21.yüzyılda insanlığın en önemli önceliği mutlu olabilmek. Mutluluk üzerine yazılmış binlerce eser ve akademik araştırma varken, psikoloji ve kişisel gelişim uzmanlarının binlerce çalışması ve tavsiyelerine rağmen 21.yüzyıl insanı hâlâ daha mutsuz ve umutsuz. “İnsan ve mutluluk” birbirine hem çok yakın hem de çok uzak iki kavram gibi. Peki, insan ve mutluluk birbirine niçin bu kadar uzak?
Mutsuz insan sorununu çözümleyebilmek için mutluluk ve insan kavramlarını anlayabilmek sonrasında da insanın mutluluk algısını yorumlayabilmek önemli. Mutluluk, en kolay ifade ile insanın huzurlu olması demek. Peki, insan ve insanlık niçin huzuru bulamıyor? Huzur ve mutluluk insana niçin uzak kalıyor? Ya da soruyu şöyle sorabiliriz: İnsan, kendini ne kadar tanıyor?
Mutlu olmak için insanın kendini tanıması ilk adım olmalı. İnsan, yeryüzündeki en değerli varlık (ve insan, değerini kaybettiği zaman ise yeryüzünün en tehlikeli varlığına da dönüşebiliyor) İnsan, akıl/irade, duygu, beden ve can/ruh sahibi canlı varlık. Bu tanımlamaya göre insan 4 enerji/kapasite alanına sahip yeryüzünün en anlamlı varlığı ve insanın mutluluğunun sırrı da insanın bu 4 enerji alanıyla olan ilgisine bağlı.
İnsan’ın 1.gücü: AKIL (İrade, hafıza, zekâ, düşünce)
2.gücü: KALP (Duygular, his/sezgi, ahlaki değerler)
3.gücü: BEDEN (Biyolojik, fiziksel, cinsel güç)
4.gücü: RUH (Mistik enerji, inanç, sonsuzluk, özgürlük)
Mutluluğu arayan insanın öncelikli olarak sahip olduğu bu dört enerji alanını iyi tanıması ve her gün düzenli/dengeli beslemesi önem arz ediyor. Mutluluğu arayan insanın beden merkezli isteklerden özgürleşerek 4 enerji alanını da dengeli besleyebilmesi gerekli. İnsanın bedenini aşması kendi özüne ulaşması, hayatını beden ötesi bir alanda anlamlandırması…
İnsanın, akıl, duygu, beden ve ruh arasında dengeyi bulması varlığın özü olan adaletin/dengenin de ilk adımı aslında. Bu denge durumu mutluluğun ilk tadını hissettiğimiz huzurlu bir iklimin başlangıcı ayrıca…
Soruyu tekrar hatırlayalım: İnsan niçin mutsuz? Ya da soruyu yeniden oluşturabilir ve şu şekilde de sorabiliriz: 21.yüzyıl insanı sahip olduğu enerji alanlarını tanıyor mu? Bu enerji alanlarını dengeli besleyebiliyor mu? Kalp, akıl ve ruh iklimine ulaşabilmek için beden/bedensel isteklerden özgürleşebiliyor mu?
İnsanlık tarihi bir bütün olarak incelendiğinde hem inanç/din, felsefe/ahlak hem de bilim/ilim dünyasının insanı tanımaya ve mutlu etmeye çalıştığı bilinmektedir. Ancak bu süreçte insanın beden ya da kibir alanında sıkıştığı ve kendi özüne ulaşamadığı genel kabul konusudur. Bu bilgiler ışığında insanın mutluluğu, kendini tanıması ve sahip olduğu 4 enerji alanını dengeli/düzenli beslemesi ile mümkün olabileceği düşüncesi önem kazanmaktadır.
İnsan olarak yaşamak, insanca mutlu olmak dileğiyle…
Ben öğretmenim,
Ya güneşi indireceğim yeryüzüne, ya da güneş olacağım.
Dünyanın bütün renklerini sevdim,
Öğrencilerimin bakışlarında aradım mutluluğun resmini.
Panzehri oldu gözlerindeki ışık, yüreklerindeki sevgi.
Ben öğretmenim,
Bir zamanlar,
Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde,
Her sabah kurtların ulumalarıyla uyandım.
Karanlık kış akşamlarında gecenin ayazına sarıldım.
Öylesine alışmıştım ki sobada yanan tezeğin kokusuna.
Hani “kalorisi yoktur” derler ya,
Varsın olsun, ısınıyordum duvara yansıyan ışıltısıyla.
Ben öğretmenim,
Doğruya doğru dedim bu güne kadar, yamuğa yamuk.
Alnım açıktı her daim, başım dik.
Yüreğimi serdim orta yere, elimi uzattım herkese,
Ne sağa yaslandım, ne sola,
Bir kere yalpalamadım hayatta…
Dosta dosa oldum, hayırsızı davet ettim dostluğa.
Tökezledim kimi zaman, düştüm ama,
Bildim ayağa kalkmasını.
Arkaya bakmadım hiç, koşar adım yarınlara.
Ben öğretmenim,
Öğrendikçe sevdim, öğrettikçe sevindim.
Her gün avuçlarımın içine aldım bütün evreni.
Önce insanı bağrıma bastım, sonra…
Dağı taşı, kurdu kuşu, börtü böceği.
Yaramazlıklarıyla daha da çocuklardı.
Umut, Ezgi, Barış, Suna, Kerem, Aleyna, Ali.
Hangi birini saysam ki…
Her gün bir başka süslüyordu,
Sınıfımızın duvarlarını, gülücükleri.
Ben öğretmenim,
Yıllara meydan okuyarak geldim bu güne,
Yoktan var ettik her şeyi, sevgiyle, emekle.
Dününün beyaz yorgunluğu bulaştı saçımın her teline.
Yürüdüm, koştum, dinlendim, yine yürüdüm, yine koştum.
Emek çektim, alın teri döktüm,
Yoruldum ama yılmadım.
