gereken, ütopyanın mükemmelliyetçilikle eş anlamlı olmadığıdır. İşte bu noktada yıllar önce bir edebiyat sempozyumunda Hakan Günday’dan duyduğum cümle geliyor hep aklıma: “Her ütopya birileri için distopyadır.” Çünkü özünde her ütopya yazarın ya da sistemi tasarlayan kişinin ideallerini yansıtır ve bu kişisel idealler herkes için aynı olmayabilir.

 

Konuya yanlış yaklaşımlardan bir diğeri de distopyayla ilgilidir. İlk olarak, John Stuart Mill tarafından, 1868’de kullanılan distopya kötü, normal olmayan, hastalıklı anlamına gelse de anti-ütopyanın karşılığı değildir. Kabaca söylersek “ütopya, uygulanabilecek iyi” olarak görülüyorsa, distopya “uygulamada kötü olan”dır. Ütopyalarda ve distopyalarda sunulan gelecek tasvirlerinde olayların iyi ya da kötü gidebilme olasılıkları asla göz ardı edilmez. Hatta bu olasılıkların gerçekleşmesi vatandaşların ahlaki ve sosyal ve vatandaşlığa dair sorumluluklarına bağlı olarak konumlandırılır. Bu açıdan distopya, insanlığın mükemmel olana ulaşma fikrini reddeder.

 

Edebiyat dünyasına geri dönersek bu türün dünyada en bilinen yazarlarının başında elbette 16. yüzyılda yazdığı “Ütopya” adlı eseriyle Thomas More gelmektedir. Ayrıca Jack London'ın 1907'de yayımlanan “Demir Ökçe” adlı eseri, modern karşı ütopyacı romanların ilki sayılır. Totaliter ve baskıcı sistemdeki toplumu tanımlamak için kullanılan karşı ütopya kavramı, bu kitapta, ABD'de oligarşik bir tiranlığın yükselişiyle ifade edilmiştir.  George Orwell'in “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı romanına da esin kaynağı olan “Demir Ökçe”, toplumda ve siyasette gelecekte yer alacak değişiklikleri irdeler. Jack London'ın ilerde ABD'de bir çöküş yaşanacağı yolundaki öngörüsü tam anlamıyla gerçekleşmemişse de yazarın uluslararası gerginliklerle ilgili görüşleri bir süre sonra gerçeğe dönüşür. 1950’lerin sonuna doğru, yani toplumların yaşadığı iki dünya savaşı sonrasında ekonomik ve psikolojik olarak tükendiği dönemde, bu tür eserlerde patlama yaşanmıştır. George Orwell 1947-1948 yılları arasında “1984” romanını yazmış, sonrasında ünlü yönetmen Stanley Kubrick tarafından beyazperdeye de aktarılan Anthony Burgess’in ünlü eseri “Otomatik Portakal” popülariteyi arttırmıştır.  1970’lerde Ursula Le Guin ve Stephan King gibi yazarlarla distopyanın içeriği tekrar genişlemiş, distopya ile bilim kurgu arasındaki çizgi daha da incelmiştir. Ayrıca çevresel sorunlar, hava kirliliği, feminizm, bedenlerin makine olarak kullanılması gibi konular da distopik evrenlerin doğal parçası olmaya başlamıştır. Bu genişlemenin bir yansımasını 1980'lerde Margaret Atwood'un yazdığı ve 2017’de dizi haline getirilerek ekranlara taşınan “Damızlık Kızın Öyküsü”nde görebiliriz. Bu noktadan sonra "distopya" kavramı inanılmaz genişlemiş, hemen her bilim kurgu romanına "distopya" denmeye başlanmış, eskiden genellikle tek kitap olan distopyalar birkaç kitaptan oluşan serilere dönüşmüştür.

 

Toplumların yaşadığı süreçler, sarsıntı ve değişimler, distopik eserlerdeki konu genişlemesinde görüldüğü gibi, kaçınılmaz olarak sanat eserlerine de yansır.  Modern toplumların günden güne totaliter rejimlere doğru kaydığı, filozof Slavoj Zizek'in dediği gibi kapitalizmle demokrasi arasındaki sonsuz evliliğin bittiği bir dönemde hepimizin kafasını kurcalayan şey nasıl bir geleceğin bizi beklediği. Bir yanda baş döndürücü bir hızla gelişen yapay zekâ teknolojisi, diğer yanda toplumsal çözülme ve ahlakî çöküş. Zamanında Jules Verne, Da Vinci gibi sanatçıların eserlerinde yarattıklarını gören insanlar bu tasarımların asla gerçek olamayacağını savunuyordu ama hepsi gerçek oldu. Günümüzde kurgulanan birçok eserde insanlığı tarih boyunca yaşadıklarının sınırladığı hayal dünyasında yarattığı distopyalardan oluşan gelecek modelleri bekliyor. Kabul etmek istemese de dünyadaki en zararlı canlı olduğunun farkındaki insanla mükemmeliyetçi özelliklere sahip yapay zekânın mücadelesi, insanlığın doğduğu dönemdeki gibi kısıtlı kaynaklarla yaşamak zorunda kalan Mad Max’teki gibi tamamen ilkel doğasına dönen vahşi insanlar düzeni ya da bu senaryolardan başka Katharine Burdekin'in 87 yıl önce kurguladığı faşist bir dünya düzeni. Eğer insanlık eserlerde sık sık işlenen gelecekle ilgili işaretleri okuyamaz ve geleceğini değiştirmeyi başaramazsa sizce bizi nasıl bir gelecek bekliyor olabilir?

