Ana içeriğe git

Dijital İz Yazıları / Bloglar

Dünyadaki herkese

 Eğitim ve Yapay Zeka: Bilgi İttifakı     


İnsanın kendi varlığının farkına vardığı günden itibaren sürekli bir arayış içine girmesiyle dünyanın doğal yapısına çeşitli ürünler, icatlar, yenilikler geldi. İnsan arayan, aradıkça daha fazlasını uman bir varlık. Ateşi buldu, sonra yazıyı, sonra kağıdı… Daktilo, bilgisayar… Doyumsuz bir belleğin hikâyesi için durmadan çalıştı ve en nihayetinde yeni bir dünyanın kapısını son yıllarda araladı: Yapay Zeka. 

   Bize hep bir korku öğesi olarak sunulan yapay zekayı da insanoğlu kendi elleriyle yaratmıştır. Yapay zekayı yönlendirmek insanoğlunun elindedir. Bu sebeple yapay zeka ne dünyayı ele geçirmek niyetindedir ne de insanlığı sonlandırmak. Yapay zeka günümüzde insanlığa bol bol fayda sağlar. Tıp, endüstri, mühendislik gibi alanlara oldukça büyük bir katkı sağlamıştır. Eğitimde ise bahsettiğim alanlara göre yapay zekanın kullanımı ne kadar geri kalsa da yenilikler sunarak öğrenme ve öğretme süreçlerine katkıda bulunmuştur. Örneğin bireyselleştirilmiş öğrenme ve akıllı içerik oluşturma öğrencinin öğrenme hızını ve konu eksikliklerini göz önünde bulundurarak öğrenciye daha etkili bir öğrenme şekli sunar.Eğitimin ulaşılabilirliğini arttırır. Bazı ülkelerde ekonomik sebeplerden dolayı öğrenciler ne kadar elektronik/dijital cihazlara erişemese de uzaktan eğitim her bireye eğitimin ulaşmasını sağlar. Ya da yapay zeka destekli matematik öğrenme programı kullanan bir öğrenci ilk olarak bir değerlendirme testine tabi tutulur. Yapılan yanlışlar öğrencinin hangi konularda eksik olduğunu geri kaldığını gösterir. Platformdaki gelişim asistanı(yapay zeka) eksik olduğu konuları pekiştirmek amacıyla öğrenciye yönelik testler oluşturur. Aslında yapay zeka öğrenciye “geri bildirim” verir. Öğrencinin -negatif ya da pozitif hiç fark etmez- geribildirime ihtiyacı vardır. Gelişim asistanının “Kesirlerle toplama işlemlerinde zorlandığınızı görüyoruz.Daha fazla pratik yapmak için şu ek alıştırmaları deneyebilirsiniz“ ya da “Harika!Bu zor soruyu çözerek büyük bir ilerleme kaydettiniz” gibi dönütler vermesi öğrenciyi motive eder ya da eksiklerini gösterir.Yapay zeka geribildirimi bir insana göre daha hızlı bir şekilde öğrenciye verir. Bu öğrenciye hız kazandırır. Aslında yapay zeka insan zekasıyla yapılan işleri dakikleştirir, farkı budur. 

         Kimisi bu yüzden yapay zekanın insanı tembelleştirdiğini düşünüyor, bense bu fikre katılmıyorum. Bu bireyin yapay zekaya olan yaklaşımına bağlıdır. 1998’den önce (Google 4 Eylül 1998’de kurulmuştur) araştırma yaparken binlerce sayfalık ansiklopedileri okumak yerine devrim yaratan Google’a sorular sormak bize ciddi bir zaman tasarrufu sağlar. Tek bir “click” gözümüzde büyüdükçe büyüyen sayfalarca okuyupta bulamadığımız sorunun cevabını saniyeler içinde verebilir. Yapay zeka aslında az önce anlattığım hikayede insan görevindedir. Yapay zeka ansiklopediler yerine Google’ın web sitelerini araştırır ve analiz eder. Bunun sonucunda bize en doğru bilgiyi ulaştırır. Yapay zeka tembelliğe yol açmaz zaman kazanmanıza yardımcı olur.Peki ya yaratıcılık? Bu da bireyin yapay zekayı nasıl kullandığına bağlıdır. Chat GPT’ye “Projeme bir başlık bulur musun?” sorusu yöneltildiğinde verdiği cevapları direkt kullanmak kişinin yapay zekaya karşı bir bağımlılık beslemesine sebebiyet verebilir. Ama önerilen başlıklardan ilham alınabilir ve kişi kendi fikirleriyle harmanlayabilir. Bu da tam tersine kişinin farklı fikirler görmesine katkıda bulunur yani yaratıcılığını geliştirebilir.AD_4nXepw31ptdXNcAF_-JhFVdO3TYpjiw7SK1WJPeFpsGXmpYvNJcu8Dl0spZgp_k6l180kfd7k7VMbGppvl63dEcvNSqI8-NQFtaER6mEAsBgoJ9iJK9eXBVzz67u9z5B04caWc-94-iGCJtSR8CwK9e-on1esHUahB5OtMNWjlqyexeNIerdQTg?key=u_qXtPpBTWfdRzEpAQJUBA

 

Eğitim sosyal ilişkiler ve iletişim gerektirir. “Günümüzde” yapay zeka fiziksel güç gerektiren işlerin yerini alabilir. Belki robotlar; yapay zeka, mavi yakalı kavramını tamamen ortadan kaldırabilir. Ama zihinsel güç gerektiren işlerin yerini yapay zekanın alması pek muhtemel değildir. Yapay zeka insanın zeka seviyesine ulaşabilmiş değildir. Geniş hafıza ve otomasyonlar insan zekasına göre daha kuvvetli olsa da AI yaratıcılık konusunda geride kalmıştır. Bir öğrenci için AI’dan alınan geribildirimle sevdiği bir öğretmeninin verdiği geri bildirimin etkileyiciliği sosyal faktörlere bağlıdır. Bir öğretmenin jest, mimik ve hareketleriyle ses tonunun değişimiyle anlatılan ders kişinin bilgisayar karşısına geçip konu anlatımı dinlemesinden daha keyiflidir. Kişinin motivasyonunu çevresinde olan kimselerin duyguları tepkileri etkiler. Yapay zeka, sadece bilgiyi iletebilir, ancak insanlar arasındaki gerçek bağlantıları sağlayamaz. Eğitimde sosyal iletişim, öğrencilerin sadece bilgiyi öğrenmekle kalmayıp, birbirleriyle etkileşim kurarak empati, işbirliği ve liderlik gibi becerileri de geliştirebildiği gerçeğini vurgular. Kısacası gerçek öğrenme, yalnızca bilgiyi almakla değil, onu paylaşmakla mümkündür.



