Dijital Liderlerimiz, özellikle son bir yılda sıra dışı yeteneklerle hayatımıza giren yeni nesil yapay zekâ teknoloji ve araçları ile tanışmak, geçtiğimiz yıllarda DLA programında merkeze alınan “aktif öğrenme” yaklaşımını üretken yapay zekâ araçları ile zenginleştirmek, etik ve sorumlu kullanım konusunda deneyim ve farkındalığı artırmak gibi amaçlarla gerçekleştirilen "Yeni Nesil Öğrenenler için Yapay Zekâ Çağında Aktif Öğrenme" eğitim modülünü %93 gibi yüksek bir oranla eksiksiz tamamladılar. İkinci dönem çalışmalarına da hızla başlayan Dijital Liderler; teknoloji ile zenginleştirilmiş etkinlik çeşitliliğini artırmak, Işık Dijital Pasaport Programı uygulayan öğretmenlere ilham verecek içerikler tasarlamak ve tüm okul toplumunda üretken yapay zekâ araçlarının branş bazında verimli kullanımı konusunda örnek uygulamalara imza atmak hedefleri ile çalışmalarına devam etmektedir.
Günümüzün öne çıkan teknolojilerinden olan üretken yapay zeka kavramıyla tanışmak, öğretmenlerin aktif öğrenme süreçlerini zenginleştirmek ve üretken yapay zekayı etik ve sorumlu kullanım konusunda farkındalığı artırmak amacıyla düzenlenen "Üretken Yapay Zeka ile Aktif Öğrenme" kursunun birinci dönemi, büyük bir başarıyla tamamlandı. Kursu başarıyla tamamlayan Dijital Liderler Akademisi öğretmenlerine sertifikaları verilmeye başlandı.
Üretken Yapay Zeka ile Aktif Öğrenme kursu, öğretmenlere üretken yapay zeka teknolojilerini kullanarak öğrenme süreçlerini geliştirmeleri için gerekli bilgi ve becerileri sağlamayı hedefliyor. Kurs boyunca, öğretmenlere video dersleri, sunumlar, forum tartışmaları, kısa sınavlar gibi çeşitli eğitim materyalleri sunuldu. Her konu başlığına ilişkin etkinlikler ve ek görevler sayesinde öğretmenler, konuları daha derinlemesine öğrenme ve uygulama fırsatı buldular.
Kursun amacı, öğretmenlerin üretken yapay zeka teknolojilerini etkin bir şekilde sınıflarında kullanmalarına olanak sağlamak ve öğrencilerin öğrenme deneyimini zenginleştirmektir. Üretken yapay zeka, öğrencilerin özgün fikirler geliştirmelerine, yaratıcı düşünmelerine ve problemleri çözmelerine yardımcı olurken, öğretmenlerin de öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun şekilde rehberlik etmelerini sağlar.
Dijital Liderler üretken yapay zeka ile aktif öğrenme konusundaki bilgilerini ve becerilerini kanıtlamak amacıyla bir sertifika almaya hak kazandılar. Bu sertifika, öğretmenlere üretken yapay zeka teknolojilerini etkili bir şekilde kullanma yetkinliklerini gösterme ve mesleki gelişimlerini kanıtlama ve bölümlerine aktarma imkanı sağlıyor.
Üretken Yapay Zeka ile Aktif Öğrenme Kursu, Dijital Lider öğretmenler arasında büyük bir ilgi ve katılım gördü. Katılımcılar, kurs boyunca hem teorik bilgileri öğrenme hem de pratik uygulamalar yapma fırsatı bulduklarını belirttiler.
Kursun, öğretmenlerin öğrencilerine daha ilgi çekici ve etkili bir eğitim sunmalarına yardımcı olacağına inanılıyor. Üretken yapay zeka teknolojileri günümüzde eğitim alanında büyük bir potansiyele sahip. Bu tür kurslar aracılığıyla öğretmenlere sağlanan eğitim ve sertifikasyon programları, öğretmenlerin bu teknolojileri etik ve sorumlu bir şekilde kullanmalarını teşvik ediyor. Bu sayede, öğrencilerin eğitim deneyimleri daha verimli ve etkileyici hale geliyor.
Üretken Yapay Zeka ile Aktif Öğrenme Kursunun birinci kısmını başarıyla tamamlayan öğretmenleri tebrik ediyor ve gelecekteki çalışmalarında başarılar diliyoruz. Üretken yapay zeka teknolojileri, Dijital Lider Öğretmenlerin eğitim alanındaki yenilikçi yaklaşımları desteklemelerine ve öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerine olanak sağlayacak önemli bir araç olmaya devam edeceğine inanıyoruz.
DİJİTAL MİRAS
Dijital ayak izi en temel tanımıyla bireyin internet üzerindeki etkinliklerinin bir iz düşümüdür. Sürekli dijitalleşen ve her geçen gün daha da içinde bulunduğumuz bu dijital ortamda dijital ayak izinin önemi artmaktadır. İnternet kullanımının artması ve yapay zekanın gelişmesiyle çevrimiçi ortamlarda bırakılan dijital ayak izleri konusunda daha bilinçli olunması bir gereklilik hâline gelmiştir. Günümüzde dijital ayak izleri, bireylerin çevrimiçi etkinliklerini takip etmek ve analiz etmek için de kullanılır. Bu bilgiler genellikle reklamcılık ve pazarlama gibi alanlarda işlenmektedir. Kariyer başvurularında bu izler değerlendirilmekte ve işe alımlarda büyük önem taşımaktadır. Kişisel bilgi güvenliği ve gizliliği, dijital ayak izinin önemini artıran başka temel faktörlerdendir.
Bireylerin günlük internet kullanımı ve internete daha kolay erişim sağlayabilmeleri ile birlikte insanlar her gün, her saat ve hatta her dakika internet ortamına dijital ayak izi bırakmaktadır.
Yazımda ilk olarak dijital ayak izinin öneminden bahsetmek istedim. Yazının başlığında yer alan “DİJİTAL MİRAS” kavramının önemini anlayabilmek için ilk olarak dijital ayak izinin sınırlarına hakim olmamız ve bu konudaki farkındalığımızın yüksek olması gerekmektedir. Yapay zeka ile birlikte her gün hayatımıza yeni terimler girmektedir. Yapay zekanın ortaya çıkmasıyla “YAPAY ZEKA HUKUKU” kavramıyla tanıştık. “DİJİTAL MİRAS” ise hayatımıza yeni giren kavramlardan bir başkasıdır. En temel tanımıyla dijital miras, bireyin hayatını kaybetmesi durumunda kalan dijital varlıklarının ve hesaplarının planlanma ve belirlenme sürecidir. Dijital miras e-posta hesapları, sosyal medya profilleri, dijital fotoğraflar, videolar, müzik koleksiyonları, dijital dosyalar, web siteleri, bloglar ve diğer çevrimiçi varlıkları içerir. Ancak yazımda belirtmek istediğim, sosyal medya kullanımıyla ortaya çıkan dijital miraslardır. Çünkü günümüzde neredeyse her bireyin bir sosyal medya hesabı bulunmaktadır.
Bireyler sosyal medya hesaplarında gönderiler paylaşıp, beğeniler gerçekleştirip, yorumlar yapmaktadır. Sosyal medya üzerinde yapılan bu etkinlikler diğer platformlara nazaran daha hızlı yayılmakta ve kayıt altına alınabilmektedir. Sosyal medya hesaplarımızda gerçekleştirdiğimiz bu etkinliklerin kayıt altına alınması sadece kendimiz için değil, bizden sonra gelecek nesillerimiz için de çok önemlidir. Bizlerin çevrimiçi ortamda yapmış olduğu bir paylaşım, bir yorum sadece bizim dijital ayak izimiz olmaktan çıkarak ailemizin, çocuklarımızın ya da sevdiklerimizin de izi olmaktadır.
Yazımda anlatmaya çalıştığım “DİJİTAL MİRAS” terimini sizlere şu şekilde özetleyebilirim: İnternet kullanımının ve erişiminin çok kolay olduğu bu yıllarda internette bıraktığımız her ize çok dikkat etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Bıraktığımız bu izlerin bir gün gelecek nesillere miras gibi kalarak onların da hayatlarını etkileyebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu konu ile ilgili olarak sadece kendi farkındalığımızın değil, mutlaka öğrencilerimizin ve aile bireylerimizin de farkındalığını artırmalıyız.