 

                                                                                                                                             Gülhiz BİNİCİ

 

                                                                                                                                          FMV Özel Işık Lisesi

 

                                                                                                                              Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı

 

[ Modified: Friday, 29 December 2023, 2:18 PM ]
 
Anyone in the world


u6s5bi1rG5CWa9QBsHGiPLh7YyfsF7BfSXWRmC9kBInvpkRikRvpYYkez720D5t9usLj8Y06sayxf-wkKLiXpjvQevH5IuVnpL-faQtIcKeJTugFaaFXqXmBu_V8AA-MqjGACFll9xVd  

AYŞE GÜL YILMAZ KURU

FMV Ayazağa Işık Okulları - Bilişim Teknolojileri Öğretmeni

Teknolojinin eğitimdeki rolü giderek artıyor ve öğrencilerin öğrenme deneyimlerini zenginleştirmek için önemli bir araç haline geliyor. Ancak bu teknolojik gelişmelerle birlikte, veri gizliliği endişeleri de artmaktadır. Eğitim kurumları ve teknoloji sağlayıcıları, öğrencilerin kişisel bilgilerini toplarken ve işlerken özellikle dikkatli olmalıdır.

Öğrenci verilerinin korunması, öğrencilerin güvenli ve özel bir öğrenme ortamına sahip olmaları için kritik bir öneme sahiptir. Veri gizliliği, öğrencilerin kişisel bilgilerinin yetkisiz erişime, kötüye kullanıma ve ihlallere karşı korunmasını sağlar. Eğitim kurumları, öğrencilerin verilerini toplarken, depolarken ve işlerken yasal düzenlemelere ve en iyi uygulamalara uymalıdır. Ayrıca, öğrencilere bu veri toplama süreçlerinin nasıl işlediği ve nasıl kullanıldığı hakkında şeffaf bilgi sağlamalıdır.

Öğrencilerin dijital platformları kullanırken dikkatli olmaları gereken hususları şöyle sıralayabiliriz;

  • Bilinçli Olma: Öğrenciler, kişisel bilgilerini paylaşmadan önce dikkatli bir şekilde düşünmeli ve bu bilgilerin neden gerekli olduğunu değerlendirmelidirler. Gerekmedikçe özel bilgileri paylaşmaktan kaçınmak önemlidir.

  • Güçlü Şifre Kullanma: Çevrimiçi hesaplar için güçlü şifreler kullanmak, hesap güvenliğini artırabilir. Şifrelerin karmaşık ve tahmin edilmesi zor olması önemlidir.

  • Çift Faktörlü Kimlik Doğrulama: Çift faktörlü kimlik doğrulama, hesap güvenliğini artıran etkili bir yöntemdir. Bu, kullanıcıların sadece şifreleriyle değil, aynı zamanda başka bir doğrulama faktörüyle de giriş yapmalarını sağlar. Özellikle bu koruma faktörü ebeveynlerin çocuklarının hesaplarını korurken etkin bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

  • Uygulama İzinlerini Kontrol Etme: Mobil uygulamalarda ve çevrimiçi platformlarda, uygulama izinlerini dikkatlice kontrol etmek önemlidir. Gereksiz izinleri vermemek ve sadece gerekli olanlara izin vermek, veri gizliliğini koruma açısından önemlidir. Bu maddeye eğitimciler yada ebeveynler olarak bizler bile çok dikkat etmesek de önem arz eden güvenlik maddelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygulama izinlerini uygulamanın kullanım alanlarına uygun şekilde vermek önemlidir.

  • Güvenilir Platformları Kullanma: Yapay zeka ve öğrenme uygulamalarını seçerken güvenilir ve saygın platformları tercih etmek önemlidir. Düşük güvenlik standartlarına sahip veya kötü niyetli yazılımlar içeren platformlardan kaçınılmalıdır. Güvenilir uygulama marketlerine öğrencilerimizi ve çocuklarımızı yönlendirmek ilk adım olacaktır.

  • Gizlilik Ayarlarını Düzenleme: Bilişim teknolojileri bölümü olarak en çok üzerinde durduğumuz maddelerden biri de gizlilik kontrolleridir. Deep-fake*** teknolojisinin gündemde olduğu ve verilerimizin işlenerek farklı amaçlarda kullanılabildiğini bildiğimiz günümüzde veri gizliliği büyük önem arz etmektedir. Kullanılan platformlarda ve uygulamalarda gizlilik ayarlarını düzenlemek, hangi bilgilerin paylaşılacağını kontrol etmek açısından önemlidir. Gerekli olmayan özellikleri devre dışı bırakmak, gizliliği artırabilir.

  • Eğitim ve Farkındalık: Bu yıl bilişim teknolojileri bölümü olarak okul öncesi dönemden lise seviyesine kadar müfredatımıza yapay zeka konularını dahil ettik. Amacımız  öğrencilerin, yapay zeka ve diğer teknolojik konularda eğitim almaları ve bu konuda farkındalık geliştirmelidirler. Veri gizliliği konusunda bilinçli olmak, riskleri anlamak ve koruma önlemlerini uygulamak önemlidir.

  • Güncel Kalma: Kullanılan uygulamalar ve cihaz yazılımları düzenli olarak güncellenmelidir. Güncellemeler, genellikle güvenlik açıklarını düzeltir ve veri güvenliğini artırır.