Ben öğretmenim, biz öğretmeniz,
Öğrene öğrene geldik bu güne,
öğrenerek hazırlanıyoruz yarınlara.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılında,
Barış tohumu ekeceğiz Anadolu’nun her yanına.
Sevgiyle sulayacağız, umutla besleyeceğiz yarınları.
“En hakiki mürşit ilimdir” diyeceğiz elbette.
El ele, omuz omuza sevda türküleri söyleyeceğiz.
24 Kasım 1928’ den bu güne,
Yolculadığımız doksan beş 24 Kasım ve akıp giden onca sene,
Selam olsun Başmuallim Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal'e.
Selam olsun kurtuluşun ve kuruluşun şehrine.
1 Kasım 1928’de hak edene hakkını verenlere…
Selam olsun güzel Türkçeme,
Selam olsun “a’ dan z’ye” 29 harfime…
Selam olsun ona can veren Bozkırın tezenesine,
Karacaoğlan’ a, Köroğlu’na, Yunus’a, Veysel’e…
Selam olsun yüreğinde sevgi, dilinde ninni olan annelere.
Selam olsun koruyana, kollayana,
Selam olsun ÖĞRENENE, ÖĞRETENE…
Selam olsun BAŞÖĞRETMENİME.
Binlerce selam 24 Kasım 2023’e…
Selam olsun Işıklı günlere.
21 KASIM 2023
Necati VATAN
Nişantaşı-İSTANBUL
Teknolojinin hızla geliştiği günümüz dünyasında, eğitim ekosistemi de bu değişimden doğrudan etkileniyor, eğitimciler de yeni fırsat ve tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Yapay zekâ kavramı ve araçları da son yıllarda eğitimde dönüştürücü bir rol oynamış ve öğrenme deneyimini zenginleştirmek için yepyeni olanaklar sunmuştur. Bu bağlamda, FMV Işık Okulları Bilişim ve Eğitim Teknolojileri Eğitimcileri seminer döneminde, yapay zekânın Bilişim Teknolojileri Müfredatına entegrasyonu ve eğitim ortamında üretken yapay zekâ kavramı ve araçlarının nasıl gündemde tutulabileceği konusunu odağa alan bir çalıştay düzenledi.
Çalıştayda, Boğaziçi Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Mutlu Şen Akbulut, eğitimcilerimize süreç boyunca rehberlik ederek, uluslararası alanda gerçekleştirilen çalışmalar ve içerikleri paylaşan bir sunum gerçekleştirmiş, özellikle yapay zekânın ISTE standartlarına uygun bir şekilde müfredata entegre edilebilmesi için oluşturulan yol haritalarını paylaşmıştır.
Çalıştay boyunca gündemde tartışılan konu başlıkları şöyle:
Yapay Zekânın Eğitimde Kullanım Alanları:
Kişiselleştirilmiş Öğrenme
Yapay zekâ, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunabilir. Öğrencilerin ilgi alanlarını, güçlü ve zayıf yönlerini belirleyen yapay zekâ tabanlı sistemler, öğrenme sürecini optimize etmek için öğrencilere özel öneriler sunabilirmekte.
Öğrenci Gelişiminin Takibi
Yapay zekâ, öğrenci performansını ve ilerlemesini izlemek için kullanılabilir. Öğrencilerin test sonuçlarını analiz ederek, eksiklikleri belirleyebilir ve öğretmenlere bireysel geri bildirim sağlayabilir. Bu sayede, öğretmenler öğrencilerin ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilir ve öğrenme sürecini geliştirebilir.
Değerlendirme
Yapay zekâ ile öğrenci çalışmalarını otomatik olarak çok daha sürede değerlendirilirken öğretmenlere de değerlendirme araçları hazırlayabilmeleri için kolaylık sağlar.
Riders AI Sunumu
ViewSonic Sunumu
Haber kaynağı: Forbes
Çeviri: Erkan Sağnak
20 yılı aşkın bir süredir, ABD'deki okul yönetimleri öğrenciler için 1:1 dizüstü bilgisayar girişimlerini benimsemiş olmakla birlikte, 1:1 ve Kendi Cihazını Getir programlarının artılarını ve eksilerini değerlendirmektedir. ABD genelinde, Covid-19 salgını sırasında okulların kapanması, öğrencilere ve yerel halka cihaz ve erişilebilir internet hizmetleri sağlamaya yönelik kapsamlı çalışmaların yapılmasına vesile olurken, teknolojiyle ilgili eşitsizlikler ön plana çıkmıştır.
Bu girişimler, daha fazla K-12 öğrencisinin teknolojiye ve internette bulunan sınırsız bilgi ve araçlara erişim kazanmasıyla öğretim uygulamalarında değişikliklere yol açmıştır. Tarih boyunca okullar, teknolojik gelişmelerin eğitime etkilerini her zaman göz önünde bulundurmaktan büyük ölçüde sorumluluk duymuşlardır.
2023 yılında, üretken yapay zekâ sahneye çıktı. Kullanıma sunulalı 12 aydan kısa bir süre olan üretken yapay zekâ, halihazırda evrensel olarak erişilebilir durumda ve çoğu zaman ücretsiz. Bu erken aşamada, okullar üretken YZ ile ne yapacaklarından ve bunun öğrenme ve öğretme için ne anlama geldiğinden emin değiller. New York Şehri Devlet Okulları Başkanı David C. Banks'in de kabul ettiği gibi, okul bölgelerinin tepkileri, ilk baştaki yasaklardan ve üretken YZ'yi benimseme çabalarından, yöntem değişikliğine kadar çeşitlilik gösteriyor ve gelişiyor.
Ülkenin dört bir yanındaki K-12 okullarının üretken yapay zekânın etkisini değerlendirdiğini söylemek yanlış olmaz, ancak tutarlı politikaların uygulanması için yeterli zaman olmamıştır. UNESCO'nun yakın tarihli bir basın açıklamasında belirttiği gibi, "eğitim sektörü, okullarda üretken YZ araçlarının etik ve pedagojik entegrasyonu için büyük ölçüde hazırlıksız". UNESCO, 450'den fazla okul ve üniversitede yakın zamanda yapılan küresel bir anketin, K-12 okullarının %7'sinin "üretken yapay zeka uygulamalarının kullanımına ilişkin kurumsal politikalara ve/veya kurumsal yönlendirmeye" sahip olduğunu göstermesi nedeniyle politika eksikliğinden bahsetmektedir.