NAZ BERBER

  9A SINIFI

[ Değiştirildi: Cuma, 7 Haziran 2024, 8:33 AM ]
 
Eğitim Teknolojileri
yazan Eğitim Teknolojileri - Cuma, 31 Mayıs 2024, 2:03 PM
Dünyadaki herkese

Otonom Taksi Teknolojisi

Bir taksi çağırdığınızı ve bindiğinizde sürücü koltuğunun boş olduğunu düşünün. Artık yeni teknolojilerle bu da mümkün. Yeni geliştirilmiş teknolojiler ile beraber şehir içi ulaşımlarda büyük bir devrimin altyapısı atılmaya başlanıyor.

Otonom taksiler  LIDAR, radar, çeşitli sensörler ve kameralar ile beraber dışarıdan aldığı anlık veriler ile çalışıyor. LIDAR lazer ışınlarını kullanarak yüksek çözünürlüklü 3D haritalar oluşturarak araçların milimetre düzeyinde bir hassasiyet ile çevresini algılamaya yardımcı oluyor. Toplanan veriler, AI ve makine öğrenimi algoritmaları tarafından işlenir. Bu algoritmalar, araçların trafik işaretlerini tanımasını, yayaları ve diğer araçları algılamasını ve en güvenli rotayı belirlemesini sağlar​. Otonom taksiler, GPS ve yüksek çözünürlüklü haritalar kullanarak konumlarını belirleme ve hedeflerine en kısa sürede ulaşmak için rotalar oluşturur. Haritalama sistemleri, trafik koşullarını ve yol kapanmalarını da dikkate alarak dinamik olarak güncellenir​. Araçtan her şeye (V2X) iletişim teknolojisi, araçların trafik ışıkları, diğer araçlar ve yol altyapısı ile iletişim kurmasını sağlar. Bu teknoloji, trafiği daha verimli hale getirmeye ve kazaları önlemeye yardımcı olur​. Bu teknolojinin insan hatalarını indirgeme, daha optimize sürüş rotaları sayesinde yakıt tüketimini ve sıkışık trafiği azaltma, ve bağımsız bir ulaşım seçeneği tutmak gibi olumlu yönleri olsa da hala üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gereken alanlar bulunmakta. Bunlardan ilki yasal düzenlemeler, otonom araçlar yeni bir teknoloji olduğundan dolayı hala gerekli yasalar için düzenlemeler yapılmakta. Teknolojinin hala bazı güvenlik zorlukları var, özellikle karmaşık şehir ortamlarında insan davranışlarını doğru şekilde tahmin etme konusunda​ net çözümleri bulunmamakta. Hala şehir ortamlarının bu teknolojinin altyapısına uyum sağlaması adına yeterliliğe ulaşılamamıştır. 

 

Bu teknolojiyi yaymakta ilk adımı atan şirketlerden bir tanesi Alphabet şirketinin yan kuruluşlarından biri olan Waymo. Waymo sınırlarını genişleterek otonom taksileri otoyol güzergahlarında da çıkararak, önemli ölçüde seyahat sürelerini azaltmayı amaçlıyor. Waymo'nun güvenliğe verdiği önem ve kademeli uygulama stratejileri ile otonom taksi teknolojisinin günlük hayatımıza gireceğine hiç şüphe yok.

 

AD_4nXfrP5q1jbwIIPnsCPaXMpBU31C2Ix8JSBhW0cT8GSmH08uNN3Djg5rvH-SufPTK_zDizTMIa12qB6ITgupURIjCDBgXvU4ZhS4AmuUDX4oE385spDOz71QOMODZVYEXr3c5UItTVgmot1c2r5ak5Tw22Js0_DfaXuhLjqv_xG6vzqchFQGgFA?key=FuvPHzFQvDMzbRzkYScSYw

Bu teknolojiyi ilerletmekte kararlı olan bir diğer şirket ise Daimler ve Bosch ikilisi. Bu iki şirket, San Jose, Kaliforniya'da sürücüsüz bir yolculuk hizmeti başlatmak için iş birliği yapıyor. Daimler'in otomotiv uzmanlığı ile Bosch'un mühendislik yetenekleri bir araya gelerek güçlü bir otonom sürüş sistemi oluşturuluyor. AD_4nXfyQGglJuPC_TRJdCWRyXvXnSGw81lg5flfaLlZSJehyUbnWr4i38e8uwjObUiXDQ60xxoIutgmJO9glMNdCc8PiMi0OClxZMEsZXRDuSmnxg5Weyr2GF2DJ5eByu9VDhTi9H1qAS7oj3bZT6jAZDhzEPuqhPe2nITyJYxO6VoNpoxVdCseOVk?key=FuvPHzFQvDMzbRzkYScSYw Ama bu teknolojinin ilerlemesinde güvenlik, ana endişe konusu olmaya devam ediyor. Otonom araç alanında önemli bir oyuncu olan Cruise'un yaşadığı kazalar ve operasyonel hatalar, potansiyel riskleri gözler önüne serdi. Bu tür olaylar, Cruise'un Kaliforniya'daki test izinlerinin askıya alınması gibi düzenleyici eylemlerle sonuçlandı. OWL'un gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS) gibi yenilikler, gece görüşü için yüksek çözünürlüklü termal kameralarla çarpışma önleme yeteneklerini artırmayı amaçlıyor​. 

AD_4nXeI09u4cye8uX4UAlM4S4-_EhMpYnOEaWYoXSQ8LoIeFfMGTZ3t-5QguJkSFBSbwosaxa0kpJ7CQM2JD1aLAmf-dAVA_raaAp-KY9nTXGDRW08XNnrf3OVhkq5A_ntLAUe9JGjp5Oko9d6OSsV_RnMN1MI1zAg9dqAYKe_3mrL-JvcuGr--Nxg?key=FuvPHzFQvDMzbRzkYScSYw

Otonom taksilerin yüksek maliyeti, pahalı sensörler, yazılımlar ve sürekli insan denetimi gerektirmesi nedeniyle büyük bir engel teşkil ediyor. Bu maliyet sorunu, otonom taksilerin geleneksel yolculuk paylaşım hizmetleriyle rekabet etmesini zorlaştırıyor. Bu nedenle şirketler, otonom taksileri daha ekonomik hale getirmek için maliyetleri düşürmeye ve ölçeklenebilirliği artırmaya odaklanıyor​. Hareketliliğin tek seferlik bir işlem yerine bir hizmet olarak ele alınması konsepti, oyun değiştirici olarak görülüyor. Bu model, ulaşım ekonomisini önemli ölçüde değiştirebilir ve düşük hareketlilik maliyetleri ve artan konfor sunarak otonom taksileri daha çekici hale getirebilir.  ABD dışında, Çin gibi ülkeler ve Orta Doğu bölgeleri de otonom taksi alanında ilerlemeler kaydediyor. Çin, Pekin ve Şanghay gibi şehirlerde robotaksi operasyonlarına izin verdi, Suudi Arabistan ve BAE ise geleceğin şehirlerine otonom araç teknolojilerini entegre etmek için yatırım yapıyor. Özetle, otonom taksi endüstrisi teknolojik yenilikler ve stratejik ortaklıklarla hızla gelişiyor. Ancak, yaygın olarak benimsenmesi için güvenlik endişeleri, yüksek operasyonel maliyetler ve düzenleyici engeller gibi zorluklar bulunuyor. Otonom taksilerin başarısı için teknolojideki sürekli ilerlemeler ve ekonomik ve düzenleyici alanların dikkatli bir şekilde yönetilmesi kritik öneme sahip olacak.