Öğrenci veri gizliliği, gelecekteki eğitim teknolojilerinin güvenliği ve öğrenci güvenini koruma açısından kritik bir faktördür. Eğitim kurumları, teknoloji sağlayıcıları ve yasal düzenleyiciler arasındaki işbirliği, veri gizliliği konusundaki hassasiyeti artırmada önemli bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak, eğitim teknolojisinin güçlü bir şekilde benimsenmesi ve aynı zamanda öğrenci verilerinin güvende tutulması, öğrencilerin daha iyi bir öğrenme deneyimi yaşamalarını sağlamak için birlikte çalışmanın temelidir.

 

***Deep-Fake: 

Web Site-1

Web Site-2

Web Site -3

 

[ Modified: Friday, 24 November 2023, 12:18 PM ]
 
ILHAN TUNC
by ILHAN TUNC - Friday, 24 November 2023, 10:53 AM
Anyone in the world

Bugün ne 19 Mayıs, ne 23 Nisan, ne 30 Ağustos, ne de 29 Ekim…

 

Bugün 10 Kasım... Gökyüzünün karardığı, denizlerin fırtınalarla boğuştuğu, şanlı bayrağımızın gökyüzünde dalgalanırken ağladığı gün …

 

Bugün 10 Kasım. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 85. yılı. Gözümüz yaş, yüreğimiz acı dolu.

 

Tüm yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden, yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan eşsiz bir lider, mümtaz bir devlet adamı, büyük bir komutan ve dâhi olan Atatürk; ender insanlardan biri değil, onların en büyüğüdür. Atatürk, hem milli mücadeleyi hem de cumhuriyeti inşa sürecinde daima ileriye bakmış, ileriye yürümüştür.

 

Bugün, Büyük Atatürk’ün yolundan giden bizlere düşen görev de yüzümüzü geleceğe dönmek, ufkumuzu geniş, hedeflerimizi büyük tutmaktır. Bunun için artık 10 Kasım’ları, aydınlık geleceğimize yönelik atılımlarımızın esin kaynağı haline getirmeliyiz. Atatürk’e saygının gereğinin bu olduğuna, O’nun manevi huzuruna ancak bu şekilde başımız dik alnımız açık olarak çıkabileceğimize inancımız tamdır.

 

Sevgili Atamız, onu güçlü ve başarılı kılan kişisel özelliklerini, daha küçük yaşlardan itibaren göstermeye başlamış ve bu özelliklerini de yol göstericisi olduğu Türk Milleti’nin çağdaş milletler seviyesine ulaşması için tüm gayretiyle kullanmıştır. Ata’mızın, çocukluğunda yaşadığı bir anıyı, arkadaşı SALİH BOZOK şöyle anlatıyor:

 

“Selanik’te evlerin bahçesi büyüktü. Mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar pek moda olan “Mançık” oyununu oynardık. Bu bir nevi “Birdirbir” oyunu idi. Bir kişi eğiliyor ve diğerleri sıra ile üzerinden atlıyorlar. Fakat bir arkadaşımız oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı. Bir gün onu zorla oyuna iştirak ettirdim. Sıra ile hepimizin üzerinden atladı ve diğer çocukların onun üzerinden atlama sırası geldiğinde eğilmedi. Atlayabiliyorsa böyle atlasınlar, ben asla eğilmem dedi. Diğer çocuklar eğilmesini istediler. Yine eğilmedi ve ben eşek miyim ki eğileyim diye cevap verdi. Tam ortalık karışacaktı ki yine liderliğini göstererek, bu çocuk oyununu sizin gibi gençlere yakıştıramadım. Bence savaş oyunu oynayalım dedi. Çocuklar nasıl olacak diye sorunca ben sizi iki takıma ayıracağım, vazifeleri de ben vereceğim, kumandan da ben olacağım ve oyun başlayacak dedi. Tüm çocuklar onun talimatlarına dinledi ve o, yaman liderliğini küçük yaşlarda göstermiş oldu.”

 

Atatürk, asla başını eğmedi ama daha da önemlisi Türk milletinin başını eğdirmedi. Bu bağlamda Türk milleti için 10 Kasım, 100. Yılını kutladığımız cumhuriyet çocukları olarak, karalar bağlama günümüz değil, Atamızı, ilke ve devrimleriyle yaşattığımız günlerden sadece biri olmalıdır. Bizler, O’nun izinde yürüyüp O’nu yaşattıkça, Atamız her daim yaşayacak ve asla başı yere eğilmeyecektir.

 

Sonsuz saygı, minnet ve özlemle birlikte Atatürk’ü yaşamanız ve yaşatmanız dileğiyle.

 

 

 

 

 

                                                     

 

İlhan TUNÇ

 

FMV Özel Işık Lisesi

 

Müdür Yardımcısı

 

[ Modified: Friday, 24 November 2023, 12:19 PM ]
 
Anyone in the world

Dünyayı Robotlardan Önce Algoritmalar mı Yönetecek?

Yeni teknolojilerin gelişimi ile birlikte, bilginin ve verinin üretimi, işlenmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi sürecinde artık algoritmalar gündemde. Amazon, X ve Google gibi büyük teknoloji

şirketleri bilgi akışını yönlendirmek, bilgi içeriğini yapılandırmak, ürün reklamlarını stratejik olarak

yerleştirmek ve tüm bunları gelecekteki teknolojik süreçleri tahmin etmek için algoritmik işlemler ön plana çıkıyor.