Ancak, 2023-24 Eğitim Öğretim Yılı başladı. Öğretmenler ödev veriyor ve öğrenciler zorunlu ödevleri kâleme alıyor. Üretken YZ'nin ortaya çıkması ve sınırsız erişimi ile okullar, YZ okuryazarlığının ve kabul edilebilir kullanım uygulamalarının neler olabileceğini hızla düşünmelidir.
"30 kelime veya daha azıyla üretken yapay zekâyı tanımlayın" arama komutuyla ChatGPT kendini bu şekilde tanımladı: "Üretken yapay zekâ, mevcut verilerden kalıpları öğrenerek metin, görüntü veya müzik gibi yeni içerikler oluşturur ve insan yaratımına benzeyen yenilikçi çıktılar üretir."
"Yeni içerik... insan yaratımına benzeyen" öğrenme ve öğretme için ne anlama geliyor? Ve akademik dürüstlük, üretken yapay zekâ ve K-12 okulları için ne anlama geliyor? Bunlar günün soruları.
Yaratıcı içerik oluşturma, öğretmenlerin öğrencilerde geliştirdiği bir beceridir. Artık sadece mevcut verileri raporlamakla kalmayıp içerik de yaratan bir araç var. Bu, eğitim politikaları ve uygulamaları ile kopya ve intihal tanımlamaları için bir sorun teşkil ediyor.
Riskler yüksek. Bazı öğrenciler haksız yere yapay zeka kullanmakla suçlanıyor. Bazıları ise öğretmen izniyle kullanıyor. K-12 okullarında kapsamlı bir uygun kullanım politikası yokken yazılarında bir araç olarak üretken YZ kullandıkları için kopya çekmekle suçlanan bir öğrenci üzerindeki etkisi ne olabilir? K-12 okullarında akademik dürüstlük, kopya çekme, intihal ve üretken YZ ile ilgili uygun kullanımın net tanımlarının olmaması ve bunlara ihtiyaç duyulması endişe vericidir.
Öğrenciler, öğretmenler ve anne babalar bununla nasıl başa çıkabilir? Daha fazla öğrenerek, sorular sorarak ve birbirleriyle konuşarak başlayabilirler. Çocuğunuzun ders programlarına bakın ve üretken YZ kullanımına herhangi bir referans olup olmadığına bakın. Bireysel öğretmen kararına bırakılan YZ onayı, tutarsız ve bilinçsiz olma riski taşır. Ortaokul ve lise öğrencilerinin, kopya çekmenin tanımı konusunda sekiz farklı bakış açısına sahip sekiz öğretmeni olan sekiz sınıfı olabilir. Okul liderlerine sınıflar ve okullar arasında anlayış tutarlılığı olup olmadığını sorun.
OpenAI'nin öğretmenler için kılavuzu, Yapay Zekâ Eğitim Projesi'nin 18 Eylül'deki web semineri ve ABD Eğitim Bakanlığı'nın "Yapay Zekâ ve Öğretme ve Öğrenmenin Geleceği" raporu gibi kaynaklar yardımcı olabilir.
Üretken YZ yazılımı öğrenciler için mevcut olsa da, YZ kullanan öğrencileri yakalamak için gerekli yazılımlar da öğretmenler tarafından kullanılabilir. Common Sense Media, okullarda YZ ile başa çıkma konusunda tavsiyelerde bulunuyor ve son çare olarak YZ dedektörlerinin kullanılmasını öneriyor. Washington Post'un "YZ ile kopya çekmekle suçlandığınızda ne yapmalısınız?" başlıklı makalesinde de görüldüğü üzere, bu konu oldukça karanlık bir alan. Beklendiği üzere, YZ tespit araçlarını atlatmak için özel olarak tasarlanmış yeni yazılımlar ortaya çıktı ve yakalanmamak için stratejiler sunuyor. Yazma sürecinin bütünlüğünü korumak için, Rumi gibi öğrenciler için yazma taslaklarını otomatik olarak takip eden ürünler ortaya çıkıyor.
Öğrenciler, üretken yapay zekânın artı ve eksilerinin farkında ve bunlar hakkında eleştirel düşünüyor. Virginia'da, Deep Run Lisesi'ne kayıtlı Henrico County Devlet Okulları öğrencileri, bu kapsamlı analiz aracılığıyla YZ'nin karmaşık yönlerine ilişkin düşüncelerini paylaşıyor. Bu parlak genç beyinlerin, üretken yapay zekânın öğrenciler için faydalarını ve tehlikelerini ve yapay zekânın gelecekteki iş gücü üzerindeki kaçınılmaz etkisini nasıl değerlendirdiklerini izleyin.
Okul yönetimleri, üretken yapay zeka için kabul edilebilir kullanım politikaları oluşturmalı veya güncellemelidir. O zamana kadar, okullarınızda nelerin beklendiğini konuşarak ve bilerek eğitimciler olarak kendinizi veya öğrenciler olarak çocuklarınızı koruyun.
Komedyen Brian Regan'ın, yalnızca iri göbeğiyle tanınan bir Bira Göbekli Haydut hakkında komik bir hikâyesi vardır. Regan gösterisinde, böylesine geniş bir tanıma dayanan herhangi bir yanlış yönlendirme olup olmadığını alaycı bir şekilde sorguluyor. McGillicuddy's Bar'daki birçok potansiyel şüpheliyi ihbar etmek için polis departmanını arayan endişeli bir vatandaşı taklit eder.
O sırada aklımdaki komedi dolu sahne beni kahkahalarla güldürmüştü. Ama aynı zamanda bana bu akademik yılda öğrencilerimizin karşı karşıya kaldığı ciddi durumu da hatırlattı, çünkü üretken yapay zekâ onlar için mevcut ama politikalar yürürlükte değil.