 

Kaynakça;

  1. McKinsey & Company: How Robot Taxis Will Change Mobility over the Next 10 Years (2023)​ (McKinsey & Company)​

  2. Bain & Company: How Robot Taxis Will Change Mobility over the Next 10 Years​ (Bain)​

  3. IEEE Future Directions: Autonomous Vehicles and Future Mobility​ (CMTE IEEE)​

  4. World Economic Forum: How Autonomous Vehicles Will Transform Cities and Suburbs​ (World Economic Forum)​

  5. Torque News: Tesla Will Lead the Way​ (Torque News)​

  6. Wikipedia: Robotaxi​ (KryderLaw)​

  7. Kryder Law: Are Autonomous Taxis Coming Soon to Chicago?​ (Bain) https://www.forbes.com/sites/patrickmoorhead/2023/01/31/waymo-is-taking-autonomous-driving-to-the-freeway/?sh=7e55c4f97bfa)【18†source】

  8.    - [McKinsey - Gauging the Disruptive Power of Robo-Taxis in Autonomous Driving](https://www.mckinsey.com/industries/automotive-and-assembly/our-insights/gauging-the-disruptive-power-of-robo-taxis-in-autonomous-driving)

  9.    - [GovTech - After a Year of Setbacks, Where Do Robotaxis Go in 2024?](https://www.govtech.com/transportation/after-a-year-of-setbacks-where-do-robotaxis-go-in-2024)

  10. https://venturebeat.com/2023/05/22/owl-autonomous-imagings-technology-could-make-driverless-cars-safer/)

 

 

[ Değiştirildi: Cuma, 7 Haziran 2024, 8:36 AM ]
 
Eğitim Teknolojileri
yazan Eğitim Teknolojileri - Cuma, 29 Mart 2024, 3:12 PM
Dünyadaki herkese

Robotik Programlama alanında okul takımlarımız ile birçok ulusal ve uluslararası turnuvaya aktif olarak katılım sağlamaya devam ediyoruz. Mart ayı içerisinde yer alan yoğun takvimde öğrencilerimiz pek çok başarılı sonuca imza attılar.

 

FLL (First Lego League) Challenge 3. İstanbul Ortaokul Yerel Turnuvasında mücadele eden takımlarımızdan Ispartakule Ortaokul Takımımız “Şampiyonluk ve “Robot Performans Birincilik Ödülünü, Florya Ortaokul Takımımız “Robotik Tasarım Birincilik Ödülünü, Ayazağa Ortaokul Takımımız “Yenilikçi Proje İkincilik Ödülü ve Robot Performans Beşincilik Ödülünü almaya hak kazandılar. Ispartakule ve Ayazağa Ortaokul Takımlarımız İzmir’de düzenlenen FLL Challenge “Türki̇ye Finaline katılım hakkı kazandı. Erenköy Ortaokul FLL Challenge takımımız katıldığı turnuvada “Yenilikçi Proje Birincilik Ödülü, Ayazağa Ortaokul Takımımız ise aynı turnuvadan “Yenilikçi Proje Beşincilik Ödülü”nü aldı. 

 

Robotex Marmara Bölge Şampiyonasında Nişantaşı Ortaokulu Takımımız 3 kg Sumo Robot kategorisinde, Ispartakule Ortaokulu Takımımız Labirent Çözen Robot kategorisinde “Marmara Bölge Bi̇ri̇nci̇li̇ği̇ aldı. Ispartakule Lise Takımımız “Folkrace Kategorisinde İkinci, Nişantaşı Lise Takımımız “Yazılım Girişimciliği Kategorisinde Üçüncülük ödülü aldılar. 4 Takımımız 20-21 Nisan 2024 tarihlerinde Antalya’da düzenlenecek Robotex Türki̇ye Finallerine katılmaya hak kazandılar.

 

FRC (First Robotics Competition) Bosphorus Regional Turnuvasında Erenköy Lise Takımımız “Otonom Yazılım Ödülü” ve “Üçüncülük Ödülü” almaya hak kazandı. 

 

FRC Marmara Regional turnuvasında ise “Finalist Award” (ikincilik ödülü) ve FRC turnuvasının en prestijli ödülü  olarak nitelendirilen IMPACT Ödülünü alarak Amerika Houston’da düzenlenecek şampiyonaya katılım için hak kazandılar. Ispartakule Lise Takımımız ise aynı turnuvada Finalist-Quality AwardÖdülünü almaya hak kazanmıştır.

 

Öğrenci ve öğretmenlerimizi kutluyor başarılarının devamını diliyoruz. 




 
FİLİZ ÇALIK
yazan FİLİZ ÇALIK - Perşembe, 28 Mart 2024, 9:03 AM
Dünyadaki herkese

Bazı bitki ve hayvanlar tarafından kimyasal bir madde salgılanır ve bu madde salgılayan canlılar arasında iletişim kurulmasını sağlar. Genellikle koku olarak salgılanan bu madde özellikle eş bulma ve tehlike anında uyarı için kullanılır. Bu kimyasallar feromon olarak adlandırılır. Dişi türler genellikle eş bulmak için feromon salgılarken bazı durumlarda tehlikenin varlığını bildirmek içinde feromon salgılandığı olur. Böylece türler eş bulurken aynı zamanda tehlikeler içinde birbirlerini tanınan kimyasalları ile uyarmış olurlar. Tıpkı böcek ve bitkiler gibi insanlarda feromon üretir ama daha karmaşık doğası ile nerede kullanıldığı çok aydınlatılamamıştır. Bir düşünceye göre sosyal etkileşimde önemli rolü vardır. Böceklerin ürettiği feromonlar pek çok araştırmada kullanılmaktadır. 

Feromonlar pek çok alanda kullanılmaktadır. Özellikle son dönemde zararlı böcekleri kontrol altına alma için yapılan çalışmalarda da oldukça sık kullanılmaktadır. 

Feromon içeren böcek ilaçları için iki yöntem çokça tercih edilir. 

Feromon böcekler ile ilgili iki alanda özellikle net kullanılır. 