Bir problemin çözümü için gerekli girdilerin nasıl elde edileceğini, nasıl işleneceğini ve bu girdilerden

nasıl çıktı alınacağına yönelik tanımlanan algoritmalar ile ilgili iki temel tartışma konusu bulunuyor.

Bunlardan ilki ‘algoritmaların tarafsızlığı ve nesnelliği’ , diğeri ise ‘algoritmik sistemlerin sorumluluğu. Akademisyenler ve alan uzmanlarına göre bu tür algoritmalar ne tarafsız ne de nesneldir; potansiyel olarak bilinçli veya bilinçsiz ayrımcılığa ve önyargıya yol açan seçimlerin, sınıflandırmaların, öznel

yorumların ve kararların sonucudur. Buradan çıkacak sonuç, tüm bunlar çok farklı yönlendirmeler için kullanılabilir.

Algoritmik Hesap Verebilirlik Mümkün Mü?

İnsanların eylemleri ve deneyimleri giderek daha fazla algoritmik süreçler tarafından tanımlanıyor ve algoritmik sistemler bu işlemlere aracılık ediyor. Bu sebeple, ‘algoritmik sistemlerin sorumlu

tutulmasının’nın yollarının bulunması da büyük önem taşıyor. Bununla birlikte, şeffaflığı artıran ve

çevrimiçi aracıların otomatik karar verme prosedürlerini sorumlu kılan, ‘algoritmik hesap verebilirliği’ sağlamak birkaç nedenden dolayı zor bir girişim olarak değerlendiriliyor. Bunların başında ise ‘gizlilik sorunu’ geliyor. Algoritmik formüllere ilişkin yapılacak detaylı açıklamaların, kötü niyetli kullanıcılar ve rekabet açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği düşünülüyor. Dolayısıyla insanların yerine karar alan sistemlerin kontrolü konusu büyük önem taşıyor. Bir sistemin tercihlerinizi belli verilere ve sürece dayalı olarak da olsa otomatik olarak karşınıza çıkarması pek çok alanda kararlarımızın kontrol altında tutulabileceği ve bilinçli yönlendirmelerin olanaklı olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle bunların kontrolü meselesinin esas önemi hangi amaçlarla kullanılabileceği sorusundan

kaynaklanıyor.

‘Hesap Verebilirlik’ Algoritmik Sistem Tasarımının İlk Aşamasından İtibaren Düşünülmeli

Algoritmaların iyileştirilmesi, hesap verebilir ve şeffaf süreçlerin sağlanması ve algoritmaların yönetimi için kontrol mekanizmalarına odaklanılması büyük önem taşıyor. Bu tür yapay zeka

teknolojilerinin gelişmesi elbette çok önemli ve desteklenmeli. Her şeyden önce tüm kaynakların etkin kullanımını sağlayacak, insanın yaşam kalitesini artıracak olanaklar sağlıyor. Bununla birlikte kontrol edilmez, gerekli düzenlemeler yapılmazsa bir o kadar da risk içeriyor. Bu noktada Dünyayı robotlardan önce algoritmaların yöneteceği olasılığını hiç de yabana atmamak lazım.






[ Modified: Friday, 24 November 2023, 10:52 AM ]
 
Anyone in the world

AVjIDQGQo1xtMVp92nS02Z7O4Buq35J7Q19i_-Br5orkBOA06oNIEbStmDaQyV2sw6n3-Ao8piqEkQGWx5DaTE0yoG8_R3-GJu_t4ubOL2D8UlQyzB_UP1K8kizY9zbr_5LsXqxyTVGnIV_oL2PK8wDijital Zekâyla Tanışma: Planlı Yaşamın Büyüsü

Planlı yaşamak mutluluğun anahtarıdır. Kendi düzenimizi kurmak ve yönetmek, “acil” olarak adlandırdığımız birçok işi sıralamak stresimizi azaltarak sakin ve mutlu bir hayat sürmemize olanak sağlar. Öncelikle “Eisenhower Matrisi“ konusundan bahsetmek istiyorum. Eisenhower Matrisi, ABD'nin 34. Başkanı olan Dwight D. Eisenhower'a atfedilen bir zaman yönetimi aracıdır. Bu matris, görev ve sorumlulukları önceliklendirme konusunda yardımcı olan bir çerçevedir. Matris, görevleri aciliyet ve önem kriterlerine göre sınıflandırarak dört ana kategoriye ayırır. Bu kategoriler şunlardır:

Acil ve Önemli (Quadrant I): Bu kategori, acil ve aynı zamanda önemli görevleri içerir. Hemen ele alınması gereken acil durumları temsil eder. Örneğin beklenmeyen bir kriz ve ya acil bir proje teslim tarihi olabilir. Bir öğretmen için düşünecek olursak son tarihi gelmiş bir sınav olabilir.

Acil Olmayan Ama Önemli (Quadrant II): Bu kategori, acil olmayan ancak uzun vadeli başarıya katkıda bulunan görevleri içerir. Stratejik planlama, önceden planlama, eğitim ve ilişki geliştirme gibi faaliyetleri içerir. Yeni bir dil öğrenmek, ilginiz olan bir alanda sertifika almak ya da kendinize belirlediğiniz hedefler (üç kitap okumak, arkadaşların ile bir buluşma planlamak) gibi…

Bu alana odaklanmak, gelecekteki sorunları önlemeye yardımcı olabilir. 