Öğretmenler, akademik kalite ve dürüstlük standartlarını taşıyan özgün öğrenci çalışmaları konusunda haklı olarak endişe duymaktadır. Okullar ve aileler, üretken YZ'nin kabul edilebilir kullanımını teşkil eden unsurlar konusunda net bir görüşe sahip olana kadar, öğretmenlerin ve yöneticilerin her yerde hile yapanlar olduğunu düşünerek YZ karşıtı kişiler haline gelmeleri gibi pek de komik olmayan bir duruma düşebileceklerinden derin endişe duyuyorum.
Elde edilen bilgi ve teknolojik gelişmelerin hızla artması, eğitim sektörünü değiştirmekte ve yeni uygulamaların hayata geçmesine yol açmaktadır. Bu yeni uygulamalardan biri de blockchain teknolojisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Blockchain teknolojisi, dağıtık ve merkezi olmayan bir veri tabanı teknolojisidir ve özellikle finansal işlemler alanında kullanımı yaygınlaşmıştır. Ancak, son yıllarda blockchain teknolojisi eğitim sektöründe de kullanılmaya başlanmıştır. Blockchain teknolojisi, öğrenci bilgilerinin depolanması, akademik başarıların izlenmesi, sertifikaların ve diplomaların depolanması, öğrenci katılımının izlenmesi, eğitim finansmanının yönetimi ve eğitim kaynaklarının paylaşımı gibi birçok alanda faydalar sağlamaktadır.
Blockchain Nedir?
Blockchain, dijital varlıkların güvenli bir şekilde depolanmasına ve yönetilmesine olanak tanıyan dağıtılmış bir defterdir. Blockchain teknolojisi, tüm katılımcılar arasında güvenli bir şekilde paylaşılan, merkezi olmayan bir veri tabanıdır. Her blok, diğer bloklarla birlikte bir zincir oluşturur ve bu zincirdeki her blok, önceki bloğun içeriğine dayanan benzersiz bir kimlik numarasına sahiptir. Bu kimlik numarası, bloğun değiştirilip değiştirilmediğini belirlemek için kullanılır. Blockchain teknolojisi, dijital varlıkların ve işlemlerin güvenliği, şeffaflığı ve takibi açısından önemlidir.
Resim 1: Blockchain Çalışma Prensibi
Blockchain teknolojisinin eğitimde kullanımı 6 başlık üzerinden inceleyebiliriz.
Öğrenci Bilgilerinin Depolanması ve Korunması
Eğitimde blockchain teknolojisi, öğrenci bilgilerinin depolanması ve korunması açısından büyük faydalar sağlayabilir. Geleneksel olarak, öğrenci bilgileri, kağıt tabanlı dosyalarda veya merkezi bir veri tabanında depolanır. Ancak bu yöntemler, bilgilerin güvenliği ve gizliliği açısından riskler taşır. Blockchain teknolojisi kullanılarak, öğrenci bilgileri merkezi olmayan bir veri tabanında depolanabilir. Bu, bilgilerin güvenliği ve gizliliğinin artırılmasına ve veri sahteciliğinin önlenmesine yardımcı olur.
Öğrenci Akademik Başarılarının İzlenmesi
Blockchain teknolojisi, öğrencilerin akademik başarılarının izlenmesine yardımcı olabilir. Öğrenci notları, sınav sonuçları ve diğer akademik veriler, blockchain teknolojisi kullanılarak merkezi olmayan bir veri tabanında depolanabilir. Bu, öğrencilerin akademik ilerlemelerinin izlenmesini kolaylaştırır ve öğrencilerin başarısı için doğru bir şekilde takip edilebilir.
Sertifikaların ve Diplomaların Depolanması
Blockchain teknolojisi, öğrencilerin sertifikalarının ve diplomalarının depolanması açısından da faydalar sağlar. Geleneksel olarak, öğrencilerin sertifikaları ve diplomaları kağıt tabanlıdır ve kaybolmaları veya sahtecilik riski taşırlar. Ancak blockchain teknolojisi kullanılarak, sertifikalar ve diplomalar merkezi olmayan bir veri tabanında depolanabilir. Bu, sertifikaların ve diplomaların kaybolma veya sahtecilik riskini ortadan kaldırır ve doğru bir şekilde takip edilebilir.
Öğrenci Katılımının İzlenmesi
Blockchain teknolojisi, öğrenci katılımının izlenmesine yardımcı olabilir. Öğrencilerin sınıf katılımları, ödev teslimleri, proje sunumları ve diğer katılım aktiviteleri blockchain teknolojisi kullanılarak kaydedilebilir. Bu, öğretmenlerin öğrenci katılımını izlemesini kolaylaştırır ve öğrencilerin katılımını teşvik eder.
Eğitim Finansmanının Yönetimi
Blockchain teknolojisi, eğitim finansmanının yönetimi açısından da faydalar sağlar. Öğrencilerin bursları, öğrenim kredileri ve diğer finansman kaynakları blockchain teknolojisi kullanılarak kaydedilebilir. Bu, finansman kaynaklarının takibini kolaylaştırır ve öğrencilere doğru bir şekilde dağıtılmasını sağlar.
Eğitim Kaynaklarının Paylaşımı
Blockchain teknolojisi, eğitim kaynaklarının paylaşımı açısından da faydalar sağlar. Öğretmenler, öğrenciler ve diğer eğitim paydaşları, eğitim materyallerini ve kaynaklarını blockchain teknolojisi kullanarak paylaşabilirler. Bu, eğitim kaynaklarının daha kolay erişilebilir olmasını sağlar ve öğrencilerin öğrenme deneyimlerini iyileştirir.
Sonuç olarak, blockchain teknolojisi eğitimde birçok alanda kullanılabilir. Öğrenci bilgilerinin depolanması ve korunması, öğrenci akademik başarılarının izlenmesi, sertifikaların ve diplomaların depolanması, öğrenci katılımının izlenmesi, eğitim finansmanının yönetimi ve eğitim kaynaklarının paylaşımı gibi birçok alanda faydalar sağlar. Bu nedenle, eğitim kurumları ve eğitim paydaşları, blockchain teknolojisini kullanarak eğitimde daha güvenli, şeffaf ve verimli bir ortam oluşturabilirler.