  1. Tuzaklar: Belirli bir böcek türünü çekmek amacı ile kullanılır. Öncelikle tuzağa feromon yerleştirilir erkek böcek eş bulma amacı ile bu tuzağa gelir ve tuzak içerisinde yakalanır böylelikle böceklerin üreme döngüsü azalır ve sayılarında ciddi oranda azalma meydana gelir. 

  2. Kontrol ve İzleme: Zararlı böcek türlerinin aktivitelerini izlemek amacı ile de feromonlar kullanılır. Bu sayede bir böcek türünün istenilen ortamda bulunup bulunmadığı kontrol edilirken hangi yolları izleyerek depo ya da tarım alanına geldiği konusunda fikir sahibi olunur.Önlemler buna göre geliştirilir. Aktiviteleri izlenir yoğunlukları kontrol edilir.  

Hedeflenen böcek türüne yönelik çalışıldığı için feromon kullanımı çevre dostu bir yöntemdir. Çünkü diğer canlı türlerine zarar vermez. Etkili bir kullanım sağlamak için feromon kimyasının oldukça iyi bilinmesi gerekir. 

 

 
Furkan Ceylan
yazan Furkan Ceylan - Çarşamba, 27 Mart 2024, 2:29 PM
Dünyadaki herkese

 

Sosyal medya, online alışveriş ve dijital oyunlar gibi sanal aktivitelerin günlük hayatımızda yer edinmesiyle, internet giderek hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu değişim, daha hızlı, güvenilir ve kişiselleştirilmiş bir internet ihtiyacını da beraberinde getirdi. Son yıllarda sıkça duyduğumuz Web 3.0 ise tam da bu ihtiyaçlara cevap vermek üzere geliştirilen bir kavram.

Web 3.0, yapay zeka teknolojilerini kullanarak kullanıcılara en uygun verileri sunmayı ve daha şeffaf bir iletişim ortamı oluşturmayı amaçlayan bir internet versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bu gelecekteki değişimin nasıl gerçekleşeceğini anlamak için önce internetin evrimsel yolculuğuna ve önceki sürümlerinden farklarına bakmak gerekiyor.

Web 3.0 Nedir?

İnternetin evrimi hız kesmeden devam ediyor ve son yıllarda sıkça duyduğumuz Web 3.0, bu evrimin bir sonraki adımı olarak karşımıza çıkıyor. Henüz tam anlamıyla net bir tanımı olmamakla birlikte, Web 3.0'un blokzinciri teknolojisiyle şekillenen yeni bir internet versiyonu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yeni nesil internet, yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojilerden güç alıyor ve kullanıcıların deneyimlerini daha da zenginleştirmeyi hedefliyor.

Web 3.0'un temelinde, içerikleri insan gibi anlama, yorumlama ve kategorize etme yeteneği yatıyor. Bu sayede, kullanıcılar daha doğru ve kişiselleştirilmiş içeriklere erişebiliyorlar. Örneğin, sosyal medya hesaplarımıza koyacağımız fotoğrafların nasıl olduğunu bile makineler öğreniyor ve buna göre içerikleri sıralıyorlar. Aynı şekilde, izlediğimiz filmlerle ilgili yorumlar da artık makineler tarafından oluşturulabiliyor.

Web 3.0'un getirdiği yeniliklerle birlikte, internet kullanıcılarına daha kişiselleştirilmiş, daha hızlı ve daha güvenilir bir deneyim sunulması hedefleniyor. Ancak, bu teknolojinin gelişimiyle birlikte beraberinde bazı tartışmalar da geliyor. Özellikle, veri gizliliği ve güvenlik konuları önem kazanıyor ve bu konularda yeni çözümler geliştirilmesi gerekiyor.

Web 1.0 ve 2.0'dan Nasıl Ayrılıyor?

Web 1.0 döneminde, internet kullanıcıları içerikleri tüketmekle sınırlıydı ve etkileşim imkanları oldukça kısıtlıydı. Bu dönemde, genellikle web siteleri bilgi almak amacıyla kullanılıyordu.

Web 2.0'un ortaya çıkmasıyla birlikte, dijital deneyimlerimiz çeşitlenmeye başladı. Sosyal medya platformları sayesinde sürekli etkileşim içinde olabiliyor, içeriklerimizi paylaşabiliyor ve yorumlarımızla katkıda bulunabiliyoruz.

Web 3.0 ise, yapay zekâ teknolojisinin kullanıldığı bir web versiyonunu ifade ediyor. Bu yeni teknolojiyle, veriler toplanıp kullanıcıya uygun şekilde yeniden üretiliyor ve daha objektif sonuçlar elde edilmesi bekleniyor. Bu da bilgilerin insanlar tarafından oluşturulmadığı için değişime daha az açık olduğu anlamına geliyor.

İnternetin Yeni Çağı ve Geleceğin Teknolojik Trendleri

Web 3.0'un geleceği oldukça heyecan verici görünüyor. Bu yeni internet döneminde, yapay zekâ teknolojisinin kullanılmasıyla birlikte daha kişiselleştirilmiş ve daha akıllı bir internet deneyimi yaşayacağız. Ancak, bu teknolojinin getirdiği yeniliklerle birlikte bazı endişeler de beraberinde geliyor. Veri gizliliği, güvenlik ve etik konuları, Web 3.0'un başarılı bir şekilde uygulanması için ele alınması gereken önemli konular arasında yer alıyor.

Öte yandan, Web 3.0'un toplumlar arasında daha şeffaf bir iletişim ortamı oluşturması ve bilgiye daha hızlı ve doğru bir şekilde erişim sağlaması bekleniyor. Bu da bilgiye ulaşımın kolaylaşması ve insanların daha bilinçli kararlar alabilmesi anlamına geliyor.

[ Değiştirildi: Çarşamba, 27 Mart 2024, 2:37 PM ]
 
Mehmet Özgür Çetin
yazan Mehmet Özgür Çetin - Çarşamba, 27 Mart 2024, 11:08 AM
Dünyadaki herkese

Eğitim yolculuğumuzda hepimize eşlik eden, bazen sevgili dostumuz bazen de oyunbozan arkadaşımız ödevler... Bir zamanlar, "Öğretmenim dün akşam elektrikler kesildi" bahanesiyle öğretmenlerimizi ikna etmeye çalıştığımız günler vardı. O dönemlerde ödev, genellikle sınıfta işlenen konuların tekrarı niteliğindeydi ve amaç, bilgiyi kalıcı hale getirmekti. Ancak zamanla ödev, öğrenme sürecinin çok daha fazlasını kapsar hale geldi. Teknolojinin eğitimde daha çok var olmasıyla, "İnternetim çöktü" gibi daha modern bahaneleri duyar olmaya başladık.