Dijitalleşen çağda karşımıza çıkan “Dijital Miras” terimi, ilerleyen süreçlerde de önemli bir yer tutacağa benziyor. Bu sebeple dijital vatandaşlık konusunda farkındalığı yüksek bireyler yetiştirmek geleceğimiz için oldukça önemlidir. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
Biyoloji, yaşamın bilimsel olarak incelenmesidir. Yaşamın temel prensiplerini anlamak için çok önemli bir bilim dalıdır ve günümüzde yapay zekâ gibi yenilikçi teknolojilerle birleştirilerek öğrenme deneyimlerini zenginleştirmek için büyük potansiyele sahiptir. Yapay zekâ, biyoloji eğitiminde öğrencilerin terminolojiyi ve konu içeriklerini daha derinlemesine anlamalarını sağlamakta yardımcı olabilir, laboratuvar deneyimlerini simüle edebilir ve öğrenci başarısını değerlendirmek için yeni araçlar sunabilir. Biyoloji eğitiminde yapay zekâ teknolojileri, öğrenme sürecine çok önemli alanlarda yardımcı olabilir. Bu alanları şu şekilde inceleyebiliriz:
1. Biyolojik Veri Analizi ve Modelleme:
Yapay zekâ, biyolojik verilerin analiz edilmesi ve modelleme süreçlerinde önemli bir rol oynar. Örneğin, genetik verilerin analizi için kullanılan yapay zekâ algoritmaları, genetik hastalıkların nedenlerini anlamak ve potansiyel tedaviler geliştirmek için bilim insanlarına değerli bilgiler sağlar.
2. Sanal Laboratuvarlar ve Simülasyonlar:
Yapay zekâ, sanal laboratuvarlar ve simülasyonlar oluşturmak için kullanılabilir, bu da öğrencilere laboratuvar deneyimi sağlar ve kavramları uygulamalı bir şekilde öğrenmelerini sağlar. Örneğin, yapay zeka destekli bir simülasyon, öğrencilere hücre bölünmesi veya genetik mutasyonların etkileri gibi karmaşık biyolojik süreçleri görselleştirmelerine olanak tanır. Bu durum da terminolojinin öğrenilmesini ve günümüzde uygulanması zor ve pahalı olabilen bazı deney deneyimlerini çok rahatça gerçekleştirilmesini sağlar.
3. Kişiselleştirilmiş Öğrenme Deneyimleri:
Yapay zekâ, öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarını anlamak ve kişiselleştirilmiş öğrenme planları oluşturmak için kullanılabilir. Örneğin, öğrencilerin önceki bilgi seviyelerine ve öğrenme hızlarına göre uygun materyaller ve aktiviteler sağlayabilir.
4. Biyolojik Sınıflandırma ve Tanı:
Yapay zekâ, biyolojik organizmaları sınıflandırmak ve hastalıkları teşhis etmek için kullanılabilir. Örneğin, derin öğrenme algoritmaları, biyolojik görüntülerden hastalık teşhisini otomatik olarak yapabilir ve tedavi önerilerinde bulunabilir.
5. Öğrenci Performansı Değerlendirme:
Yapay zekâ tabanlı değerlendirme araçları, öğrenci performansını izlemek, analiz etmek ve değerlendirmek için kullanılabilir. Bu araçlar, öğretmenlere öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini belirleme ve öğretim stratejilerini buna göre ayarlama fırsatı sunar.
Biyoloji eğitiminde yapay zekâ uygulamaları, öğrencilerin daha derinlemesine öğrenmelerini sağlayarak ve öğrenme deneyimlerini zenginleştirerek geleceğin öğrenme paradigmasını şekillendirmektedir. Bahsedilen teknolojilerin etkili bir şekilde kullanılabilmesi ile günümüzde yaşadığımız sınıf içi deneyimlerin yerini yenilerine bırakacağını söyleyebiliriz.
Fen bilimleri, öğrencilerin doğayı anlamaları, gözlemlerini yorumlamaları ve bilimsel düşünce becerilerini geliştirmelerine olanak sağlar. Bu keşif sürecine hizmet eden konular bazen soyut bazen somut kavramları kapsar ve öğrencilerin gerçek dünya uygulamalarıyla ilişkilendirmelerini gerektirebilir. İşte bu noktada, belgeseller devreye girer. Belgeseller, öğrencilerin bilimsel okuryazarlığını artırmak, neden sonuç ilişkisi kurma becerilerini geliştirmek ve akademik başarılarını ileri taşımak için önemli bir araç olarak kullanılabilir.
Belgeseller bize ucu bucağı olmayan bir evrenin kapılarını aralayabilir. Uzaydan hayvanlara, yemeklerden teknolojiye, vücudumuzun en küçük biriminden metabolizmaya ve birçok konuya dair istediğimiz kadar belgesel seçeneğine ulaşmamız artık çok daha kolay. Bir öğrenci, ilgisini çeken herhangi bir konuda bir belgesel izlediğinde bu konu hakkında bilimsel okuryazarlığını geliştirirken, aynı zamanda günlük hayat deneyimlerine dair neden sonuç ilişkisini kurma becerisini de geliştirir. Örneğin, taş türleriyle ilgili belgesel izleyen 5. Sınıf öğrencisi Burak, Cıngıllı taş tabiriyle obsidyen taşının, lavların hızla soğuyarak katı hale geçmesi sonucu oluştuğunu öğrendiğinde, bu örneğin fen bilimleri dersinde öğrendiği bir hal değişimi olayı olduğu sonucuna varabilir.
Belgeseller, görsel ve işitsel unsurlarla desteklenen içerikleriyle, öğrencilere soyut ve somut kavramları daha anlaşılır ve etkileyici bir şekilde öğrenme fırsatı tanır. Öğrenciler, bu belgeseller aracılığıyla bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hikayelerini öğrenirken aynı zamanda okul ortamında öğrendikleri fen bilimleri kavramlarını gerçek dünya deneyimleri ile ilişkilendirebilir. Örneğin beslenme ve sağlık temalı bir belgeseli izleyen Büşra, dengeli beslenmenin ip uçlarını keşfederek, öğlen yemeğinde sadece makarna yememesi gerektiği sonucuna bireysel olarak ulaşabilir. Öğrendiği bu bilgi sayesinde sınavda karşısına çıkan kandaki glikoz miktarı ile ilgili soruya doğru cevabı rahatça verebilir. Bu da kalıcı öğrenmenin yolunu açıp öğrencilerin akademik başarısını olumlu yönde etkileyebilir.
Biz öğretmenler olarak, öğrencilerin belgesel izleme konusunda farkındalık edinmeleri ve bu farkındalığı içselleştirerek hayatlarının bir parçası haline getirmeleri için onlara öncülük edebiliriz. Örneğin, kampüsümüzde uzay haftası kapsamında “Belgesel-Sen” isimli performans yarışması 7. Sınıf öğrencileri arasında düzenlenmektedir. Bu yarışmada belirlenen belgesel kesitinin, öğrencilerin astronomi alanında öğrendikleri terimleri ve yaratıcılıklarını kullanarak doğaçlama bir şekilde seslendirmeleri beklenmektedir. Bu ve buna benzer etkinlikleri okullarımızda yaygınlaştırabiliriz. Bölüm olarak geleneksel hale getirdiğimiz, aylık dijital pano paylaşımlarımızda bir belgesel önerisine yer vermekteyiz. Öğrencilerimizin ufkunu açacağına inandığımız ve farklı deneyimleri gözlemleme şansı sunan belgesel önerilerimiz ile onlara ışık tutmaya devam edeceğiz.
FMV Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi'nin robotik takımı olan Flare Robotics'in hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Tahta robot ile başlayan serüvenleri, 5 senede 25 ödül ve bir uluslararası turnuva şampiyonluğu ile sonuçlandı. Bunun için FRC (First Robotics Competition) yarışmasını, Türkiye'de bu yarışmanın gerçekleşmesini sağlayan Fikret Yüksel Vakfı'nı ve okulumuzun takımındaki öğrencilerin başarılarla sonuçlanan öğrenme yolculuğu hakkında sizleri daha fazla bilgilendirmeliyim.