Alan bilgi ve tecrübesini dijital içerik ve ders planları ile harmanlayarak anlamlı dersler tasarlamak ve bu kültürü okul içerisinde yaygınlaştırarak her derste öğrenmenin gerçekleştiğinden emin olmak hedefleriyle bir araya gelen Işıklı Lider öğretmen topluluğu DLA, beşinci eğitim öğretim yılına heyecan verici bir içerik kurgusu ile başladı.
"Yeni Nesil Öğrenenler için Yapay Zeka Çağında Aktif Öğrenme" teması ile bir araya gelen Dijital Liderler Akademisi Öğretmenleri, etkileşimli ders içerikleri için güncel ve pedagojik yaklaşımların yanı sıra yeni nesil üretken yapay zeka araçlarından eğitim ortamında nitelikli olarak nasıl yararlanacakları konusunu tartışıyor, senkron ve asenkron eğitimler alıyor.
5.yılına adım atılan Dijital Liderler Akademisi projesinde 19 Eylül 2023 Salı günü FMV Işık Okulları Liderler Akademisi üyeleri olarak yeniden bir araya geldi. İlk toplantıda öğretmenlerin ihtiyaçlarını, önerilerini değerlendirebilmek için Moodle ile entegre olarak çalışan, Dijital Liderler Akademisine senkron ve asenkron çalışma ortamı yaratan IDEA (Işık Dijital Eğitim Akademisi) ortamındaki form üzerinden konular belirlendi. Alınan bildirimler doğrultusunda DLA çalışmaların planlanmasına karar verildi.
Bu eğitimlerin bir parçası olan MyViewboard eğitimleri, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okullarının öğretmenlere yönelik sağladığı bir eğitim programıdır. Bu program, öğretmenlerin modern teknolojileri sınıflarında etkin bir şekilde kullanabilmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Okulun önceliği, öğretmenlerin dijital becerilerini artırarak öğrencilerin daha etkileşimli ve katılımcı bir öğrenme deneyimi yaşamalarını sağlamaktır.
Eğitimler, öğretmenlere IDEA platformunun (Işık Dijital Eğitim Akademisi) nasıl kullanılacağı, özellikleri ve işlevleri hakkında kapsamlı bir bilgi sunmaktadır. Ayrıca, öğretmenlere interaktif ders materyallerini oluşturma, sunma ve paylaşma konusunda pratik ipuçları da verilmektedir. Bu eğitimler sayesinde öğretmenler, sınıflarında daha etkileyici ve ilgi çekici bir öğrenme ortamı yaratabilirler.
Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları, öğretmenlerin profesyonel gelişimine büyük önem vermektedir. Bu nedenle, üretken yapay zekâ araçları gibi eğitimleri farklı eğitim programları düzenleyerek öğretmenlerin teknolojiye uyum sağlamalarını ve öğrencilere daha iyi bir eğitim sunabilmelerini desteklemektedir.
Bu eğitim programları, Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okullarının dijital dönüşüm vizyonunun bir parçasıdır. Okul, öğrencileri geleceğin teknolojileriyle donatarak onları dijital çağın gereksinimlerine hazırlamayı amaçlamaktadır.
Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik: Eğitimde Yeni Bir Dönem
Eğitim alanında , öğrenme deneyimini dönüştürmek ve öğrencilere daha etkili bir şekilde bilgi aktarımı sağlamak amacıyla sürekli olarak arayış içinde olunmuştur. Bu süreçte, sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri, eğitimde yeni bir dönemi müjdelemiştir. Sanal gerçeklik, kullanıcıları tamamen farklı bir sanal dünyaya taşıyarak gerçeklik algısını değiştirirken, artırılmış gerçeklik gerçek dünyayı dijital içeriklerle zenginleştirerek daha zengin ve etkileşimli bir öğrenme ortamı sunmaktadır. Bu teknolojilerin eğitimdeki yükselişi, öğrencilerin öğrenmeye daha aktif katılımını teşvik ederek, öğretmenlerin dersleri daha etkileyici hâle getirmesine olanak sağlamaktadır.
Sanal Gerçeklik ile Eğitim Deneyimi
Sanal gerçeklik teknolojisi, öğrencilere tamamen yeni bir dünyaya adım atmalarını sağlayarak etkileşimli ve derinlemesine bir öğrenme deneyimi sunar. Örneğin, tarih derslerinde, öğrenciler antik bir şehirde yürüyebilir ve tarihi olayları canlı bir şekilde deneyimleyebilirler. STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics - Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) eğitiminde de önemli bir rol oynamaktadır. Bu teknolojiler, öğrencilere somut ve etkileşimli deneyimler sunarak soyut kavramları anlamalarına yardımcı olur. Bilim derslerinde, öğrenciler mikroskobik dünyaya dalarak hücrelerin yapısını keşfedebilir ve karmaşık konseptleri daha iyi anlayabilirler. Bu teknolojiler, STEM alanındaki deneylerin ve simülasyonların güvenli bir ortamda gerçekleştirilmesine olanak sağlar ve öğrencilerin bilimsel araştırma ve keşif becerilerini geliştirir. Ayrıca, VR ve AR, karmaşık mühendislik ve tasarım süreçlerini interaktif bir şekilde deneyimleme imkânı sağlayarak öğrencilerin yaratıcı düşünme ve problem çözme yeteneklerini geliştirir.
Ar deneyimleri sınıf ortamına rahatlıkla taşımanızı sağlayan Metaverse Studio ile öğrencileriniz matematiksel kavramları görsel olarak keşfetmelerine olanak tanırken, artırılmış gerçeklik, öğrencilere fiziksel nesneler üzerinde dijital içeriklerle etkileşimde bulunma fırsatı sunar.
