Ana içeriğe git

Dijital İz Yazıları / Bloglar

Sennur KARANLIK
yazan Sennur KARANLIK - Çarşamba, 19 Mart 2025, 8:33 PM
Dünyadaki herkese

2017 yılı  Ocak ayıydı. Heyecanlıydım, Figueres’te Salvador Dali’nin müzesini gezmeye niyetliydim. Çünkü o, sanatıyla rüya ile gerçeğin sınırlarını eriten, bilinçaltının en karanlık ve büyüleyici köşelerinden yankılanan düşleri, tuvale işleyen bir ustaydı. Onun fırçası, yalnızca resim yapmakla kalmaz, aynı zamanda zamanın, mekânın ve algının doğasını sorgulayan birer kapı aralardı. Eserlerinde zaman, eriyen saatler gibi akışkan ve değişken bir form alırken, fantastik yaratıklar bilinçaltının gölgelerinden fısıldar; bilinç ile bilinç dışı arasındaki görünmez perdeyi aralarcasına izleyiciye seslenirdi. Psikanalitik imgeler, âdeta zihnin labirentlerinde kaybolmaya davet eden birer işaret taşı gibi her biri, rüyaların ve bilinçaltının sırlarını fısıldayan sessiz bir anlatıcıya dönüşürdü. Dali’nin dünyasında her şey mümkündü; saatler eriyebilirdi, gökyüzü katılaşabilir; varlık ve yokluk iç içe geçebilirdi. Bu evrende, düşler gerçeğin ta kendisi olur ve sanat, insan aklının sınırlarını zorlayan bir yolculuğa dönüşürdü. Formların çarpıtıldığı, nesnelerin beklenmedik şekillere büründüğü ve mantığın yerini düşsel bir akışkanlığın aldığı bir yolculuk…
Dali, yalnızca eserleriyle değil, aynı zamanda eksantrik kişiliğiyle de sanat dünyasında iz bırakmıştı. Gerçekçi detaylarla işlenmiş sahneleri, izleyiciyi düş ve gerçeklik arasında gidip gelen bir dünyaya davet etmekte, fırça darbeleri ve renk kullanımı, eserlerine derinlik ve dramatik bir etki kazandırmaktaydı. Kendisini tanıtırken "Sürrealizmin ta kendisiyim!" demesi, sanata olan tutkusunu ve kendine duyduğu güveni göstermiyor muydu? 
Sergiyi gezip bitirdiğimde bir kez daha dehası karşısında büyülenmiştim.
Yıl 2021, yine bir ocak ayıydı.
Okul yöneticileri kurulu toplantısında IT başkanımız heyecanla bize DALL-E’den bahsetmişti. OpenAI tarafından geliştirilen, metin tabanlı komutlardan görseller üretebilen bir yapay zekâ sistemiydi, bu. Kullanıcının girdiği metni analiz ederek, ona uygun imgeler oluşturuyor ve insanların hayal bile edemeyeceği benzersiz kombinasyonlar sunuyordu. DALL·E, veritabanındaki milyonlarca görseli analiz ederek öğreniyor ve yeni görüntüler üretebiliyordu. Kullanıcı "kırmızı gökyüzünün altında eriyen saatler" gibi bir komut verdiğinde, yapay zekâ bu ifadeyi yorumluyor ve Dali’nin tarzını andıran bir eser üretebiliyordu. 
Dali aylarca çalışarak bir tabloyu tamamlarken DALL·E saniyeler içinde istenilen türde görseller oluşturabiliyordu. Bu hız, sanatta zaman ve emek kavramlarını sorgulatmayacak mıydı? Geleceğin dünyasında insanın iç dünyasından beslenen sanatsal üretim mi yoksa yapay zekânın sınırsız olasılıkları mı daha değerli olacaktı? Gerçekle yapayı kim ayıracaktı? İnsan ruhunun derinliklerinden gelen sanat mı, yoksa gelişmiş algoritmaların sentezlediği imgeler mi geleceği şekillendirecekti?
Kafamda çılgın sorular yanıtsız kalıyordu.
Eğer sanatın özünü duygular, deneyimler ve bilinçaltı olarak görüyorsanız Salvador Dali’nin sanatı sizin için daha anlamlı olacaktır. Ancak sanatın sadece görselliğe ve teknik mükemmeliyete dayandığını düşünüyorsanız DALL·E gibi yapay zekâ araçlarının sunduğu sonsuz olasılıklar sizi etkileyebilir. Belki de en iyi yaklaşım, bu ikisini rakip olarak görmek yerine birbirini tamamlayan unsurlar olarak değerlendirmektir. Salvador Dali, sürrealizmin kapılarını araladı; DALL·E ise insan yaratıcılığını genişleten yeni bir araç olarak ortaya çıktı. Yapay zekâ, sanat üretimini demokratikleştirerek herkesin yaratıcılığını ifade etmesini sağlayabilir. Ancak bir yapay zekânın, insan gibi bilinçli, duygusal ve kavramsal sanat üretip üretemeyeceği büyük bir soru işaretidir.
Kısaca günümüzde sanat, insan ve yapay zekâ arasındaki iş birliğiyle farklı yönlere evrilecek. DALL·E'nin ürettiği eserler, daha önce gördüğü görsellerin bir sentezi olduğu için, aslında tam anlamıyla "orijinal" olamayacak. Yapay zekâ, sanatı anlamayacak, sadece veri analizi yapacak ve istatistiksel olarak en olası kombinasyonları üretecektir. 
Renkler, formlar ve sesler, insanın duygularıyla yapay zekânın hesaplamalarının dans ettiği bir sahnede birleşerek yeni ve öngörülemez biçimlere bürünecektir. Bu dönüşüm, sanatın özünü bir kez daha aynada görmemizi sağlayacak; yaratıcılığın sınırlarını silikleştirip onu sonsuz ihtimallerle bezeli bir keşif yolculuğuna dönüştürecektir.