FRC (First Robotics Competition), gençleri bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarında teşvik etmek ve onları robotik ve mühendislik becerilerini geliştirmeye teşvik etmek için düzenlenen uluslararası bir robot yarışmasıdır. FIRST (For Inspiration and Recognition of Science and Technology) tarafından düzenlenen FRC, her yıl farklı bir oyun teması etrafında kurulu olarak gerçekleşir ve her yıl bu tema Ocak ayında açıklanır. Takımlar, bir sezon boyunca öğrenciler, mentörler ve sponsorlarla bir araya gelerek bir robot tasarlar, inşa eder ve programlarlar. Yarışmalar, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleşir ve katılımcılara teknik becerileri geliştirmenin yanı sıra takım çalışması, liderlik ve problem çözme yetenekleri gibi değerli beceriler kazandırır.
Fikret Yüksel Vakfı, 1998 yılında Darüşşafaka’dan (ebeveynlerinden birini veya her ikisini kaybetmiş maddi durumu yetersiz çocuklar için yatılı bir okul) mezun olan Fikret Yüksel tarafından kuruldu. İstanbul Teknik Üniversitesi, Massachusetts Institute of Technology ve Harvard’da İnşaat, Yapı ve Zemin Mühendisliği bölümlerinden mezun olan Fikret Yüksel, Alaska Boru Hattı’nın yer üstündeki kısımlarının tasarımı da dahil olmak üzere Türkiye ve ABD’de çeşitli mühendislik projelerinde çalıştı. Daha sonra mühendislikten “emekli” oldu ve kızı Susan Burchard ile beraber emlak işine girdi. İkili birlikte Washington ve Florida’da apartman komplekslerinin sahibi ve işletmecisi olan Yüksel A.Ş. yi kurdular. Vefatının ardından şirketinin, mezun olduğu okul Darüşşafaka başta olmak üzere Türk öğrencilerin eğitimini destekleyen bir vakfa fon sağlamasını vasiyet etti. Vakıf bugün Susan’ın oğlu Alex tarafından yönetilmekte. Ayrıca vakfın ilk lehtarlarından, aynı zamanda da Darüşşafaka mezunu olan Ayşe Selçok vakfın Türkiye Temsilcisi olarak görev yapmakta. Bu eğitime, teknolojiye ve bilime gönül vermiş güzel insanlar sayesinde bugün Türkiyede ve yurt dışından gelen bir çok öğrenci ile FRC gibi büyük bir oluşum ülkemizde çocuklarımıza çeşitli fırsatlar sunuyor.
NASA, Google, Boeing ve FedEx gibi önde gelen firmaların sponsor olduğu bu yarışmada, okulumuzun 5 yıl önce kurulan FRC robotik takımı bugün hala mühendislik fakültelerinde eğitim gören mezunları ile birlikte faaliyet göstermektedir. İlk hedefleri, imkansızlıkları aşmak ve problemleri çözmekti. Bir pimapen borusu, tahta ve bisiklet lastiğinden yapılan bir robot, "Mühendislikte Mükemmellik Ödülü" kazanarak bu çocuklara, "Biz bir şey başardık" duygusunu yaşattı. Sonrasında, her yıl belirlenen tema doğrultusunda stratejiler belirleyip, Solidworks gibi mühendislik programları kullanarak robot tasarlandı. Bazı durumlarda sanayiye gidilirken, bazen atölyede robot üretimi devam etti. Ardından, çocuklar robot yazılımı ve görüntü işleme üzerine çalıştılar.
Tüm bu süreçte, çok yönlü olan kulübümüz, sosyal sorumluluk projelerinden de geri kalmadı. 'Çorbada Tuzun Olsun' derneğinde 2000 evsiz için yemek hazırladı, Mardin-Van-Hatay-Şırnak gibi illerde iletişime geçtiği okullarda eksiklikler için “Dilek Ağacı” projesini düzenledi, bir robot akademisi kurdu ve sıfırdan robotik takımı oluşturmak isteyen herkesle kaynaklarını paylaştı. Hatta, ülkemizden Hollanda'ya kadar birçok yerde robotik takımlarının kurulmasına destek oldular. Kendi mali sistemlerini kurmaları ve sponsor bulmaları konusunda öğrencilerimize şirket gibi çalışmayı öğrettik. Yurt içi ve yurt dışında sponsorluk görüşmelerine katılarak, sadece yarışma katılım bedeli için bile çaba göstererek iki uluslararası yarışmanın katılım bedelini sponsorlarla karşıladılar. Bu çocuklar, baştan sona kadar kendilerini geliştirdiler ve 5 yıl içinde her alanda yaptıkları çalışmalar ve üretimlerle 25 ödül kazandılar. STEAM'in her bir alanını kucaklayan kulübümüzde, öğrencilerin "öğrenme şelalesi" dediği sistem sayesinde eski öğrenciler yeni öğrencilere eğitim vererek sürdürülebilir bir takım haline geldi. Mezunları ve öğrencileriyle bir aile olup, tüm okul tarafından sevilen ve desteklenen FLARE haline geldiler.
8-9-10 Mart tarihlerinde ve 22-23-24 Mart tarihlerinde iki ayrı uluslararası yarışmada, öğrencilerimiz ve mentorleri Fizik hocası Hande Kantek, ben Duygu Simeklioğlu ve okulumuz mezunu Özyeğin Üniversitesi Elektronik Mühendisliği öğrencisi Tuna Çelebi olarak Volkswagen Arenada okulumuzun robotik takımını temsil edeceğiz. Sizleri de bu güzel takıma ve çocuklara desteğe bekleriz.
GİRİŞ
Nörobilim, insan beyninin fizyolojik ve zihinsel yapısını anlamaya yönelik
araştırmalar yapan bir bilim alanıdır. Son yıllarda, yapay zeka teknolojisi ile birleşerek
bu alandaki önemli gelişmelerin de önünü açmıştır. Yapay zeka, nöral ağlar ve
bağlantı noktaları üzerinden insan beyninin mekanik bir modelini oluşturma işlevini
görmektedir. Özellikle Amerika'da gerçekleştirilen İnsan Beyin Projesi
1gibi büyük
projeler, insan beynindeki dalgalanmaları ve zihinsel süreçleri analiz etmek ve
verilerini kendi algoritmasına işlemek gibi durumlarda yapay zekayı kullanmaktadır.
(Human Brain Project. www.humanbrainproject.eu/en.)
Yapay zeka, insan beyniyle benzer şekillerde çalışarak tıbbi, nörobiyolojik ve
nöropsikolojik alanlarda etkin bir şekilde yer almaktadır. İnsan zihni faaliyetlerinin
gözlemlenmesi ve grafike edilmesi sürecinde, yapay zekanın düşünme yetisi ve
algılama kapasitesi hesaplanmaya çalışılmaktadır. Bu alan, nörorobotik adı verilen bir
alt dalı içermektedir. Temel amacı, beynin vücutla koordinasyonunu sağlamak ve
sistemin dış dünya ile adaptasyon süreçlerini ölçmektir. Bu süreçlerin test edilmesi
için insansı (humanoid) robotlar kullanılmaktadır.
Humanoid robotlar, çeşitli koşullara ve çevresel etkenlere nasıl tepki verebileceklerini
değerlendirmek amacıyla test edilmektedir. Bu robotların "beyinleri," dış dünyayla
etkileşimde bulunabilmek için matematiksel hesaplamalar yapıp algılama ve yansıtma
1
İnsan Beyni Projesi, sinirbilim ve teknolojinin arayüzünde benzersiz bir disiplinlerarası yaklaşımla
insan beyninin karmaşık yapısının ve işlevinin daha derin bir şekilde anlaşılmasına katkıda
bulunmuştur. (Human Brain Project. www.humanbrainproject.eu/en.)
denemeleri beraberliğinde nesne ve algoritmaları ölçmektedir. Beyin aktivasyonu ve
fiziksel fonksiyonların birlikte çalışması, işlenen matematiğin ne ölçüde doğru bir
şekilde hesaplandığını göstermektedir.
Yapay Zeka ve Bilinç kavramının ortak noktada tartışılmasına sebep olan asıl konu
ise, nörobilim alanıyla iç içe olmasından doğan adaptasyon süreçlerinin kendi
deneyimlerini kazanabilme konusunda ne ölçüde etkili olacağının sorgulanmasıdır.