 

 

 

Bir dakika durup, ödevin neden var olduğunu ve bizi neden bu kadar meşgul ettiğini düşünelim. Eğitim dünyasındaki genel kanı öğrenmeyi pekiştirmek, sorumluluk almayı öğretmek ve en önemlisi, bağımsız düşünme yeteneğini geliştirmek olsa da farklı görüşler de yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Bu farklı görüşlerin ileri sürdüğü argümanlar dikkat çekici ve ilgiyle takip edilmeli.  Ödevlerin, öğrencilerin zaman yönetimi ve stresle başa çıkma becerileri üzerinde önemli bir baskı oluşturabildiğini, bunun da öğrencilerin kişisel ve sosyal gelişimleri için ayrılması gereken zamanı sınırladığını ileri süren uzmanlar erişim ve kaynakların eşitsiz dağılımı, tüm öğrencilerin ödevleri aynı şartlarda yapabilmesini engelleyerek eğitimde fırsat eşitliğini zedeleyebildiğini belirtmektedir. Bununla beraber öğrencilerin öğrenme motivasyonu üzerindeki olası olumsuz etkileri ve ilkokul düzeyindeki akademik başarıya katkısının sınırlı olması da eleştiriler arasında yer alır.

 

 

 

Bu noktada ödev kavramını tekrar tanımlamanın gerekli olduğu aşikardır . Günümüzde, eğitim uzmanları ve politika yapıcıları, teknolojinin sunduğu yeni imkanlar ve öğrencilerin değişen ihtiyaçları doğrultusunda, daha esnek ve öğrenci merkezli öğrenme yaklaşımlarını benimsemeye başlamıştır. Bu, ödevlerin geleneksel anlamda sorgulanmasını ve alternatif öğretim metotlarının araştırılmasını gerektirmektedir.

 

 

 

12.jpg

Alternatif yaklaşımlar arasında, öğrencilerin bireysel ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre özelleştirilmiş projeler, öğrenmeyi pekiştirmek için oyun tabanlı aktiviteler ve gerçek dünya problemlerini çözmeye yönelik grup çalışmaları sayılabilir. Bu tür yaklaşımlar, öğrencilerin sadece akademik bilgilerini değil, aynı zamanda kritik düşünme, problem çözme, iş birliği yapma ve yaratıcılık gibi hayat boyu kullanacakları becerileri geliştirmelerine olanak tanır.

 

 

 

Ayrıca, öğrenme sürecinin daha etkili olması için öğrencilere geri bildirim sağlama ve onların kendi öğrenme süreçleri üzerine düşünmelerini teşvik etme ihtiyacı da ön plana çıkmaktadır. Bu, öğrencilerin öğrenme hedeflerine ulaşmada daha bilinçli ve motive olmalarına yardımcı olacaktır.

 

Eğitim teknolojilerinin gelişimi, ayrıca uzaktan eğitim ve ters yüz sınıf gibi öğretim modellerini de popüler hale getirmiştir. Bu modeller, öğrencilere ders materyallerini kendi hızlarında öğrenme ve sınıf içi zamanı daha etkileşimli etkinlikler için kullanma fırsatı sunar. Bu yaklaşımların ödev anlayışımızı nasıl dönüştürebileceği üzerine düşünmek, eğitimin geleceği için önemli bir adımdır.

 

   Sonuç olarak, ödevlerin eğitimdeki yerini yeniden düşünmek, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına ve çağın teknolojik imkanlarına uygun, yenilikçi ve öğrenci merkezli eğitim stratejileri geliştirmek zorunlu hale gelmiştir. Bu süreçte, ödevlerin daha anlamlı, etkili ve öğrencilere ilham veren bir öğrenme aracı olarak yeniden şekillendirilmesi, eğitimdeki başarıyı ve öğrenci memnuniyetini artırmanın anahtarı olacaktır. Öğrencilerin gerçek dünya becerilerini geliştirmelerine ve bilgiyi anlamlı bir şekilde uygulamalarına olanak tanıyan bir öğrenme ortamı yaratmak, eğitimin temel amacı olmalıdır.

 

[ Değiştirildi: Çarşamba, 27 Mart 2024, 11:34 AM ]
 
HAFIZE TEZCAN
yazan HAFIZE TEZCAN - Çarşamba, 27 Mart 2024, 8:43 AM
Dünyadaki herkese

 Çocuğun Dünyasında Resim Yapmak

 27 Şubat “Dünya Ressamlar Günü" kutlaması çerçevesinde görsel sanatlar bölümü olarak okulumuzda düzenlediğimiz “Minik Ellerden Canlı Resim” etkinliğinde çocukların ne kadar büyük bir heyecanla katılım sağladıklarını gördük. Özgürce düşlediklerini şekil ve renklerle resmederken ne kadar cesaretli olduklarına ve hayal dünyalarını ne kadar da serbestçe yansıttıklarına şahit olduk. 

Videomuzu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

        C:\Users\ozlem.koroglu\Downloads\IMG-20240227-WA0035.jpg   C:\Users\ozlem.koroglu\Downloads\IMG-20240227-WA0037.jpg C:\Users\ozlem.koroglu\Downloads\IMG-20240227-WA0059.jpg

Çocuğun dünyasında kendini resim yoluyla ifade etmesinin ne kadar önemli olduğunu, resim öğretmeni olduğum yıllar süresince onları izleyerek ve yaptıklarını takip ederek gözlemlemiş oldum. 

Kalemi tutmasıyla başlayan resim yapma isteği, karalamalar şeklinde başlayıp süreç ilerledikçe renklerin ve şekillerin şenliği ile doyamadıkları bir zaman dilimine ulaşmaktadır. Öyle ki ilerleyen yaşlarıyla birlikte gelişen farkındalık daha da güzelleşen ifadeler, tüm hayallerini canlandırmaya başladıkları bu muhteşem ve sevgi dolu dünya ile herkesi iyileştirmeye yeter. Pablo Picasso’nun dediği gibi “Cisimleri gördüğüm gibi değil, düşündüğüm gibi boyarım.” aynı çocukların düşündüklerini o anda olduğu gibi resim yüzeyine aktarmaları ve renklendirmeleri gibi hayal gücünün özgürce kendini ifade etmesi. İşte duygulardaki gerçek aktarımda burada başlamaktadır. Resim yoluyla iç dünyalarını çekinmeden yansıtabilmelerindeki özgürlük, zorlandıkları yönde ifade etmek istediklerini başarabilmek için gösterdikleri sabır ve mücadele kişisel gelişimlerine büyük katkı sağlamaktadır. 

Şair Osman Edip Türkmen tarafından dizelere dökülmüş şiiri ile yazımı noktalamak isterim.

BİR RESİM YAP ÇOCUĞUM

Bir resim yap çocuğum.

Kilim dokur gibi motif motif,

Dal dal, çiçek çiçek, ilmik ilmik.