Artırılmış Gerçeklik ile Etkileşimli Öğrenme
Artırılmış gerçeklik teknolojisi, gerçek dünyayı dijital içeriklerle zenginleştirerek etkileşimli öğrenme deneyimleri sunar. Öğrenciler, AR teknolojisi kullanılarak oluşturulan mobil cihazlar, tabletler veya akıllı gözlükler aracılığıyla gerçek dünya nesneleri üzerinde sanal katmanlarla etkileşime geçebilirler. AR, öğrenme sürecini etkileyici ve eğlenceli hâle getirerek öğrencilerin aktif katılımını teşvik eder. Öğrenciler, sanal nesneler ile etkileşime geçebilir, üç boyutlu modelleri keşfedebilir ve simülasyonlar üzerinde deneyler yapabilir. Artırılmış gerçeklik aynı zamanda öğrencilerin takım çalışması ve iş birliği becerilerini geliştirmelerine de yardımcı olur. Bir AR uygulaması aracılığıyla öğrenciler, eş zamanlı olarak aynı sanal nesneleri görüntüleyebilir ve etkileşime geçebilir. Bu, grup projeleri ve etkileşimli görevler için işbirliği ve iletişim yeteneklerini geliştirmek için fırsatlar sunar. Örneğin, matematik derslerinde, öğrenciler masalarının üzerinde holografik geometri şekillerini görerek bu şekillerin özelliklerini keşfedebilir ve geometriyi daha iyi kavrayabilirler. Dil öğrenimi alanında, artırılmış gerçeklik teknolojisi, öğrencilere gerçek hayatta karşılaşacakları durumları simüle ederek pratik yapma imkânı sağlar. Bu sayede öğrenciler, yeni dil öğrenirken gerçek dünya deneyimlerine benzer bir ortamda kendilerini geliştirirler.
Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik Teknolojilerinin Gelecekteki Yönelimleri ve Araştırma Alanları
Sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri, sürekli olarak gelişen ve ilerleyen alanlar olarak görülmektedir. Gelecekte, bu teknolojilerin eğitimde daha da yaygınlaşması ve kullanım potansiyellerinin artması beklenmektedir. Öncelikli olarak, kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sağlama konusunda daha fazla ilerleme kaydedilebilir. VR ve AR, öğrencilere kendi hızlarında ve ilgi alanlarına göre öğrenme imkânı sunabilir, böylece her bir öğrenciye uygun ve etkili bir eğitim deneyimi sunulabilir. Bunun yanı sıra, sosyal etkileşimleri artırmak için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir. Öğrencilerin VR ve AR ortamlarında birlikte çalışmalarını ve etkileşimde bulunmalarını sağlayan iş birliği araçlarının geliştirilmesi, öğrencilerin birlikte öğrenmeyi ve problem çözmeyi teşvik edebilir. Ayrıca, öğretmenlerin bu teknolojileri etkili bir şekilde kullanabilmeleri için eğitim programlarının geliştirilmesi önemlidir. Öğretmenlere, VR ve AR'nin sınıfta nasıl kullanılacağı, içerik oluşturma ve yönetme becerileri konusunda eğitim verilmelidir. Teknolojilerin potansiyelini anlamak, içerik oluşturma becerilerini geliştirmek ve sınıfta bu teknolojilerin yönetimini sağlamak anlamına gelir. Öğretmenler, bu becerileri kazandıkça VR ve AR'nin eğitimdeki etkinliğini ve öğrenci başarısını artırmak için bu teknolojileri daha etkili bir şekilde kullanabilirler. Ayrıca, bu teknolojilerin pedagojik olarak nasıl entegre edileceği ve değerlendirme süreçlerine nasıl dahil edileceği konularında daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Bu araştırmalar, VR ve AR'nin eğitimdeki etkinliğini ve faydalarını daha iyi anlamamıza yardımcı olacak ve gelecekteki uygulamalarını yönlendirecektir.
Sinizm (Cynicism), Türk Dil Kurumu tarafından “insanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan bütün gereksinmelerden ayrılarak kendi kendine erişebileceğini savunan Antisthenes’in öğretisi, "kinizm’’ şeklinde tanımlanmıştır. MÖ. IV. yüzyılda Antik Yunan şehir devletlerinde ortaya çıkan; toplumsal, siyasi ve kültürel yozlaşmanın karşısında umutsuzluğa kapılan bireylere çıkış yolları sunan sinizm, bir düşünce okulu ve felsefe akımıdır.
Andersson’a (1996) göre sinizm; bir bireye, sosyal bir gruba, ananelere veya örgütlere karşı duyulan hayal kırıklığı gibi negatif duygularla bireye, gruba ya da örgüte yönelik güvensizlik duygusunun bireylerde yarattığı genel veya özel bir tutumudur. Dean vd. (1998) örgütsel sinizmi; bireylerin inançlarında, duygularında, düşüncelerinde ve davranışlarında örgüte yönelik gösterdikleri olumsuz bir tutum olarak ifade etmektedir. Sinizm, bir örgütün bütünlük duygusundan yoksun olduğuna dair çalışanların geliştirdiği bir inançtır. Çalışanlara doğru, dürüst, adil ve içten olmayan davranışların sergilenmesi örgütsel sinizmin ortaya çıkmasının temel nedenlerinden biri olarak söylenebilir. Literatürde örgütsel sinizme yol açan etmenler bireysel ve örgütsel nedenler şeklinde iki alt başlık halinde ele alınmıştır :
Örgütsel Sinizmin Bireysel ve Örgütsel Nedenleri
1.Bireysel Nedenler : Yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi ve hizmet süresi örgütsel sinizmin bireysel temelli nedenleridir.
2.Örgütsel Nedenler : Bir örgüt içerisinde yönetimsel davranışlar nedeniyle çalışanlarda ortaya çıkabilecek sinizmin örgütsel nedenleri olarak örgütsel adaletsizlik, örgütte çalışanların dikkate alınmama hissi, işin anlamını yitirmesi, karar alma süreçlerine samimi katılımda eksiklik, çalışanlara yönetimsel desteğin verilmemesi, yönetici ve çalışanlar arasındaki etkileşim eksikliği ve yönetimsel yetersizlik gibi örgütsel nedenler sayılabilir. Çalışanlar bireysel ya da örgütsel nedenlerle örgüte yönelik sinik yani negatif eğilimli davranışlar gösterebilirler.