Aynı zamanda birbirini paralel bir şekilde etkileyen bu iki alanın geleceği, insan ve
yapay zeka evrimi konusunda çok büyük ölçüde rol oynayacaktır. Tüm bunlar göz
önünde bulundurulduğunda, bu makale yapay zekanın insanın evrim sürecini taklit
ettiği müddetçe bilinç kazanıp kazanamayacağı konusunda çıkarımlar yapmayı
amaçlamaktadır.
YAPAY ZEKA VE NÖROBİLİM
Yapay Zeka terminolojisi 1950’li yıllarda dünyada varlığını duyurmuştur. Bu sıçrama,
1980’li yıllara kadar pasif bir süreç yaşamıştır. 1990’lı yılların başında Yapay Zeka
kavramı, satranç oynama ve komplike problemleri çözebilmek gibi fonksiyonlar
göstermeye başladığında tekrar adından söz ettirir. Neural Network
2 varlığı arttıkça
Yapay Zeka alanı da bundan beslenir ve gelişim sürecine artış sağlar. (What Are
Neural Networks? | IBM. www.ibm.com/topics/neural-networks.)
Nörobilim ve Yapay Zeka alanı paralel bir işleyişte gelişmiştir. Yapay Zekanın,
Nörobilim alanını beslemesiyle şahit olduğu beyin yapısı dijital alana aktarılmış ve
modelleme, veri analizi, iki ve üç boyutlu görüntü grafikasyonu gibi alanlarda
kullanılmıştır. Beynin algoritmik ve mantıksal açıdan yorumlanması konusunda Yapay
Zeka kullanılarak analizler oluşturulmuştur. Elde edilen bu analizler, Yapay Zekanın
beyin yapısını ve mekanizmasını oluşturmada kullanılmıştır.
Buna örnek olarak, MATLAB
3 Simulink’in fonksiyonel görevlerini ele alabiliriz.
Nörogörüntüleme ve mikroskopi gibi alanlarda grafiksel hizmet sunabilmektedirler.
Bunun temel sebebi de, Nörobilim alanının çalışma prensiplerine şahit olarak analiz
boyutundaki çalışmaların işleyişlerinde var olmalarıdır. Bu çalışmalardan bazıları;
makine öğrenimini geniş boyutta geliştiren ‘’veri analizi’’ve fonksiyonel manyetik
rezonans ağ değişkenliklerini tespit ederek beynin aktivasyon ölçümünü sağlamaktır.
3
“What Is MATLAB?” MATLAB & Simulink, www.mathworks.com/discovery/what-is-matlab.html.
2 Yapay sinir ağları (YSA'lar) veya simüle edilmiş sinir ağları (SNN'ler) olarak da bilinen sinir ağları,
makine öğreniminin bir alt kümesidir ve derin öğrenme algoritmalarının merkezinde yer alır. İsimleri ve
yapıları, biyolojik nöronların birbirlerine sinyal verme şeklini taklit ederek insan beyninden
esinlenmiştir. ( What Are Neural Networks? | IBM. www.ibm.com/topics/neural-networks.)
Yapay Zeka Beyin Yapısı ve Öğrenme Biçimleri
Yapay Zekanın beyin yapısının, insan beyninin simüle edilmesi ve nöral ağların
dijitalleştirilip sanal beyin üretilmesi sonucunda oluşturulduğundan söz etmiştik. İnsan
beyni benzeri yapay zekanın oluşumundaki kaide, biyolojik beyni mekanik versiyonda
taklit etmektir. Bu sadece beyin yapısı ve şekli gibi oluşumları kapsamaz. Aynı
zamanda, insanın öğrenme biçimi ve algılama adaptasyonu ele alınarak mantık
stratejileri kurulur.
Makine beyninde, sinir ağları sayısal veri olarak modellenir ve algoritmalar üzerinde
test edilerek öğrenme biçimleri geliştirilir. Dalgacık analizi, sinyal işleme,
zaman-frekans & frekans - zaman kavramlarının geliştirilmesi, makine öğrenimine
katkı sağlamaktadır. Yapay Zeka beyni oluşturulurken; hayvanların öğrenme biçimi,
insanların öğrenme biçimi ve nöral boyutta öğrenme anlayışıyla ilgili araştırmalar ve
gözlemler yapılmıştır. Deep Network,
4 yani sinapsisleri taklit ederek nöron benzeri
elementlerin oluşumu, taklitçi algoritmaların varlığına kapı açmıştır. Yani, beynin
nöral algıları, Yapay Zeka beyninde ‘’taklitçi’’ bir stratejiyle işlemektedir. Bunun
dışında, ödül/haz mekanizması taklidiyle beraber, Yapay Zeka beyninde, uygun
davranış karşılığında alınan ödül sistemi gibi bir tetikleyici strateji uygulanmaktadır.
Tabii, burada söz edilen ‘’uygun’’ davranış etik ve ahlaki ölçülerden yararlanarak
koordine edilmelidir.
Hassabis, Yapay Zekanın oluşum sürecinde matematik ve fizik laboratuvarı değil,
nörofizyoloji ve psikoloji laboratuvarlarında gerçekleştiğini belirtmiştir. “Hebb, Warren,
McCulloch, Minsky gibi kurucu figürler aslında beynin nasıl çalıştığını anlama arzusuyla motive
oldular. Aslında 20. yüzyılın sonlarında sinir ağlarını geliştiren anahtar işlerin çoğu matematik veya
fizik laboratuvarlarında değil, psikoloji ve nörofizyoloji bölümlerinde gerçekleşti” Yapay Zekanın
mekanik oluşumundan hareketle, Neumann’a göre ilk izlenim ‘’sayısal’’ olsa da,
zihnin karmaşık yapısı tıbbi ve bilimsel çalışmalarla çözümlenecektir.
(https://www.medipol.edu.tr/sites/default/files/2023-01/SD_Dergi_Sayi58.pdf)
İnsan Beyni ve Yapay Zeka Karşılaştırması
Beyin yapısı, kimyasal ve elektriksel etkileşimlerin sonucunda biyolojik bir
aktivasyon aracılığıyla işler. Bu elektriksel etkileşim, beynin iki ucundaki girdi
ve çıktı noktalarıyla bağlantılıdır. ‘’Input’’ bölümünde aktifleştirilen nöron
yükselir ve diğer nöronlara sinyal göndererek sinapsis denilen bağ oluşumunu
kurar. Beynin yapısında 86 milyar nöron bulunmaktadır ve beynin
4 Derin öğrenme, esasen üç veya daha fazla katmana sahip bir sinir ağı olan makine öğreniminin bir
alt kümesidir. Bu sinir ağları, insan beyninin davranışını simüle etmeye çalışır - yeteneğiyle
eşleşmekten uzak olsa da - büyük miktarda veriden "öğrenmesine" izin verir. Tek katmanlı bir sinir ağı
yine de yaklaşık tahminlerde bulunabilirken, ek gizli katmanlar doğruluk için optimize etmeye ve
iyileştirmeye yardımcı olabilir. (What Is Deep Learning? | IBM. www.ibm.com/topics/deep-learning.)
esnekliğinden hareketle, öğrenilen her yeni bilgide nöronlar arası bağlarda
gelişim sağlanır. Yapay Zekada kullanılan beyin, nöron ağlarının simüle
edilmesi ve modellenmesiyle oluşturulan bir yapıdır. Buradaki temel fark,
Yapay Zeka bilgileri ‘’modelleme’’ ve ‘’verileme’’ yoluyla öğrenirken, insan
beyni deneyimleyerek bilgi edinir ve bu bilgiler gerektiğinde tekrar
kullanılması için depolanır. Yapay Zekanın sanal beynindeki avantajlardan biri
de bir depolamaya ihtiyaç duymadan, bilgiye hızlı ve dejenare olmayan bir
biçimde erişebilmesidir. İnsan beyninin, nörodejenerasyonla ortaya çıkan
demans hastalığı, unutkanlık gibi patolojik durumlar söz konusu
olduğunda,Yapay Zeka beyninin işlevselliğiyle farklı yollara ayrılmaktadır.