NOT: Bu yazının konusuna uygunluk oluşturmak adına belli bir bölümü CHATGPT’ye yazdırılmıştır; hangisinin benim, hangisinin GPT’nin cümleleri olduğunu anlamak kolay mı? 

 

 

 

 

 

Etiketler:
[ Değiştirildi: Çarşamba, 26 Mart 2025, 9:25 AM ]
 
Emre ŞAHİN
yazan Emre ŞAHİN - Çarşamba, 19 Mart 2025, 8:04 PM
Dünyadaki herkese

Dijital Yorgunluk

Dijital yorgunluk, dijital teknolojilere uzun süreli etkileşimden kaynaklanan fiziksel, zihinsel ve duygusal yorgunlukla karakterize edilen yeni bir yorgunluk biçimidir. Dijital yorgunluk fiziksel ve psikolojik belirtiler ile ortaya çıkabilir. Teknolojik gelişmeler ile bilgisayarların, akıllı telefonların ve diğer dijital cihazların profesyonel ve kişisel amaçlarla artan kullanımı nedeniyle ortaya çıkan yeni bir yorgunluk biçimidir.

 

Dijital yorgunluk genellikle ekran süresinin artmasından kaynaklanan göz yorgunluğu ile kendini belli eder. Ekranlara uzun süre maruz kalmak göz yorgunluğuna, baş ağrısına ve rahatsızlığa yol açabilir. Özellikle yetersiz aydınlatılmış ortamlarda dijital ekranlardan gelen sürekli parlama görsel yorgunluğa neden olabilir (Dong vd., 2021; Wiberg ve Wiberg 2019; Poulain 2018).

 

Dijital yorgunluğun diğer bir nedeni aşırı bilgi yüklemesidir. Sosyal medya, e-postalar ve haber akışları gibi çeşitli dijital kaynaklardan gelen sürekli bilgi akışı, insanların dijital teknolojilerden gelen aşırı bilgi yükü nedeniyle yorulmalarına neden olabilmektedir. Dijital iletişim araçları ve dijital çalışma ortamlarının (sanal ofisler, mobil çalışma) talepleri tarafından yönlendirilen birden fazla görevi aynı anda yürütmeyi gerekli kıldığı için çoklu görev talepleri dijital yorgunluğun diğer nedenleri arasındadır. Özellikle sosyal medya platformlarında başkalarının yaşamlarına maruz kalmak, gündemi kaçırma korkusu (FOMO), yetersizlik veya strese neden olan duygusal ve zihinsel yorgunluklar bu çağa özgü başlıca dijital yorgunluk nedenleridir.

 

Ekran karşısında uzun süre geçirmekten kaynaklanan hareketsiz yaşam tarzı, insanların psikolojik ve fiziksel sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Dijital yorgunluk kendini; göz yorgunluğu, baş ağrısı, boyun ağrısı, kronik yorgunluk, uyku problemleri gibi fiziksel belirtilerle gösterdiği gibi, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, sinirlilik, anksiyete, depresyon gibi zihinsel belirtilerle göstermektedir (Aktaran Tutar ve Mutlu, 2024) (Bilkay, 2021; Abel vd., 2016; Zhang vd., 2020; Milyavskaya 2018).

 

Dijital yorgunlukla başa çıkmak, kişisel farkındalık ve dikkatli alışkanlıklar geliştirmeyi gerektirir. Dijital yorgunlukla baş etmek için bazı stratejiler:

 

      Telefonunuzdaki, bilgisayarınızdaki ya da uygulamalarınızdaki bildirimleri sınırlama

 

      Sosyal medya hesaplarını ve e-posta uygulamalarını belirli saatlerde kontrol etme

 

      Anda kalma veya meditasyon uygulamaları kullanarak rahatlama ve stres azaltma teknikleri uygulama

 

      Dijital cihazları belirli aralıklarla kapatıp tamamen dinlenmeye geçme

 

      Ekran karşısında uzun süre kaldığınızda düzenli aralar verme  [Her 30-40 dakikada bir kısa yürüyüş yapmak veya gözleri rahatlatmak için 20-20-20  (20 dakika ekran kullanımı, 20 saniye süresince 20 metre ilerideki bir nesneye bakmak) kuralını uygulamak faydalıdır.]