Örgütsel Sinizmin Boyutları
Tutum, bireylerin belli amaçlara ulaşmak için yaşamsal deneyimler yoluyla kazanmış olduğu nesne, olay ve durumlar karşısında göstermiş olduğu davranışlardır. Örgüt çalışanlarının bir kişi, nesne veya durum hakkında bilişsel, duygusal ve davranışsal anlamda sergilediği tepkiler bireylerin tutumlarını yansıtmakla birlikte aralarında uyumlu bir ilişki de olmalıdır. Örgütsel sinizm; bilişsel, duygusal ve davranışsal olarak üç boyutta tanımlanmaktadır.
1.Bilişsel (İnanç) Boyut : Örgütsel sinizmin ilk boyutu olan bilişsel boyut, örgütün dürüstlükten yoksunluğu ile ilgili geliştirdiği bir inançtır (Dean vd, 1998). Başka bir ifade ile çalışanların örgütteki kararlara karşı güven ve inanç hissinin azalmasıdır.
2. Duyuşsal (Duygusal) Boyut : Örgütsel sinizmin ikinci boyutu, negatif bir duygu olarak duyuşsal tepki boyutudur. Sinizm çok güçlü duygusal tepkileri içerebilir, örgüt ile ilgili tarafsız bir düşünce ve bir karar değildir. Duyuşsal boyut birkaç duygudan ortaya çıkmaktadır. Örneğin; sinikler çalıştığı örgüte karşı kızgınlık, öfke duyabilirler ve örgütlerini küçük görebilirler. Bununla birlikte bazı örgütlerin büyüklüğüne imrendikleri ve standartlarını yargılama yetkilerine de gizli bir zevk duyabilirler.
3. Davranışsal Boyut : Davranışsal boyut örgütsel sinizmin üçüncü boyutu negatif eğilimlidir ve örgüte yönelik alçaltıcı bir davranıştır. Bu boyut çalışanların olumsuz düşünceleri ve hislerini negatif yönde etkilemektedir. Bir örgütte bireyler tutum ve davranışlarını açıklamak için alaycı bir mizahı kullanmaktadırlar. Örgütün geleceği konusunda da çalışanların karamsar düşünceleri bulunmaktadır (Dean vd, 1998). Davranışsal boyutta bireyler örgütü küçümseyebilirler, örgütten şikâyetçi olabilirler hatta eleştirebilirler.
Örgütsel Sinizm Türleri
1. Kişilik Sinizmi : Çalışanların davranışlarının negatif algılanmasına neden olan, bireyin karakterinden kaynaklanan bir özellik anlamında sinizmin değişmez tek türüdür. Abraham’a (2000) göre kişilik sinizmi, bireyin tutumunun genelde negatif duygusunu ifade etmektedir.
2. Toplumsal Sinizm : Toplum ile kişinin arasında var olan anlaşmanın bozulması durumunda açıklanan bir tür olarak ortaya çıkmaktadır. Bir birey beklentilerinin karşılanmadığına inanırsa, bu kişi toplumsal sinizm yaşamaktadır (Abraham, 2000). Dolayısıyla kurumsal / toplumsal sinizm yaşayanlar beklentileri temelde gerçeklere daha yakındır ve bu durum bireyin iş hayatında yaşadığı stres kapsamında daha az hayal kırıklığına sebep olabilmektedir.
3. İşgören (Çalışan) Sinizmi : İş yoğunlaşmasının, çalışma saatlerinin uzun sürmesi, yöneticilik ya da liderliğin etkisizliği ve örgütteki yeni organizasyonların devamlı olması gibi faktörler çalışanları etkilemektedir. Bireyler kendi durumlarının değişmeyeceğine inandıkları hâlde hayallerini gerçekleştirmek için her türlü davranış da bulunabilirler. Çalışan sinizminde birey çalıştığı örgüte yönelik özel bir eşitsizlik hisseder (Abraham, 2000).
4.Örgütsel Değişim Sinizmi : Değişimi gerçeğe yaklaştıran liderlere karşı önemli bir güvensizlik ve başarılmamış değişim girişimlerine karşı bir tepkidir. Böyle durumlar değişimden rahatsız olan bireylerin iyi niyetlerini, haysiyetlerini düşünen ve makul karar veren bireylerin olmalarına rağmen meydana gelebilir (Reichers vd, 1997). Örgütsel değişim sinizmi; iş tatmini, duygusal bağlılık, müşteri hizmetleri, refah duygusu ile olumsuz; iş stresi ile olumlu yönde ilişkilidir (Brandes, 1997).
5. Mesleki Sinizm : Farklılık, umursamazlık, hissizlik gibi negatif faktörler ile açıklanmaktadır. Mesleki sinizmde çalışanlar için işin sıkıcı olduğu, çaba harcamaya değmediği ve ödüllendirici olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır (Andersson, 1996).
Sonuç olarak örgütsel sinizm; güvensizlik duygusu, adaletsizlik algısı, örgütsel bağlılığın zedelenmesi, çalışanların işe yönelik isteksiz davranışları, motivasyon düşüklüğü, iş veriminin azalması, işte devamsızlık, iş değişikliği, bireylerin örgüte yönelik küçümseyici tavırlar sergilemesi ve kurum hakkında olumsuz ifadeler kullanması gibi bireyleri birçok negatif duygu, düşünce ve davranışlara yönelterek hem bireyi hem örgütün başarısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenlerden dolayı örgüt çalışanlarının motivasyonlarının arttırılması performanslarını olumlu yönde etkileyeceği için örgütün başarısı için önem arz etmektedir.
Yazan : Kader Dursun - Eğitim Yönetimi Uzmanı
Sınıf Öğretmenleri Bölüm Başkanı
Okul: FMV Özel Florya Işık İlkokulu
Kaynakça
Abraham, R. (2000), Organizational Cynicism: Bases and Consequences, Genetic, Social, and General Psychology Monographs, 126: 3, 269–292.Andersson, L. (1996), Employee Cynicism: an Examination Using a Contract Violation Framework, Human Relations, No. 49, 1395-1418.