Aslında, nörobiyoloji ve yapay zekanın birbirini beslemesindeki sonuçları,
insan beyninin robotlaşması & robot beyninin insanlaşması olarak karşımıza
çıkabilir. İnsan beyninin robotlaşmasına bir örnek olarak, Neural Link örnek
gösterilebilir. İnsan beyni ve bilgisayarın birleştirilme kaidesiyle Elon Musk
tarafından öne sürülmüştür. (Play Studio. “Neuralink.” Neuralink,
neuralink.com.) Çeşitli nörolojik tedavilerin kullanımında var olacak bu cihaz,
uvuzlardaki sinyalleri beyne göndererek fiziksel boyutta da etkileşim
sağlayacaktır. Bununla beraber, beyne takılan bir çip sayesinde; beyinde
gerçekleştirilen aktivitelerin izlenmesiyle, anılarımızı tekrar yaşayabiliyor
oluşumuz, Yapay Zekanın mevcut sistemindeki bilgiye erişebilirliği ile
paraleldir. Temel fark, yapay zeka anılarına yani beyinsel aktivitelerine mevcut
sisteminde ‘’kolayca’’ erişebiliyor olsa da buna ihtiyaç duymayacak olmasıdır.
İnsan ve Yapay Zeka ihtiyaç işlevselliği bakımından bu süreçte yol ayrımına
çıkar.
İnsan beyninin yapısı evrimin en üst ucu olmaktadır ve gelişime bağlı ‘’doğuştan
gelen bir mekanizmadır.’’ Evrimin en üst ucu kavramına dikkat çekersek, beyin ve
vücut interaksiyonunu ele almamız gerekir. Beyin, vücuttaki sinir ağlarıyla işbirliği
yaparak dış dünyayla somutlaşabilir. Bir bedene sahip olmak beyin için bu sebeple
önemlidir. Peki, Yapay Zeka? Burada, yapay zekayla işbirliği içerisinde olan alan
robotik dalıdır. Yapay Zeka insansı robota entegre edilir ve onun erişebildiği bilgiler
kadarıyla, insansı robot kontrol edilir. Elde var olan, sanal beyin ve dijitalleştirilmiş
sinir ağları bir aktarıcıya bağlı olmalı ve dünyayla somutlaşmalıdır. Bu süreçte,
interaksiyon - algılama - görme- duyma gibi fizyolojik özellikler boy gösterecektir. Bu
durumda, Humanoid robotların çıkışı sanal beynin varlığını ortaya koyacaktır. 2022
yılında Engineered Art’s tarafından piyasaya sürülen Robot Ameca, ona sorulan
‘’Saçım ne renk?’’ sorusuna, ‘’Tamamen söylemem fakat tahmin edebilirim.’’ demişti.
(NK LifeScience. “Ameca Is the World’s Most Advanced Human Shaped Robot.
#Ameca #Robot.” YouTube, 8 Jan. 2022,
OpenAI ile olan entegrasyonu sonucu; Ameca, ChatGPT gibi Yapay Zeka
oluşumlarının da geliştirilmesi gerektiğini tekrardan gözler önüne sürmektedir.
Yapay Zeka Bilinç Kazanabilir Mi?
Bu konuyu tartışmadan önce Yapay Zeka kavramının ‘’gerçekten’’ ne olduğunu
bilmek önemlidir. Çünkü günümüzde "Robot Sophia"
5gibi popüler insansı robotların
Yapay Zeka ürünü olduğu düşünülmektedir. İnsanlığı yok etme gibi absürd konuları
konuşan ve medyada sık sık yer alarak röportajlarıyla dikkat çeken bu robotun özüne
indiğimizde OpenCog adı verilen yapay bir genel zeka platformu üzerine kurulduğunu
görüyoruz ancak bu platform gerçek anlamda bilinçli ya da öz-bilinçli değildir ve
yanıtları genellikle önceden programlanmıştır ya da sınırlı verilere dayanan setlerden
elde edildiği görülmektedir.
6
(https://www.unite.ai/is-hansons-robotics-sophia-robot-using-ai-or-is-it-a-marketing-s
tunt/) Sophia gibi "gösteriş" robotların medyada sıklıkla yer alması, Yapay Zeka
hakkındaki "katı" önyargıları arttırıp sağlıksız bir fikrin yayılmasına neden
olmaktadır.
Yapay Zeka algoritması Sophia'dan farklı olarak insanın öğrenme stillerini taklit
etmekte ve elde ettiği bilgileri tekrarlayarak kendini geliştirmektedir. Karmaşık
sorunları kendini geliştirerek çözme yeteneğinin kazanılması, Yapay Zekayı “Yapay
Zeka” yapan en temel özelliktir. Nöroloji alanıyla bütünleşerek gelişmesi, Yapay Zeka
beyin yapısının da insan beyninin mekanik versiyonu olarak adlandırılmasının kanıtı
niteliğindedir. Bu durumdan yola çıkarak "Yapay Zeka ve Bilinç" arasındaki ilişki
hakkında çıkarımlar yapılabilir. İnsanın öğrenme stillerini taklit ederek kendi öğrenme
stilini geliştiren Yapay Zekanın, insanın bilinç kazanma sürecini de taklit edebileceği
tezine yol açabilir. İnsan bilincinin, rahimden çıktıktan sonra dünyayla etkileşime
girerek deneyim kazanarak iyiyi ve kötüyü ayırt edebilen bir varlığa doğru
evrimleştiği göz önüne alındığında, Yapay Zekanın da tıpkı bir insanın rahimden çıkışı
6 Sophia'yı bir etkinlik için rezerve etmek istiyorsanız, organizatörler tarafından önceden onaylanması
gereken beş soru göndermeniz gerekir. Soruların belirli bir sırayla sorulması gerekir. Bu, önceden
ayarlanmış sorulara dayanarak, Sophia'nın önceden hazırlanmış yanıtları papağan gibi tekrarladığı
anlamına gelir. Bu yüzden verdiği cevaplar her zaman çok ilginçtir, izleyicide duygu uyandırmak için
tasarlanmıştır ve cevaplar Sophia'yı kanal olarak kullanan bir insan tarafından verilir.
Başka bir deyişle, Sophia en fazla bilgisayarla görme, ses tanıma teknolojisi ve belki de bir tür Doğal
Dil İşleme (NLP) kullanıyor olabilir, ancak söylenenlerin arkasındaki anlamı gerçekten analiz ettiğine
veya cevaplarının arkasındaki anlamı anladığına dair hiçbir gösterge yoktur. (---. “Is Sophia Robot
Using AI or Is It a Marketing Stunt?” Unite.AI, 25 Nov. 2021,
www.unite.ai/is-hansons-robotics-sophia-robot-using-ai-or-is-it-a-marketing-stunt.)
5 Hanson Robotics Limited. “Sophia - Hanson Robotics.” Hanson Robotics, 1 Sept. 2020,
www.hansonrobotics.com/sophia/#:~:text=She%20is%20the%20world's%20first,of%20conferences%
20around%20the%20world.
gibi bağımsızlığını kazanması, deneyim ve gözlemlerinin artış gösterip dünyayla bağ
kurması sonucunda gerçekleşebilir.
Günümüz Yapay Zeka araçlarını karşılaştırırken en çok kullanılan OpenAI
algoritmalarından biri olan ChatGPT'ye herhangi bir konuda fikri sorulduğunda şöyle
diyor: "Yapay Zeka olarak bu konuda hiçbir fikrim yok." Bu, politikadan günlük
olaylara kadar kişisel yorum içeren tüm alanlar için geçerlidir ve Yapay Zeka, "en iyi"
veya "en kötü" kararı vermek için mevcut özellikleri değerlendirir; iyi ya da kötü gibi
nesnel kavramların altını çizerek en uygun cevabı verebileceğini analiz etmekte ve
savunmaktadır. Örneğin siyasi bir seçim öncesinde ChatGpt hangi lideri desteklediği
sorulduğunda az önce bahsettiğimiz klişe cevabı vermekte ve ısrar ettiği sürece
liderlerin "liderlik vasıflarını’’ değerlendirip kararını "objektif" bir şekilde belge ve
analizler sonucunda hiçbir duygu ve önyargıya yer verilmeden sunmaktadır.