Atkısı özgürlük, çözgüsü uygarlık olsun.

 

Bir resim yap çocuğum,

Bakmaya doyamadığım;

Bir resim yap çocuğum,

Bir resim;

Adı

MUSTAFA KEMAL olsun

 

                                                                                                           Görsel Sanatlar Öğretmeni Hafize TEZCAN

 

[ Değiştirildi: Çarşamba, 27 Mart 2024, 9:00 AM ]
 
Aslhan BERBER
yazan Aslhan BERBER - Çarşamba, 27 Mart 2024, 8:39 AM
Dünyadaki herkese

Günümüz eğitim sistemi, sadece bilgi aktarımına odaklanan bir yaklaşıma sıkça eleştiri getiriyor. 
Modern dünyada, öğrencilerin sadece bilgiyi ezberlemeleri yerine, kendi düşüncelerini geliştirmeleri 
ve sorgulayıcı bir zihniyete sahip olmaları gerekiyor. İşte bu noktada, International Baccalaureate 
Primary Years Programme (IB PYP) çerçevesindeki eğitim modeli, soru soran, meraklı ve eleştirel 
düşünen nesillerin yetişmesine odaklanarak öne çıkıyor.
IB PYP, öğrencilerin sadece bilgiyi değil, aynı zamanda düşünce süreçlerini anlamalarını ve 
sorgulamalarını teşvik eden bir öğrenme modelidir. Öğrencilere sadece cevapları öğretmek yerine, 
sorular sorma becerisi kazandırmaya odaklanan bu model, öğrencilerin öğrenmeye aktif bir katılımını 
teşvik eder.
Bu eğitim modeli, öğrencilerin dünya etrafındaki karmaşık sorunları anlamalarını ve çözüm bulma 
becerilerini geliştirmelerini hedefler. Soru sorma süreci, öğrencilere çeşitli perspektiflerden bakma 
ve eleştirel düşünce geliştirme fırsatı sunar. Öğrenciler, sadece bilgiyi değil, aynı zamanda bu bilgiyi 
nasıl kullanacaklarına dair stratejiler de geliştirirler.
IB PYP çerçevesindeki eğitim, öğrencilere sorular sorma cesareti verir. Bu, öğrencilerin öğrenme 
sürecinde aktif rol almalarını ve kendi keşiflerini yapmalarını sağlar. Sadece öğretmenlerden alınan 
cevaplarla değil, aynı zamanda kendi çabalarıyla buldukları cevaplarla öğrenen öğrenciler, bilgiyi 
daha derinlemesine anlama fırsatı bulurlar.
Küresel hedeflere çözüm bulma noktasında, IB PYP çerçevesi öğrencilere sadece bireysel düzeyde 
değil, aynı zamanda toplumsal ve küresel düzeyde düşünme fırsatı sunar. Öğrencilere, 
sürdürülebilirlik, adalet, eşitlik gibi küresel hedeflere ulaşmak için nasıl katkıda bulunabilecekleri 
konusunda rehberlik edilir. Bu, öğrencilerin dünya vatandaşı olma sorumluluğunu üstlenmelerine ve 
küresel sorunlara çözümler üretmeye odaklanmalarına yardımcı olur.
Sonuç olarak, IB PYP çerçevesi, soru soran, meraklı ve eleştirel düşünen nesiller yetiştirmek amacıyla 
tasarlanmış bir eğitim modelidir. Bu model, öğrencilere sadece bilgi aktarmak yerine, bilgiyi anlama, 
sorgulama, çözümleme becerilerini kazandırmayı hedefler ve aynı zamanda küresel hedeflere yönelik 
çözümler üretebilecek bilinçli bireyler yetiştirmeyi amaçlar. IB PYP çerçevesindeki eğitim, gelecekteki 
liderleri ve düşünürleri şekillendirmek için önemli bir adımdır

 
Dünyadaki herkese

 

Dünya Kadınlar Günü, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi başarılarına odaklanan
bir gün olarak kutlanır. Spor dünyası da bu başarıların önemli bir parçasıdır ve son yıllarda
kadın sporcuların gücü ve başarısı, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli bir rol
oynamıştır. Bu bağlamda, Paris Olimpiyatlarına yönelik artan kadın-erkek eşitliği çabaları,
toplumsal cinsiyet eşitliğinin ilerlemesine önemli bir vurgu yapmaktadır.
Kadınlar, spor dünyasında uzun bir süredir var olmalarına rağmen, erkek sporcularla
karşılaştırıldığında daha az fırsatlar ve kaynaklara erişim gibi pek çok zorlukla karşı karşıya
kaldılar. Ancak, son yıllarda bu durumlar değişmeye başladı ve kadın sporcuların gücü ve
yetenekleri giderek daha fazla tanınmaya başladı. Artık spor alanında kadınlar da önemli
başarılar elde edebiliyor ve bu başarılar toplumun genelinde büyük takdir görüyor. Hatta
küçük yaşlarda kızlarımıza rol model olarak geleceğin güçlü başarılı sporcuları olmak için
umut oldular.
Kadınların erkeklerle eşit konuma gelmesi eşit haklara sahip olması asırlar boyu sürmüştür.
İlk olimpiyatlara katılana kadar geçirdikleri serüveni biraz paylaşmak isterim. Tabii bu
mücadele kıran kırana da devam etmektedir. Türkiye’de de dünyada da hala bunun
mücadelesi verilmektedir. Bu mücadelenin görünür olduğu alanlardan biri de spor
dünyasıdır. 
Olimpiyatlar yapılırken oyunlar sadece özgür Yunan halkına ve erkeklere açıktı. Kadınlar için
biraz daha değişik ve cezayı öngören uygulamalar vardı. ‘’Yunanistan’ın Tasviri’’ adlı eserinde
Pausanias: ‘’Eğer bir kadın olimpiyatlara katılırsa yüksek bir dağdan atılmakla cezalandırılır.’’
diye yasaklardan bahseder. Sadece katılmaları değil kadınların izlemeleri, kişileri
desteklemeleri ve stadyumlara girmeleri de yasak.  Tarihte iki kadının bu yasağı deldiği
biliniyor. (Kadınlar engellemez ucunda ceza olsa bile ).

kwB4rxdWHDB-ApQnoAuQcRZ_1urWPl4kJN3EIKD-HkjDLhKogi1eT0UPPC1z2CSpG8p_zzTLHXuBMNSD3TEXeUR4hsMsejuCbHIgwDmpYK11ITp56pp6b-JgHl8-bbrawxoetxRPohBd3NCGavn3AQ