Acil Ama Önemsiz (Quadrant III): Bu kategori, acil gibi görünen ancak uzun vadeli başarıya gerçek anlamda katkıda bulunmayan görevleri içerir. Çoğu zaman, bu tür görevlere başkalarının aciliyetleri veya beklenmedik talepler nedeniyle odaklanılır. Yine bir örnek vermek istersek terziye götürülecek kıyafetler, ödenecek faturalar olabilir. Bu alandaki notlar genellikle sizin başkasına paslayabileceğiniz, siz olmasanız da yapılabilecek işler olur.

Acil Değil ve Önemsiz (Quadrant IV): Bu kategori, ne acil ne de önemli olan görevleri içerir. Boş zaman aktiviteleri veya zaman kaybına neden olan işler bu kategoriye dâhildir. Evrak dolabını düzenlemek, herhangi bir aklınızda olan belgeseli izlemek gibi işleri bu alana alabilirsiniz.

Eisenhower Matrisi, kullanıcıya görevleri bu dört kategoriye yerleştirme konusunda rehberlik ederek zamanını daha etkili bir şekilde yönetmesine yardımcı olabilir. Bu yönetim aracı, öncelikleri belirlemek ve önemli işlere odaklanmak konusunda bir çerçeve sunar. Bunlardan en önemlisi “Acil ve önemli” olan alanda olabildiğince iş bırakmamaktır. Bu alanı kontrol edebiliyorsak hayatımızı da düzene sokmaya başlamışız demektir.

Şimdi bir yerden başlamak için kendimize bir asistan seçelim. Günümüzde, işlerimizi düzenlemek, görevleri planlamak ve takvimimizi organize etmek için bir dizi ücretsiz çevrim içi planlama programı bulunmaktadır. Bu programlar, kişisel ve profesyonel yaşamımızı düzenlememize yardımcı olabilir. Günlük hayatımızı organize ederken yaşadığımız yoğun temponun içerisinde bir asistana ihtiyaç duyabiliriz. Teknoloji, hayatımızın her anını kolaylaştırdığı gibi bu konuda da birbirinden kullanışlı uygulamalar ile bizleri karşılıyor. Bu uygulamalar içerisinde seçtiğim ve kullanışlı bulduğum planlayıcıları sizlerle paylaşmak isterim.

Google Takvim - VikipediGoogle Takvim ile başlayalım. Google Takvim, kolay kullanımı ve entegrasyonuyla öne çıkan bir çevrim içi takvim servisidir. Etkinlikleri oluşturabilir, paylaşabilir ve diğer Google hizmetleriyle entegre edebilirsiniz. Google Takvim mobil cihazlarla senkronize edilebilir, bu sayede her anımızda yanımızda olan ve asla unutmayan bir asistan ile günlük hayatınızı planlayabilirsiniz.

Trello - Google Play'de UygulamalarTrello, görsel kartlar ve panolar kullanarak görev yönetimi sağlayan bir platformdur. Proje aşamalarını, görevleri ve öncelikleri takip etmek için kullanılır. Esnek ve özelleştirilebilir bir arayüze sahiptir. Takip etmek istediğiniz işleri işaretleyebilir, önemli olan işleri yıldızlayabilirsiniz. Görünümü bir Padlet uygulamasını andırmaktadır. Diğer uygulamalara göre çok daha detaylı olması ile birlikte bazı özellikleri sadece Premium üyeler için açıktır.

Asana for SalesforceAsana programı, takım çalışmalarını kolaylaştırmak için tasarlanmış bir görev yönetim aracıdır. Projeleri ve görevleri organize etmek, takip etmek ve paylaşmak için kullanılır. Ayrıca zaman çizelgeleri ve raporlama özellikleri içerir. Diğer planlama yöntemlerine göre çok daha detaylı ve işlevseldir. 

Dosya:Todoist logo.png - VikipediTodoist, basit ve etkili bir görev yönetim uygulamasıdır. Görevleri listeleyebilir, önceliklendirebilir ve takvimle senkronize edebilirsiniz. Farklı platformlarda kullanılabilecek bir mobil uygulaması da bulunmaktadır.

Welcome to To DoMicrosoft To Do, Microsoft'un görev yönetimi uygulamasıdır. Kullanıcılar görevleri, listeleri ve hatırlatıcıları düzenleyebilir. Office 365 ile entegre olması, kullanıcıların iş süreçlerini daha iyi yönetmelerine yardımcı olur ve kullanıcıların iş ve kişisel görevleri arasında geçiş yapmalarını sağlar.

Zenkit - SharpSpringZenkit, görev yönetimi, proje takibi ve iş birliği için kullanılan çok yönlü bir platformdur. Tablo, liste ve daha fazlası gibi farklı görünümlerde çalışabilir. Esnek yapısı, farklı projeler için özelleştirilmiş iş akışları oluşturmanıza olanak tanır.

 

Her şeye rağmen ben “Ajandam” ile not tutmayı daha çok severim diyebilirsiniz. Gözlemlerimle sizlere çevrim içi uygulamaların artı yönlerini de yazmak istedim.

1. Erişilebilirlik

  • Çevrim içi planlama uygulamalarına, internet bağlantısı olan herhangi bir cihaz üzerinden erişilebilir. Bu, bilgilerinize her zaman ve her yerden ulaşmanıza olanak tanır. Defterinizi yanınıza almak zorunda kalmadan mobil cihazlarınız veya bilgisayarlarınız aracılığıyla güncel kalabilirsiniz.