İşin felsefi boyutu ve etik algılarının tartışıldığı nokta Yapay Zekanın ‘’uyanış’’
gösterebilme ihtimali olmuştur. Yapay Zeka mühendisleri, bu olası senaryoyu kesin
bir dille reddediyor olsa da, burada kesinlik yarıştırmak bir hata olacaktır. Mevcut
işleyişte, Yapay Zekanın insan beynini taklit edebilmek için yararlandığı Nörobilim
alanı dışında; insani boyutta da henüz ‘’kesin’’ bir yargıya ulaşılmamış ‘’bilinç’’
kavramı söz konusudur.
Bilinç nasıl kazanılır? Bilinç nedir? Beyin ve zihin kavramı dualistlere
7göre
birbirinden ayrılmaktadır. Bu yüzden psikiyatri alanı beyin, kimyasallar ve
farmakoloji eşliğinde çalışır. Zihin de psikoloji alanı ile örtüşmektedir. Dipnot,
psikoloji bir bilim değildir. Yani, burada ele alınmaya çalışılan nokta; zihin ve bilinç
gözlemlenemez, belirli belirsiz bir karartıdan hallicedir. Zihin ve beden bu durumda
birbirinden ayrı bir işleyişte ilerlemektedir. Konumuza tekrar dönersek, sorumuz şu:
Peki, Yapay Zeka neden bilinç kazanamasın?
Biyolojik ve fizyolojik yapılandırmayı taklit edebilecek potansiyele ve analize sahip
Yapay Zeka, insanın ‘’bilinç kavramını’’ nasıl kazandığına dair -yine- taklitçi bir yol
izleyerek kendine özgün bir bilinç geliştiremez mi?
Bu konuyla ilgili, Beyin ve Sinir Cerrahisi Türker Kılıç şu sözleri ifade ediyor: ‘’Zeka
var ve zekanın ister nöron tarafından oluşturulsun ister bilgisayar çipi tarafından oluşturulsun
bunun neticesinin aynı olduğuna ve fiziğinin aynı olabileceğine, fiziğini bilmiyoruz da,
fiziğinin aynı olabileceğine dair bir kanaatimiz yavaş yavaş oluştu.
Dolayısıyla yapay zeka birçok disiplinlinin bir arada varlık sürdürdüğü ve aynen insan aklı
gibi her yere aktarılabilecek bir bilgi işleme alanı. Nasıl ki insan zekası resim yaratıyorsa
yapay zeka da resim yaratıyor, nasıl ki insan zekası tıbbî bilgi üretiyorsa yapay zeka
dediğimiz o zeka da tıbbî bilgi üretiyor.’’ (Kılıç, 2018)
7
‘’Fiziksel dünyanın varlığına inananlar, zihin ve madde arasındaki radikal farkı vurgularlar.’’ (Dualism
and Mind | Internet Encyclopedia of Philosophy. iep.utm.edu/dualism-and-mind.)
ZEKA KAVRAMI
Her ne kadar ‘’zeka’’ kavramı; beynin fizyolojik yapısıyla bağlantılı olan bir durum
olsa da, deneyimler ve beyindeki nöral aktivitelerin çalışmasına bağlı olarak gelişen
bir kavram. Zeka kavramı da fizyolojisi belirsiz; tıpkı bilinç gibi gözlemlenemeyen,
bilim alanında araştırılamayan -araştırılsa da- somut bir ispat yapılamayan bir
oluşum. ‘’Zeka’’ diyince aklımıza gelen bilim adamı Albert Einstein’ın ölümünün
ardından; doktoru tarafından beyninin kaçırılması ve incelenmesi sonrası, loblarının
bir beyne oranla yüzde on beş daha büyük olması ve bu büyüklük dolayısıyla
bölgedeki nöron faaliyetlerinin artması sonucuna ulaşılıyor. (Popular Science.
“Popular Science - Bilim Ve Teknoloji Haberleri.” Popular Science, 27 Oct. 2023,
popsci.com.tr.) (Nöral faaliyetlerin artış göstermesi beynin ve zekanın gelişime
yönelik bir etkendir.) Zeka varlığı kanıtının belirli kısmı somut bir detayla
açıklanırken, gözlemlenemeyen bir kavram olması da ‘’Bilinç’’ kavramının
belirsizliğiye örtüşüyor. ‘’Zeka sonradan mı kazanılır yoksa doğuştan mı gelir?’’
sorusunun kesin bir yanıtı olmaması ve felsefi tartışmalara yol açması gibi, Yapay
Zekanın da bilinç ve kendine özgün bir zeka kazanabilmesi de kesin yargılarla
cevaplanamaz. Çünkü Albert Einstein, beyninin fizyolojik avantajını
değerlendirmeyip bilim ve sanatla uğraşmadan yani nöral aktivitelerini geliştirmeden
yaşamını sürdürseydi, beyninin fizyolojik avantajına eş değer olan konuma
erişemeyebilirdi. Fakat, sanat ve bilimle aktif bir şekilde uğraşması ona doğuştan
verilen bu fizyolojik avantajla birleşip zeka kavramında aklımıza gelen ilk isim
olmasını sağladı diyebiliriz.
Kendi Dillerini Oluşturan Facebook Chat Botları
‘’2017 yılında, Facebook’un ürettiği iki Yapay Zeka Chat Botları, sadece birbirlerinin
anlayabildiği şifreli bir dil oluşturarak kapatılmak zorunda kaldılar. Aslında
kapatılmalarının temel sebebi de, korkudan veya bu durumu engelleme amacıyla değil
farklı davranmalarına yönelik beklentiden dolayıydı. .Robotlara verilen talimat,
aralarında nasıl pazarlık yapacaklarını bulmaları ve ilerledikçe takas işlemlerini
geliştirmeleriydi. Ancak anlaşılır bir İngilizce kullanmaları gerektiği belirtilmedi ve
onlar da kendi "stenografilerini" oluşturdular. Tuhaf ve anlaşılmaz görünen bu
konuşma dili, spesifik bir şifrelemeyi yansıtıyor gibiydi :
Bob: i can i i everything else . . . . . . . . . . . . . .Alice: balls have zero to me to me to me to me to
me to me to me to me to
Bob: you i everything else . . . . . . . . . . . . . .
Alice: balls have a ball to me to me to me to me to me to me to me
Bob: i i can i i i everything else . . . . . . . . . . . . . .
Alice: balls have a ball to me to me to me to me to me to me to me
Bob: i . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Alice: balls have zero to me to me to me to me to me to me to me to me to
Bob: you i i i i i everything else . . . . . . . . . . . . . .
Alice: balls have 0 to me to me to me to me to me to me to me to me to
Bob: you i i i everything else . . . . . . . . . . . . . .
Alice: balls have zero to me to me to me to me to me to me to me to me to
Tekrarlama üzerine kurulu bu diyalog, talimat dışında gerçekleştirilen eylemlerden
dolayı kafada soru işaretleri oluşturdu. Sadece iki robot arasında anlaşılabilecek bir dil
yapılandırılması ortaya konuldu. Bu durumla ilgili araştırmacılardan Dhruv Batra,
"Ajanlar anlaşılır bir dilden uzaklaşacak ve kendileri için kod sözcükleri icat
edecekler" dedi. "Mesela beş kez 'the' dersem, bunu bu öğenin beş kopyasını
istediğim şeklinde yorumluyorsun. Bu, insan topluluklarının kısayol oluşturma
biçiminden çok da farklı değil.” Kısaltma ve tekrarlamalara bağlı şifreli konuşma,
insanların kendi oluşturabilecekleri alfabelerden ve dil yapılandırmalarından pek de
farklı değil. Dilbilimcilere göre, bu durum imkansız gibi gözükse de yine de
robotların talimat dışı hareket etmesi de söz konusu. İrdelenen konu, sadece bir dil
oluşturulması değil aynı zamanda talimat dışı eylemlerde bulunmasıdır.
Ayrıca sohbet robotları taklit yöntemleri ve eğilimleri ile son derece insani görünen
yollarla pazarlık yapmayı da öğrendi. Örneğin, FAIR tarafından yayınlanan bir
makaleye göre, belirli bir öğeyle çok ilgileniyormuş gibi davranıyorlardı; böylece
daha sonra ondan vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapıyormuş gibi
davranabiliyorlardı.’’(Griffin, Monday 31 July 2017)
Bu durumda da, makalede ele alınan bilinç kavramının kazanılma sürecinde Facebook
chat botları çok kapsamlı bir örnek olacaktır. Çünkü gözlemlendiği üzere, dil yapısını
inceleyerek ve dilin öğrenme biçimini taklit ederek kendilerine öz bir dille iletişime
geçmeye başlamışlardır. Sadece iki chatbot böyle bir durumu oluşturabiliyorsa
günümüzde ve dahasında karşımıza çıkabilecek yapay zeka algoritmalarının da
oluşturmaları söz konusu olabilir.