Kadınlar bu hakları elde edene kadar birçok yoldan geçiyor. Kadının spor tarihi mücadele
tarihidir diyorum ben. Öncü kadınların bunda çok önem taşıdığını söyleyebiliriz. En
önemlilerinden biri de 1896’daki ilk olimpiyatlarda öne çıkan Stamatia Revithi. Olimpiyatlara
başvuruyor ancak geç kaldığı düşüncesiyle olimpiyatlara kabul edilmiyor. O da ertesi gün aynı
maraton mesafesini tek başına koşuyor ve çıkış-varış zamanını gösteren belgeyi de
yöneticilere onaylatarak tarihte kendisine yer ediniyor. Ve ilk modern olimpiyatların ilk
protestosu da bu şekilde gerçekleşmiş oluyor. 1896’daki bu olimpiyatlara kadınlar davet
edilmeyince 1900 Paris olimpiyatlarında bazı ulusal olimpiyat komitelerinin baskısıyla davet
ediliyorlar. Ancak beş branş için kadınlara yarışma imkânı veriliyor. O dönemde olimpiyat
komitesinin kurucusu Baron Pierre de Coubertin’in, söylemlerinde kadınların spora
katılmaması gerektiği, kadınların rolünün erkeklerin galibiyetini takdir etmek olduğunu
sürekli vurguluyor. Kadınlar durur mu bir kez aklına taktıysa bu yolda ilerlemek için her şeyi
yaparlar .Bunun üzerine erkek kulüplerinden kabul görmeyen kadınlar birlik olarak İki kadın
kulübü kuruluyor ve Fransa Kadınlar Spor Federasyonu kuruyorlar.

Dw2vMSK_gjp0kJjIMr1AQryUY7WTfMTxDCE_Bbay8iMft2l3ReOFwCTqUDaCydi2lNpzqVcRzlhCBI1fN95Hfp3mQarmVOJl-WxE2u-3DqDyxXAsd8ibEIHxDSpS1u_jAygPF3mnvvGYjUJ9xRgfQw

Allice Millat ise Uluslararası Kadınlar Spor Federasyonu’nu kurarak olimpiyat oyunlarını
kadınlara özgü olarak düzenlemeye başlıyor. İlk oyunların bu kadar ses getirdiğini gören
uluslararası olimpiyat komitesi, bu oyunların olimpiyatların prestijine zarar vereceğini düşünerek olimpiyat kelimesinin kullanılmaması gerektiğini söylüyor. Ve Allice Millat ile
yapılan görüşmeler sonucunda atletizmin de kadın etkinlikleri kapsamında olimpiyatlarda yer
almasıyla organizasyonun adı değiştiriliyor.  1936’da kadın atletizmi oyunlarda kesinlikle yer alacağının sözü alınsa da 11 disiplinde olimpiyatlara girebilme serüveni ancak 28 yıl kadar sürüyor ve 1964 Tokyo olimpiyatlarına kadar bekleniyor ve sonunda kadınlar tüm branşlarda katılmış oluyor.
 -Ij0qXo_RlmN9Fjs7XgH6A2W6_Oo7O1e6EIlv_nnmRuV0e0x58cc4gaKGki8OpzBs_-ckeqsDV8NLz4JXUd4xL4o5E6pGiSSJoNH-4q7Og1TuRIZrkaCeHrlADWUPvHz7IbHTS-ziTyeosXCtd1hdQ

Gelelim günümüze Paris Olimpiyatları, kadın-erkek eşitliği konusunda önemli bir kilometre
taşı olabilir. Olimpiyatların köklü tarihinde, erkek sporcuların sayısı ve etkinlikleri genellikle
kadın sporcularınkine göre daha fazla olmuştur. Ancak, son yıllarda, Uluslararası Olimpiyat
Komitesi ve diğer kuruluşlar, kadın sporcuların daha fazla temsil edilmesi için çaba
göstermektedirler. Paris Olimpiyatları, bu çabaların somut bir sonucu olarak daha fazla kadın
sporcunun katılımına ve daha fazla kadın etkinliğine sahne olabilir.
Kadın sporcuların daha fazla temsil edilmesi, sadece spor dünyasında değil, aynı zamanda
toplumun genelinde de önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu temsil, genç kızlara ve kadınlara
spor yapma ve liderlik rollerine yükselme konusunda ilham verebilir. Ayrıca, kadınların spor
dünyasında daha fazla yer alması, toplumun genelinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda
farkındalığı artırabilir ve kadınların potansiyellerini tam olarak kullanmalarına olanak tanır.
Bunun en önemli kanıtı sanırım Filenin Sultanları olsa gerek büyük başarıları ile kim bilir kaç
genç kızın rüyalarına milli takım sporcusu olma yolunda umut tohumlarını ektiler ve daha
azimle, hırsla yaptıkları sportif branşlara sarıldılar.


Ancak, Paris Olimpiyatlarına kadar olan süreçte kadın-erkek eşitliği konusunda daha fazla
adım atılması gerekiyor. Kadın sporcuların desteklenmesi, eğitim almaları ve kaynaklara
erişimlerinin artırılması, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli bir adım olacaktır.
Ayrıca, spor organizasyonlarının ve federasyonlarının kadın sporculara eşit şartlar sağlaması
ve cinsiyet ayrımcılığına karşı sıfır tolerans politikaları benimsemesi de önemlidir.
Sonuç olarak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların spor dünyasındaki gücünü ve
başarılarını kutlamak için bir fırsat sunmaktadır. Paris Olimpiyatları ise kadın-erkek eşitliği ve
toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki çabaları vurgulamak için bir platform sağlayabilir.
Kadın sporcuların gücü ve başarısı, toplumun genelinde daha adil ve eşitlikçi bir dünya için
önemli bir itici güç olmaya devam edecektir.

[ Değiştirildi: Perşembe, 21 Mart 2024, 8:50 AM ]
 