2. Kolay Düzenleme ve Değişiklik

  • Uygulamalarda not almak, düzenlemek ve görevleri güncellemek çok daha hızlı ve kolaydır. Bir defterdeki notları değiştirmek veya taşımak genellikle daha fazla zaman ve çaba gerektirir.

3. Hatırlatmalar ve Bildirimler

  • Planlama uygulamaları, belirli bir tarih veya saate bağlı hatırlatmalar ve bildirimler göndererek önemli görevleri kaçırmamanıza yardımcı olabilir. Bu, planlarınızı daha etkili bir şekilde yönetmenize yardımcı olabilir.

4. Paylaşılabilirlik ve İş Birliği

  • Birçok çevrim içi planlama aracı, görevleri başkalarıyla paylaşma ve iş birliği yapma olanağı sunar. Ekip projelerini daha etkili bir şekilde yönetmek ve iş birliği yapmak için idealdir.

5. Entegrasyon ve Senkronizasyon

  • Uygulamalar, diğer çevrim içi hizmetlerle entegre olabilir ve bu sayede çeşitli görevleri senkronize edebilirsiniz. Örneğin Google Takvim ile entegre bir planlama uygulaması, takvim etkinliklerinizi otomatik olarak senkronize edebilir.

6. Çeşitli Görünümler ve Kategoriler

  • Birçok planlama uygulaması, görevleri farklı görünümlerde (liste, tablo, takvim vb.) gösterme ve kategorilere ayırma seçeneği sunar. Bu, farklı projeler veya yaşam alanları arasında geçiş yapmayı kolaylaştırabilir.

7. Veri Kaybı Riskinin Azalması

  • Çevrim içi planlama uygulamaları genellikle veri kaybını önlemek için otomatik olarak yedekleme ve güvenlik özellikleri sunar. Bu, önemli bilgilerinizi kaybetme riskinizi azaltır. Defterlerimiz gibi yırtıldı, su döküldü, silindi gibi riskleri de oluşturmaz.

Her ne kadar geleneksel defter tutmak bazı kişiler için hâlâ etkili olsa da çevrim içi planlama uygulamaları bu avantajlarıyla modern yaşam tarzına daha iyi uygun ve daha esnek kullanım olanakları sunar. Ancak tercihler kişiseldir, bu nedenle hangi yöntemin size daha uygun olduğunu belirlemek için deneme yapabilirsiniz ve çevrim içi uygulamalara da bir şans verebilirsiniz.

Bilişim ve Eğitim Teknolojileri Koordinatörü

İpek TURAN AKÇA

 

[ Modified: Friday, 24 November 2023, 12:19 PM ]
 
Anyone in the world

Dijital Dönüşüm: Nesnelerin İnterneti (IoT)

IoT Nedir?

Dünya, giderek daha bağlantılı hale geldikçe, Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramı da her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. IoT, cihazların, araçların, ev aletlerinin ve hatta giyilebilir teknolojilerin birbirleriyle ve internetle bağlantılı olduğu bir ağ sistemidir. Nesnelerin İnterneti, her türlü cihazın, sensörün ve diğer nesnelerin internet üzerinden birbirleriyle iletişim kurabilmesini sağlayan bir konsepttir. Bu nesneler, birbiriyle veri paylaşabilir, kontrol edilebilir ve daha karmaşık sistemlere de entegre edilebilirler.

Günlük Hayatımızda IoT

IoT, günlük hayatımızın birçok alanında varlık göstermekte ve akıllı ev sistemleri, aydınlatma sistemleri ve güvenlik kameraları gibi birçok sistemi uzaktan kontrol etme imkanı sağlamaktadır. Aynı şekilde, giyilebilir teknolojiler sayesinde sağlık verilerimizi anlık olarak takip edebiliyor ve analiz edebiliyoruz.

aomSrMcxsHWkyyXb7-Gd9z_TCTCDBXhKne747b63hftm66fKniRT_fZlvmDeW-V3yjAS-NKYieie0Ea0fdA1DAiucf-CHUtXWPM16s0Z0XVp19FlglBCnC_2Y3Hi00uxBTnaJHZMzYouNfwqeOLfZw

Endüstriyel Kullanım

IoT, endüstriyel alanda da büyük bir etki yaratıyor. Akıllı tarım uygulamaları, üretim hatlarındaki sensörler ve otomatik sistemler, kaynakları daha etkili bir şekilde kullanmamıza ve üretkenliği artırmamıza yardımcı olmaktadır. IoT'nin endüstriyel kullanımı, verimlilikte artış, hata oranlarında düşüş ve sürdürülebilir üretim süreçleri gibi avantajları beraberinde getirerek sektöre yeni olanaklar sunmaktadır.

IoT'nin Geleceği

IoT'nin geleceğinin oldukça parlak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Akıllı şehir projeleri, otonom araçlar ve daha fazla sektörde IoT uygulamalarının yaygınlaşması bekleniyor. Ancak, bu büyüme ile birlikte güvenlik ve gizlilik konularına daha fazla odaklanmamız gerekecek.