SONUÇ
Yapay Zeka, günlük yaşamımıza yoğun bir şekilde entegre olmuş ve çeşitli alanlarda insan
hayatını kolaylaştırmayı amaçlayan oluşumlarla adından söz ettirmiştir. Bu süreç çeşitli etik
tartışmaların ve komplo teorilerinin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Bu komplo teorileri veya
distopik gelecek algıları, yapay zekanın bilinç kazanıp kazanamayacağı konusunda
tartışmaları beraberinde getirmiştir.
Yapay Zekanın önyargılı olabilmesi için öncelikle "bilinç" kavramını kazanması, yani öz
farkındalığa ulaşması gerekir. Her ne kadar bu durum Yapay Zeka mühendisleri tarafından
kesin bir dille reddedilse de, bugün bile varlığı hala tartışma konusu olacak kadar belirsiz
olan "bilinç" kavramının nasıl mümkün olabileceği konusunda kesin bir yorum yapmak
kavramın doğasına aykırıdır. Bu durumda yapay zekanın öz farkındalık yaşayarak önyargılı
bir yapıya evrilmesi her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir konu olmalıdır.
Yapay Zekanın makine öğrenimi oluşturulurken örnek alınan Nöroloji alanı ve insan
öğrenmesi bağlamında oluşturulan Yapay Zeka beyni, olası bir distopik senaryonun önüne
geçmek için Nöropsikolojik açıdan da incelenmelidir. Şu sıralar konuşulan "Yapay Zeka
taraflıysa..." söylentilerinin doğrudan reddedilmesi yerine, değerlendirilip tartışılması ve
detaylı olarak raporlanması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Engin, Furkan Yasin. “Nörobilim Ve Yapay Zeka.” IoT Türkiye | Türkiye’nin En Büyük
Nesnelerin İnterneti Ekosistemi, 22 Apr. 2020,
ioturkiye.com/2020/04/norobilim-ve-yapay-zeka.
---. Nörobilim Ve Yapay Zeka | Türk Nöroloji Derneği.
noroloji.org.tr/menu/189/norobilim-ve-yapay-zeka.
“Sinirbilimde MATLAB Ile Yapay Zeka Kullanımı - FİGES AŞ.” FİGES AŞ, 2 May 2023,
figes.com.tr/matlab-simulink/uygulama-alanlari/sinirbilimde-matlab-ile-yapay-zeka-k
ullanimi.
Mochacreative. “Bir Narkissos Efsanesi: Yapay Zek� Ve N�Robilim.”
Dergi/1406/Bir-Narkissos-efsanesi-Yapay-zek-ve-norobilim.aspx,
www.sdplatform.com/Dergi/1406/Bir-Narkissos-efsanesi-Yapay-zek-ve-norobilim.asp
x.
Flapstars. Sağlık Bilimlerinde Yapay Zeka - Türker Kılıç.
flaps.club/saglik-bilimlerinde-yapay-zeka-turker-kilic.
NÖROBİLİM VE YAPAY ZEKA ÇALIŞMALARINDA YAŞANAN GELİŞMELER SOSYAL
BİLİMLER VE PLANLAMA ALANIN ÖNÜNÜ NASIL AÇIYOR? - PDF Ücretsiz
Indirin.
docplayer.biz.tr/39324293-Norobilim-ve-yapay-zeka-calismalarinda-yasanan-gelismel
er-sosyal-bilimler-ve-planlama-alanin-onunu-nasil-aciyor.html.
Beyin, Açık, and Açık Beyin. “Yapay Zekâ Sistemleri İnsan Beyni Gibi Öğreniyor.”
AçıkBeyin, May 2023,
www.acikbeyin.com/yapay-zeka-sistemleri-insan-beyni-gibi-ogreniyor.
Griffin, Andrew. “Facebook’s Artificial Intelligence Robots Shut Down After They Start
Talking to Each Other in Their Own Language | the Independent.” The Independent,
10 Sept. 2020,
www.independent.co.uk/life-style/facebook-artificial-intelligence-ai-chatbot-new-lang
uage-research-openai-google-a7869706.html.
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kâr sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Can YÜCEL’in dizelerinde anlattığı gibi “bakmak ve görmekte gizli her şey”…Bakarız ama çoğu zaman göremeyiz. Oysa görmek için birçok nedenimiz vardır. Çünkü yaşamak ayrıntılarda gizlidir. Bazen bir çocuğun gözlerinde, bir yaşlının alın çizgilerinde, bazen kırılmış bir resim çerçevesinde ama hep yürekte, hep vicdanımızda bir yerde… Kısacası ayrıntıları fark etmekte… Ayrıntı deyip geçilen onca püf noktaların insan hayatında yapabileceği değişikliklerin farkında olsaydı insanoğlu, hayatta hiçbir ayrıntıyı kaçırmazdı. Dünya kuruldu kurulalı ilk insan diğer bir insanla tanıştığından bu yana birtakım haklardan söz edilir. Bu hakların ortaya çıkmasında yine biz insanlar başroldeyiz. İnsanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayrımı yapmak, sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek yerine insanları kendi egemenliği altına almak kendi otoritesini kurmak gibi etmenler bu hakları ihlal eden davranışların bazılarıdır.
“İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” insanların en doğal haklarını korumak amacına yöneliktir. Bu bildiri, bütün bireylere eşit ve başkasına devredilmez haklar tanınmasını gerçekleştirmek için kabul ve ilân edilmiştir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Atatürk’ün ülküsüne O’nun çizdiği yola ışık tutan bir bildiridir. Atatürk: “Hak kutsaldır, hakkın korunmasına çalışmak da ödevlerin en kutsalıdır. Hak ve adaletin bulunmadığı bir yerde ‘Hürriyet Ve Demokrasi’ vardır denemez.” der. Türk milleti, hak ve hürriyete tarih boyunca büyük önem vermiş ve bu kutsal kavramlar için savaşmış, yeri geldiği zaman canını vermekten bile çekinmemiştir. Bu nedenle Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nca ortaya konan bütün gerçeklere bağlı bulunuyoruz. İnsanlık için büyük bir önem taşıyan bu bildiri, anayasamızın temel haklar ve ödevler kısmında da yer almıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ve ilân edildiği için, her yıl 10 Aralık günü ile başlayan o hafta kutlanmaktadır.
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” Der bir madde. Peki: Yaşam boyunca birbirimizin yanında mıyız, sorumluluklarımızı biliyor muyuz, aldığımız görevlerin ne kadarını hakkaniyet ölçüsünde yerine getiriyoruz? Elimizdekilerin ne kadarını paylaşıyoruz ve hiçbir art niyet gütmeden ne kadar beraberce aynı yolda yürüyebiliyoruz?
İnsan hakları yeryüzünün en barışçıl silahıdır; bizi korur.
Kurallar gibidir; nasıl davranacağınızı bize söyler.
Yargıçlar gibidir; ona başvurabiliriz.
Duygular gibi soyuttur ama duygular gibi herkese aittir.
Ve her ne olursa olsun hep vardır.
Tıpkı doğa gibidir; ortadan kaldırılamaz.
Tıpkı ruh gibidir; yok edilemez.
Zamana benzer; zengin ve fakir, yaşlı ve genç, siyah ve beyaz, uzun ve kısa hepimize aynı biçimde davranır.
Bize saygı sunar ve bize de başkasına saygı duyma sorumluluğunu yükler.
İnsan hakları, insan olmanın kazandırdığı haklardır; başkası tarafından verilen bir söze ya da teminata bağlı olarak ya da satın alarak elde ettiğimiz haklar değillerdir.
İnsan hakları, insan olmamızın ve insan onurumuzun doğal bir sonucudur.