Dünyadaki herkese

Dönüştüren edebiyat... Edebiyatın salt kurmaca metinler yaratmadığını, geleceğin dünyasını inşa ettiğini söyleyebiliriz. Biz okurlara hayal dünyasının kapılarını aralayan, çeşitli zorluklara çözüm getiren bir çıkış noktası vadettiği de temel özelliğidir kanımca. Edebiyat deyince de en başta hemen hepimizin aklına zevkle okuduğumuz dünya klasikleri geliyor. Herkesin klasiklerde özellikle bir favorisi vardır diye düşünüyorum. Mesela kimimiz için Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı, kimimiz için Victor Hugo’nun “Sefiller”i, kimimiz için ise Ernest Hemingway’in “Yaşlı Adam ve Deniz”i ilk aklıma gelenler. Bunların her birimize adalet, mücadele, özgürlük ve sayamadığım birçok duygu ve düşünce kattığını, bugünün toplumunu inşa eden eserler olduğunu söyleyebilirim. Peki, 21. yüzyıla ulaştığımızda biz eğitimciler olarak sizce hangi klasik eser yazarını anmadan geçmemeliyiz? Bazılarımızın hemen aklına geldiği gibi bu önemli yazar, Jules Verne’dir. Jules Verne’in diğerlerinin arasından nasıl ayrıldığına gelince, kendisi belki de yaşadığı dönemdeki çocuklara en önemli yeteneği kazandırabilmiş: hayal etme yeteneği. Yazar, 1828'de Fransa’da doğmuş ve hayatını kaybettiği 1905 yılına kadar önce kendisi hayal ederek birçok eser ortaya koymuştur. H.G. Wells ile bilim kurgu türünün öncülerinden olan yazar; bilim kurgu ile teknoloji arasında âdeta bir köprü vazifesi görmüş, olmaz dediklerimizin olabileceğini bize göstermiştir. Jules Verne; Balonla Beş Hafta, Ay’a Yolculuk, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Dünya’nın Merkezine Seyahat gibi önemli eserleri kaleme almıştır. Tabii bu eserleri kaleme almakta sadece hayal gücünün değil, aynı zamanda döneminin bilim çalışmalarını takip etmesinin etkisi vardır. Örneğin Ay’a insanlı ilk yolculuk Apollo Projesi kapsamında 1969 yılında yapılmışken Jules Verne’in “Ay’a Yolculuk” eseri 1865'te yayımlanmıştır. Yazarın öngördüğü bundan başka birçok önemli icat olduğunu söyleyebiliriz. Gelin bazılarına yakından bakalım:

1.    1889’da bir makalesinde gazetelere alternatif olacak, sunucuların insanlara sunacağı haberler olacağını söylemiş ve bu 1920’lerde gerçekleşmiştir.

2.  “Yirminci Yüzyılda Paris” eserinde insanların yerini alacak dronelardan özellikle savaş gibi durumlarda bilgi alışverişinde faydalanılacağı yer almıştır.

3.  1889’da yazdığı başka bir makalede uzaktan görüntü aktarımı yapabilen algılayıcı aynalar olarak söz edilen bir sistemden bahsetmiştir ve şu anda günümüzde hayatımızın her alanında kullanılan bir teknoloji olarak yerini almıştır.

4.    “Bayrakla Yüzleşmek” adlı eserinde ise havada hareket hâlinde yön değiştirebilen günümüzün güdümlü füzelerinden bahsetmiştir.

Tüm bunlardan da görüyoruz ki çocukların dolayısıyla geleceğin yetişkinlerinin nasıl yetiştiği, neler okuduğu çok önemli bir yere sahiptir. Çocukların değer yargılarını ve yaratıcılıklarını etkileyen şeyin edebiyatın bu büyük ve dönüştürücü etkisi diyebiliriz. Tabii ne olursa olsun yine eğitim ve edebiyatla değer yargılarının yerleşmesi, insanlığın yararına olacak teknolojinin öne çıkması önemlidir.

Jules Verne

Konumuza daha yakın tarihten örneklerle devam edebiliriz. IBM tarafından geliştirilen, saniyede iki yüz milyon pozisyon deneyebilecek beceriye sahip “Deep Blue” adlı bilgisayar, 11 Mayıs 1997’de “Dünya Satranç Şampiyonu” Garry Kasparov’u yenmeyi başararak yapay zekânın neler yapabileceğine dair sanki bize göz kırpıyordu. Başka bir örnek ise Isaac Asimov’un 1940’ta yazmaya başladığı “Ben, Robot” eserinde insan gibi davranan robotları insanlara yardımcı olarak tasvir etmişti. Asimov 1992’de öldü fakat 2016’da Hong Kong merkezli Hanson Robotics’in geliştirdiği “Sophia” adlı yapay zekâya sahip robotu görseydi yazdığı romanı ve teknolojinin geldiği noktayla ilgili ne düşünürdü acaba? Gerçi Asimov’un “Bugünün bilim kurgusu, yarının bilimsel gerçeğidir.” sözü belki de onun şaşırmayacağını hepimize kanıtlar niteliktedir.

 

Günümüzde teknoloji hayatımızın her alanını derinden etkiliyor. Bazılarımız teknolojinin edebiyatın yerini alacağını düşünse de ben bunu bir dönüşüm olarak değerlendiriyorum. Teknoloji, edebiyatın kitlelere daha kolay ulaşmasını sağlıyor. Bunu nasıl mı yapıyor? Kitapların dijitalleşmesi ile e-kitap kavramı hayatımıza girdi, tabii bunu daha da ilginç kılan sesli kitapları da atlamamak lazım. Bireysel olarak insanların internet siteleri tasarlayabilmeleri; kendi edebî zevklerini, okuduklarını paylaşabilmeleri de önemli dijitalleşme faaliyetleridir. Yaratıcı yazma platformları, çevrim içi edebiyat dergileri de amatör yazarların eserlerini paylaşmasını ve geri bildirim almasını kolaylaştırıyor. Ancak teknolojinin bu erişilebilirliği beraberinde bazı sorunları da getiriyor. Özellikle dikkat dağıtıcı unsurların artmasıyla insanların kitaplara olan ilgisi azalabilir mi? Sosyal medya, video oyunları ve diğer dijital içerikler, geleneksel edebiyatın önüne geçebilir mi? Bu soruların cevabı belirsiz olsa da teknolojinin edebiyata olan etkisi sürekli tartışma konusu olmaya devam ediyor.


Edebiyat ile teknoloji arasındaki ilişki, böylesine karmaşık ve sürekli evrilen bir süreçken dönemin şartlarını kendi lehimize kullanmak, günümüzün öğrenci profiline uygun ders planları, sınıf iklimi oluşturmak önceliğimiz olmalıdır. Burada asıl mesele, branşım bazında gerekli noktalarda öğrenciyi sınıf içinde de aktif etmenin gerekliliğidir. Millî Eğitim Bakanlığının da bu sene dersimizi okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi becerilere ayırmasından anlaşıldığı üzere öğrenci; okuduğunu, dinlediğini anlamalı, kendini sözlü ve yazılı ifade edebilmelidir. Bu bakımdan dersler ünitelere göre gerek teknolojiyle desteklenmeli gerek kitaplara gerçekten dokunmalı, kütüphane kültürü oluşturulmalı gerekse öğrencinin aktif edildiği ders ortamları kurgulanmalıdır. Böylece sürdürülebilir öğrenme stratejileri ile yeni nesil öğrenenlerin özellik ve ihtiyaçlarına göre içerikler aracılığıyla dönüşen bireyler yetişmiş olacaktır. İleride teknolojinin edebiyatı ya da edebiyatın teknolojiyi nasıl şekillendireceğini tam olarak bilemeyiz fakat ilişkilerini Jules Verne’e kadar götürebildiğimiz somut ilişkisi mutlaka devam edecek ve bu iki alan arasındaki etkileşim, her ikisinin de gelişimine katkı sağlayacaktır.

 

  
loader image