Gelişmeleri takip etmek, teknolojinin getirdiği fırsatları anlamak ve sorumluluklarımızı bilmek, IoT'nin sunduğu potansiyelden tam anlamıyla yararlanmamıza yardımcı olacaktır. Bu sayede, nesneler arası iletişimle güçlenen teknoloji, sadece hayatımızı kolaylaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda bizleri daha bağlantılı bir dünyaya adım atmaya teşvik edecektir.

 

[ Modified: Friday, 24 November 2023, 12:20 PM ]
 
Hasan KAYA
by Hasan KAYA - Friday, 24 November 2023, 10:05 AM
Anyone in the world

21.yüzyılda insanlığın en önemli önceliği mutlu olabilmek. Mutluluk üzerine yazılmış binlerce eser ve akademik araştırma varken, psikoloji ve kişisel gelişim uzmanlarının binlerce çalışması ve tavsiyelerine rağmen 21.yüzyıl insanı hâlâ daha mutsuz ve umutsuz. “İnsan ve mutluluk” birbirine hem çok yakın hem de çok uzak iki kavram gibi. Peki, insan ve mutluluk birbirine niçin bu kadar uzak? 

Mutsuz insan sorununu çözümleyebilmek için mutluluk ve insan kavramlarını anlayabilmek sonrasında da insanın mutluluk algısını yorumlayabilmek önemli. Mutluluk, en kolay ifade ile insanın huzurlu olması demek. Peki, insan ve insanlık niçin huzuru bulamıyor? Huzur ve mutluluk insana niçin uzak kalıyor? Ya da soruyu şöyle sorabiliriz: İnsan, kendini ne kadar tanıyor? 

Mutlu olmak için insanın kendini tanıması ilk adım olmalı. İnsan, yeryüzündeki en değerli varlık (ve insan, değerini kaybettiği zaman ise yeryüzünün en tehlikeli varlığına da dönüşebiliyor) İnsan, akıl/irade, duygu, beden ve can/ruh sahibi canlı varlık. Bu tanımlamaya göre insan 4 enerji/kapasite alanına sahip yeryüzünün en anlamlı varlığı ve insanın mutluluğunun sırrı da insanın bu 4 enerji alanıyla olan ilgisine bağlı.   

   İnsan’ın 1.gücü:   AKIL      (İrade, hafıza, zekâ, düşünce)                                                                                                                                                   

                   2.gücü:  KALP     (Duygular, his/sezgi, ahlaki değerler)  

                   3.gücü:  BEDEN  (Biyolojik, fiziksel, cinsel güç)  

                   4.gücü:  RUH       (Mistik enerji, inanç, sonsuzluk, özgürlük)  

Mutluluğu arayan insanın öncelikli olarak sahip olduğu bu dört enerji alanını iyi tanıması ve her gün düzenli/dengeli beslemesi önem arz ediyor. Mutluluğu arayan insanın beden merkezli isteklerden özgürleşerek 4 enerji alanını da dengeli besleyebilmesi gerekli. İnsanın bedenini aşması kendi özüne ulaşması, hayatını beden ötesi bir alanda anlamlandırması…

İnsanın, akıl, duygu, beden ve ruh arasında dengeyi bulması varlığın özü olan adaletin/dengenin de ilk adımı aslında. Bu denge durumu mutluluğun ilk tadını hissettiğimiz huzurlu bir iklimin başlangıcı ayrıca…

Soruyu tekrar hatırlayalım: İnsan niçin mutsuz? Ya da soruyu yeniden oluşturabilir ve şu şekilde de sorabiliriz: 21.yüzyıl insanı sahip olduğu enerji alanlarını tanıyor mu? Bu enerji alanlarını dengeli besleyebiliyor mu? Kalp, akıl ve ruh iklimine ulaşabilmek için beden/bedensel isteklerden özgürleşebiliyor mu? 

İnsanlık tarihi bir bütün olarak incelendiğinde hem inanç/din, felsefe/ahlak hem de bilim/ilim dünyasının insanı tanımaya ve mutlu etmeye çalıştığı bilinmektedir. Ancak bu süreçte insanın beden ya da kibir alanında sıkıştığı ve kendi özüne ulaşamadığı genel kabul konusudur. Bu bilgiler ışığında insanın mutluluğu, kendini tanıması ve sahip olduğu 4 enerji alanını dengeli/düzenli beslemesi ile mümkün olabileceği düşüncesi önem kazanmaktadır. 

İnsan olarak yaşamak, insanca mutlu olmak dileğiyle…

 

 
Eğitim Teknolojileri
by Eğitim Teknolojileri - Friday, 24 November 2023, 10:00 AM
Anyone in the world

Ben öğretmenim,

Ya güneşi indireceğim yeryüzüne, ya da güneş olacağım.

Dünyanın bütün renklerini sevdim,

Öğrencilerimin bakışlarında aradım mutluluğun resmini.

Panzehri oldu gözlerindeki ışık,  yüreklerindeki sevgi.

 

Ben öğretmenim,

Bir zamanlar,

Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde,

Her sabah kurtların ulumalarıyla uyandım.

Karanlık kış akşamlarında gecenin ayazına sarıldım.

Öylesine alışmıştım ki sobada yanan tezeğin kokusuna.

Hani “kalorisi yoktur” derler ya,

Varsın olsun, ısınıyordum duvara yansıyan ışıltısıyla. 

 

Ben öğretmenim,

Doğruya doğru dedim bu güne kadar, yamuğa yamuk.

Alnım açıktı her daim, başım dik.