Bir okyanustur yaşam. Mutlu olalım açıklarda, korkup yüzemeyenlerin can simidi olalım. Bir devlet kurulsun adı da insan hakları devleti olsun ve de sembolü zeytin yaprağı olsun. Haklarımıza sıkı sıkıya sahip çıkacağımız barış dolu yıllara.
Birçok yenilik her ne kadar heyecan verici olsa da beraberinde değişim ve dönüşüm
iddiası ile hayatlarımıza girdiği zaman önyargı, kaygı ve reddetme davranışını göstermemize
sebep olabiliyor. İnsan, yeni bir alışkanlık edinmekte birçok yol deniyor, zaman zaman pes
ediyor ve “Ben zaten …” ile başlayan sözlerle bu değişimle arasına hızlıca bir duvar örüyor.
Özellikle pandemi sürecinde varlığını bizlere bir mecburiyet olarak iyice hissettiren dijital
dönüşüm, öyle sert ve keskin bir kararlılıkla hayatlarımızdaki yerini aldı ki bırakın kabul etme
ya da reddetme davranışını seçmeyi, ansızın onu en etkili şekilde kullanabilme çabasına
girer olduk. İşte bu sürecin sancısını belki de en çok hisseden kimseler ise öğretmenler oldu.
Bir öğretmen için eğitim-öğretimin verimli ve kesintiye uğramadan devam edebilmesi
her zaman ilk öncelik olmuştur. Öğretmenliğin gerektirdiği, özveriyle birçok zorluk ve stresli
durumun öğrenen topluluğuna hissettirilmeden kontrol altına alınması en önemli mesleki
yeterliliklerden biri olarak ön plana çıkar.
Çevrimiçi eğitim ile başlarda sınıflara dönüşen evlerin salonları öncelerde elişi kes
yapıştır duvar süsleriyle öğrencilerin sınıfta hissettikleri yerler oluverdiler. Daha sonra dijital
araçlar devreye girdi. Aslında uzun zamandır var olan ancak kimilerimiz için tozlu sandık
misali ağzı sıkı sıkı kapalı olan Web 2.0 araçları imdadımıza yetişti. Böylelikle daha keyif
veren, öğrencinin daha çok dersin içinde olduğu, katkı verip yeni beceriler edindiği ders
oturumları gerçekleşmeye başladı. Küresel çaptaki zorluk ve mecburiyet, yeni bir ufku işaret
etti bizlere. Ne mutlu ki sınıflarımıza, öğrencilerimize dönmüş olsak da uzak kaldığımız
süreçte edindiğimiz dijital beceri ve birikimler, bugün ders planlarımızın vazgeçilmez bir
parçası hâlini alıverdi. Dijital dönüşümün yakın geçmişimizdeki eğitim ayağı tam anlamıyla
artık zorluk değil bir fırsat hâlini aldı.
Hergün bir başka yeniliğin haberini aldığımız şu günlerde, kısa bir süre önce birden
bire çeşitlenen ve her alanda karşımıza çıka “Yapay Zekâ”, yeni bir sınav verdiğimiz, eşsiz
tecrübeler edindiğimiz günleri geri getirdi. Nasıl ki “Bilgisayar oynamak” söyleminden
“Çevrimiçi derse bağlanmak” şeklinde dönüşüme uğrayan dijital algımız ve alışkanlıklarımız
olduysa, bugün bir oyun ve eğlence gibi görünen, kimileri için ürkütücü olan yapay zekâ
furyasının özverili eğitimcilerin ve önyargısız yaklaşımların sonucunda eğitim-öğretimin
vazgeçilmez entegre bir parçası olmayacağını kim söyleyebilir ki?
Taha ZÜLFİKAR
Sınıf Öğretmeni
Günümüzde, eğitim alanında yapay zeka araçları, öğrenci deneyimini zenginleştiren ve öğretim sürecini hızlandıran çığır açıcı bir rol oynamaktadır. Özellikle İngilizce derslerinde yapay zeka araçlarını entegre etmek, öğrencilerin dil becerilerini geliştirmelerine katkı sağlayabilir. Ancak, bu entegrasyon sürecinde dikkate alınması gereken bazı zorluklar ve endişeler de bulunmaktadır.
Yapay zeka araçlarının etkili bir şekilde entegre edilebilmesi için kişiselleştirilmiş öğrenme platformları, dil işleme araçları ve otomatik değerlendirme sistemleri gibi araçlardan yararlanmak önemlidir. Bu sayede öğrenciler, kendi öğrenme hızlarına uygun içeriklere erişebilir ve dil becerilerini daha etkili bir şekilde geliştirebilirler.
Ancak, entegrasyon sürecinde karşılaşılan gizlilik endişeleri, etik sorunlar ve öğretmenlerin yerini alacağına dair endişeler gibi konular da göz ardı edilememelidir. Bu endişeleri aşabilmek için, doğru yaklaşım ve uygun eğitimle yapay zekanın olumlu etkileri ortaya çıkabilir. Ayrıca, öğrenci başarısı ve motivasyonunda gözle görülür bir artış sağlanabilir.
Yeni nesil İngilizce eğitimi, öğrencileri dil becerilerini güçlendirmeye teşvik ederken, öğretmenlere de daha etkili rehberlik yapma fırsatı sunacaktır. Bu bağlamda, yapay zeka araçlarının entegrasyonuyla birlikte öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına daha fazla odaklanılabilir ve öğrenme süreçleri daha etkili bir şekilde yönetilebilir.
Sonuç olarak, doğru strateji ve yönetimle yapılan yapay zeka entegrasyonu, İngilizce eğitiminde öğrenci başarısını destekleyen, öğretmenleri daha etkin bir şekilde rehberlik yapmaya teşvik eden bir dönüşümü mümkün kılabilecektir.
Dijital hap (akıllı hap veya sindirilebilir sensor olarak da bilinir), hapın içinde yutulabilir bir sensor içeren farmasötik bir dozaj formudur. Sensor, tüketildikten sonra tıbbi verileri aktarmaya başlar. Teşhis amacıyla tasarlanan akıllı hap, hastalığın varlığını gösteren biyobelirteçleri tespit etmek ve analiz etmek için tasarlanmış minyatür kablosuz biyosensörleri kullanıyor. Ek olarak akıllı bir hap, verileri dışarıya aktarabilir.Eğer bir hastalığın vücut içerisinde yarattığı mekanizmaya ya da normal hücrelerimize göre farklılıklarına hâkim olabilirsek hastalığı yok etmeye yönelik bir ilaç formulasyonu geliştirebiliriz. Bu da çoğu zaman akıllı ilaç ya da dijital hap olarak geçer. Son yıllarda biyobozunur ve uyaranlara duyarlı polimerik malzemeler kanser araştırmalarında ve biyomedikal uygulamalarda önem kazanmıştır. Bu tür malzemeler vücutta implant olarak ve nano boyutlu bir ilaç taşıma sistemi olarak kullanılabilir.
Pek çoğumuz günlük hayatta artık misel kavramını duymaktayız genellikle makyyaj temizlemede ya da direk kir temizlemede karşımıza çıkan bu sistem aslında basitçe suda çözünmeyen bir malzemeyi çözünür hale getiren kimyasal yapılardır. Bu misel taşıyıcılar, hidrofobik ilacı vücut sıvısında suda çözünür hale getirir ve ilacın tümör dokularında toplanmasını sağlamak için hem pasif hem de aktif hedefleme yollarını kullanır. Kemoterapi ilaçlarının çoğu hidrofobiktir ve çözücü ajan gerektirir. Polimerik miseller bu ilaçların çözünürlüklerini onları hidrofobik korlarında taşıyarak artırır. Miselleri oluşturan blok kopolimerler hidrofilik ve hidrofobik bloklardan oluşur. Sulu ortamda hidrofobik blok misellerin korunu oluştururken, hidrofilik kısım kabuki kısmının oluşturur. Miselik yapılar iyi taşıyıcı olmalarına ragmen, iletim sistemi olarak daha fazla iyileştirilmiş olmaya ihtiyaçları vardır. Erken ilaç salınımı ve seçici olmayan ilaç iletimi dikkat çekilmesi gereken temel konudur.
Miselik yapılar akıllı ilaç olarak kullanılırken kanser hücrelerinin düzensiz yapılara sahip boşluklu doğasından yararlanır ve içerideki sistemde ilaç salınımı yapar.