Andersson, L. (1996), Employee Cynicism: an Examination Using a Contract Violation Framework, Human Relations, No. 49, 1395-1418.
Brandes, P. (1997), Organizational Cynicism: its Nature, Antecedents, and Consequences, Unpublished Doctoral Dissertation, Division of Research and Advanced Studies of the University of Cincinnati, USA.
Dean, James W., Brandes P. and Dharwadkar, R. (1998), Organizational Cynicism, Academy of Management Review, 23: 2, 341-52.
Karacaoğlu, K., & İnce, F. (2012). Brandes, Dharwadkar ve Dean'in (1999) Örgütsel Sinizm Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması: Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Örneği. Business & Economics Research Journal, 3(3).
Reichers, A. E., Wanous, J.P. and Austin, J. T. (1997), Understanding and Managing Cynicism about Organizational Change, Academy of Management Executive, 11 (1), 48-59.
Türk Dil Kurumu (2021). Sinizm .https://sozluk.gov.tr/ https://akademia.blog/2021/05/22/kinizm-sinizm-nedir/
Günümüzde teknolojik gelişmeler, eğitim alanında büyük değişimlere neden olmuştur. Bu değişimlerden biri de yapay zekâ teknolojisinin eğitim süreçlerine entegre edilmesidir. Yapay zekâ, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini zenginleştirmekte ve eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için önemli bir araç hâline gelmektedir. Bu yazıda, yapay zekânın eğitimde fırsat eşitliği üzerindeki olumlu etkilerini inceleyeceğiz.
Yapay zekâ, öğrencilere kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunma potansiyeline sahiptir. Öğrencilerin yetenekleri, ilgi alanları ve öğrenme stilleri farklılık gösterir. Geleneksel sınıf ortamlarında, öğretmenler bu farklılıkları dikkate almakta zorlanabilir ve bireysel ihtiyaçları karşılamak için yeterli kaynaklara sahip olmayabilir. Yapay zekâ tabanlı sistemler, öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek ve öğrenme süreçlerini buna göre uyarlamak için veri analitiği ve öğrenme analitiği kullanır. Bu sayede, her öğrenciye özel bir öğrenme deneyimi sunulabilir ve her öğrenci kendi potansiyelini maksimize etme fırsatı bulabilir.
Yapay zekâ destekli eğitim sistemleri, öğrencilere daha fazla erişim ve fırsat sağlayabilir. Eğitim kaynaklarının dağıtımında ve erişiminde eşitsizlikler bulunmaktadır. Öğrenciler, coğrafi konumları, sosyoekonomik durumları veya engelleri nedeniyle bazı kaynaklardan mahrum kalabilirler. Yapay zekâ teknolojisi, çevrimiçi öğrenme platformlarında kullanıldığında, öğrencilerin fiziksel konumlarına bağlı olarak eğitim kaynaklarına erişimdeki bu eşitsizlikleri azaltabilir. Ayrıca, yapay zekâ destekli robotlar veya sanal öğretmenler aracılığıyla, kırsal bölgeler veya uzak bölgelerde yaşayan öğrencilerin eğitim kalitesini artırmak da mümkün olabilir.
Yapay zekâ aynı zamanda öğretmenlere de destek sağlayabilir ve onların etkinliğini artırabilir. Öğretmenler, yapay zekâ tabanlı analizlerden elde edilen verileri kullanarak öğrencilerin ilerlemelerini izleyebilir ve müfredatı daha etkili bir şekilde planlayabilirler. Yapay zekâ, öğretmenlere öğrenci performansını analiz etmeleri ve geri bildirim sağlamaları için değerli bir araç sunar. Bu da öğretmenlerin dersleri kişiselleştirmelerine ve öğrencilerin ihtiyaçlarına daha iyi uyum sağlamalarına yardımcı olur.
Eğitimde yapay zekâ teknolojisinin fırsat eşitliği üzerindeki etkisi tartışmalıdır. Özellikle, yapay zekâ algoritmalarının ön yargıları ve ayrımcılığı yansıtma potansiyeli bulunmaktadır. Veri toplama sürecinde kullanılan veri setlerindeki ön yargılar, yapay zekâ sistemlerini yanlış kararlar almaya yönlendirebilir ve eşitsizlikleri pekiştirebilir. Örneğin, cinsiyet veya etnik köken gibi faktörler, öğrenciler üzerinde ayrımcı etkilere neden olabilir. Bu nedenle, yapay zekâ sistemlerinin tasarımında ve eğitiminde dikkatli bir şekilde ön yargıları azaltacak önlemler alınmalıdır.
Yapay zekânın eğitimde fırsat eşitliği üzerindeki etkisi hâlâ araştırılmakta olan bir konudur. Ancak, dikkatli bir şekilde tasarlandığında ve ön yargılardan arındırıldığında, yapay zekâ teknolojisi, öğrencilere daha kişiselleştirilmiş bir öğrenme deneyimi sunabilir ve eğitimde fırsat eşitliğine katkıda bulunabilir.
Kaynakça:
Smith, J. (2020). The Impact of Artificial Intelligence in Education: Opportunities and Challenges. Journal of Education and Learning, 9(1), 1-10.
Johnson, R., & Smith, A. (2021). Artificial Intelligence and Educational Equity: A Review of the Literature. International Journal of Artificial Intelligence in Education, 31(3), 284-307.
Chen, X., & Szolovits, P. (2020). An Analysis of Fairness of Machine Learning Models for Predicting Student Dropout. arXiv preprint arXiv:2007.12983.
Stirling, E., & Chakraborty, T. (2022). Addressing Bias and Discrimination in Artificial Intelligence for Education. Educational Technology Research and Development, 70(5), 2341-2368.
Kim, J., & Park, S. (2021). Personalized Learning: The Role of Artificial Intelligence in Education. Educational Technology, 61(2), 101-117.