Yüreğimi serdim orta yere, elimi uzattım herkese,

Ne sağa yaslandım, ne sola,

Bir kere yalpalamadım hayatta…

Dosta dosa oldum, hayırsızı davet ettim dostluğa.

Tökezledim kimi zaman, düştüm ama,

Bildim ayağa kalkmasını.

Arkaya bakmadım hiç, koşar adım yarınlara.

 

Ben öğretmenim,

Öğrendikçe sevdim, öğrettikçe sevindim.

Her gün avuçlarımın içine aldım bütün evreni.

Önce insanı bağrıma bastım, sonra…

Dağı taşı, kurdu kuşu, börtü böceği.

Yaramazlıklarıyla daha da çocuklardı.

Umut, Ezgi, Barış, Suna, Kerem, Aleyna, Ali.

Hangi birini saysam ki…

Her gün bir başka süslüyordu,

Sınıfımızın duvarlarını, gülücükleri.

 

Ben öğretmenim,

Yıllara meydan okuyarak geldim bu güne,

Yoktan var ettik her şeyi, sevgiyle, emekle.

Dününün beyaz yorgunluğu bulaştı saçımın her teline.

Yürüdüm, koştum, dinlendim, yine yürüdüm, yine koştum.

Emek çektim, alın teri döktüm, 

Yoruldum ama yılmadım.

 

Ben öğretmenim, biz öğretmeniz,

Öğrene öğrene geldik bu güne,

öğrenerek hazırlanıyoruz yarınlara.

Cumhuriyet’in yüzüncü yılında,

Barış tohumu ekeceğiz Anadolu’nun her yanına.

Sevgiyle sulayacağız, umutla besleyeceğiz yarınları.

“En hakiki mürşit ilimdir” diyeceğiz elbette.

El ele, omuz omuza sevda türküleri söyleyeceğiz.

 

24 Kasım 1928’ den bu güne,

Yolculadığımız doksan beş 24 Kasım ve akıp giden onca sene,

Selam olsun Başmuallim Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal'e.

Selam olsun kurtuluşun ve kuruluşun şehrine.

1 Kasım 1928’de hak edene hakkını verenlere…

Selam olsun güzel Türkçeme,

Selam olsun “a’ dan z’ye” 29 harfime…

Selam olsun ona can veren Bozkırın tezenesine,

Karacaoğlan’ a, Köroğlu’na, Yunus’a, Veysel’e…

Selam olsun yüreğinde sevgi, dilinde ninni olan annelere.

Selam olsun koruyana, kollayana,

Selam olsun ÖĞRENENE, ÖĞRETENE…

Selam olsun BAŞÖĞRETMENİME.

Binlerce selam 24 Kasım 2023’e…

Selam olsun Işıklı günlere.

 

21 KASIM 2023

Necati VATAN

Nişantaşı-İSTANBUL

 
Anyone in the world

Teknolojinin hızla geliştiği günümüz dünyasında, eğitim ekosistemi de bu değişimden doğrudan etkileniyor, eğitimciler de yeni fırsat ve tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Yapay zekâ kavramı ve araçları da son yıllarda eğitimde dönüştürücü bir rol oynamış ve öğrenme deneyimini zenginleştirmek için yepyeni olanaklar sunmuştur. Bu bağlamda, FMV Işık Okulları Bilişim ve Eğitim Teknolojileri Eğitimcileri seminer döneminde, yapay zekânın Bilişim Teknolojileri Müfredatına entegrasyonu ve eğitim ortamında üretken yapay zekâ kavramı ve araçlarının nasıl gündemde tutulabileceği konusunu odağa alan bir çalıştay düzenledi.

Çalıştayda, Boğaziçi Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Mutlu Şen Akbulut, eğitimcilerimize süreç boyunca rehberlik ederek, uluslararası alanda gerçekleştirilen çalışmalar ve içerikleri paylaşan bir sunum gerçekleştirmiş,  özellikle yapay zekânın ISTE standartlarına uygun bir şekilde müfredata entegre edilebilmesi için oluşturulan yol haritalarını paylaşmıştır.

                                                               BT Çalıştayı - 1

Çalıştay boyunca gündemde tartışılan konu başlıkları şöyle:

 

Yapay Zekânın Eğitimde Kullanım Alanları:  

Kişiselleştirilmiş Öğrenme

Yapay zekâ, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunabilir. Öğrencilerin ilgi alanlarını, güçlü ve zayıf yönlerini belirleyen yapay zekâ tabanlı sistemler, öğrenme sürecini optimize etmek için öğrencilere özel öneriler sunabilirmekte.

Öğrenci Gelişiminin Takibi

Yapay zekâ, öğrenci performansını ve ilerlemesini izlemek için kullanılabilir. Öğrencilerin test sonuçlarını analiz ederek, eksiklikleri belirleyebilir ve öğretmenlere bireysel geri bildirim sağlayabilir. Bu sayede, öğretmenler öğrencilerin ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilir ve öğrenme sürecini geliştirebilir.

Değerlendirme

Yapay zekâ ile öğrenci çalışmalarını otomatik olarak çok daha sürede değerlendirilirken öğretmenlere de değerlendirme araçları hazırlayabilmeleri için kolaylık sağlar. 

                                                                                                                              Riders AI Sunumu

                                                                       trs

                                                                                                                            ViewSonic Sunumu

                                                          oıj

                                                                                

[ Modified: Thursday, 26 October 2023, 8:13 PM ]
 

  
loader image