 

      Düzenli fiziksel aktiviteler yapma.

 

Dijital Yorgunluk Görseli

 

 

 

 

 

Kaynakça

 

 

 

Dong, H. Y., Feng, J. Y., Wang, B., Shan, L., & Jia, F. Y. (2021). Screen time and autism: Current situation and risk factors for screen time among pre-school children with ASD. Frontiers in Psychiatry, 12, 675902.

 

Poulain, T., Peschel, T., Vogel, M., Jurkutat, A., & Kiess, W. (2018). Cross-sectional and longitudinal associations of screen time and physical activity with school performance at different types of secondary school. BMC Public Health, 18(1), 1-10.

 

Tutar, H., Mutlu, H. T. (2024). Dijital Yorgunluk Ölçeği (DİYÖ): Geçerlilik ve Güvenirlik Çalışması. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 67.

 

Wiberg, M., & Wiberg, B. (2019). The screens of our time: on "time"-implications for screen time research. In Managing Screen Time in an Online Society, 122-145.

 

[ Değiştirildi: Çarşamba, 26 Mart 2025, 9:23 AM ]
 
Dünyadaki herkese

Günümüz toplumlarında her alanda olduğu gibi teknoloji alanında da hızlı bir değişim ve gelişim yaşanmaktadır. Bu değişimin en çok etkilendiği alanlardan biri de eğitimdir. Teknolojinin hızla gelişmesi öğretim ortamlarında teknolojiden yararlanmayı ve çocukların sürece etkin katılım imkânı sağlayacak şekilde eğitim ortamını düzenlemeyi gerekli kılmaktadır. Özellikle son 30 yılda bilgisayar teknolojisinin öğrenme ve öğretme ortamlarına entegrasyonu, eğitim politikası, pedagoji, müfredat ve öğretim kaynakları açısından birçok yeni eğitim reformunun kaçınılmaz bir bileşeni haline gelmiştir. Bu nedenle eğitim alanında teknoloji kullanımı geleneksel yöntemden uzaklaşıp, yeni öğretim yöntemleri sağlamayı ve çocuk ile öğretmen iletişimini artırarak eğitimin niteliğinin artmasını sağlamaktadır. Bu durum, teknolojinin erken çocukluk dönemi eğitim ortamlarına da dâhil edilmesini sağlayan bir unsur olduğu görülmektedir. Bu dönemde çocukların küçük kas gelişimi henüz tamamlanamadığı için teknoloji kullanımı sayesinde öğrenmeler ses ve görsellerle desteklenerek kalıcı hale gelmektedir. Öğretmen ile çocuk arasında olumlu iletişimi sağlamak için kullanılan bilgisayarlar, tabletler, oyunlar, elektronik oyuncaklar sınıf ortamlarına entegre edilerek çocuğun gelişimine katkı sağlanmaktadır. Araştırmalar, teknoloji kullanımının çocukların hafıza gelişimini, iletişim ve problem çözme becerilerini ve doğuştan gelen müzik becerilerini destekleyebileceğini göstermiştir.

 

Aynı zamanda teknolojinin erken çocukluk öğrenme ortamlarına dâhil edilmesi avantajla birlikte içerisinde bazı endişeleri de barındırmaktadır. Çocukların teknoloji bağımlılığı veya sosyal becerileri gelişimlerine ket vurulması, bu endişelerin başında gelmektedir. Bu nedenle okul öncesi öğretmenlerine büyük görevler düşmektedir. Burada öncelikle öğretmenlerin bilgisayar ve interneti bir öğrenme ve öğretme aracı olarak aktif bir şekilde kullanabilmesi beklenmektedir. Ayrıca sınıf ortamına uygun, çocukların ilgi ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak ve farklı yöntem-teknikler kullanarak öğrenme ortamlarını hazırlamaları gerekmektedir. Öğretmenlerin öğretim etkinliklerinde teknolojik materyalleri kullanım becerileri ne kadar artarsa aynı oranda teknolojik pedagojik yeterlilikleri de o oranda olumlu etkilenmektedir. Bu da okul öncesi öğretmenlerinin çocuklara benzersiz bağlamlar sunmaları için teknoloji ile pedagojiyi uygun bir şekilde bütünleştirmelerine olanak sağlayan teknolojik pedagojik alan bilgisine (TPAB) sahip olmaları gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.

 

[ Değiştirildi: Pazartesi, 3 Mart 2025, 10:26 AM ]
 
Dünyadaki herkese

Yapay Zeka ve Eğitim: İngilizce Öğrenme ve Öğretimde Yeni Ufuklar

Günümüzde yapay zeka teknolojileri, öğretmenler için güçlü bir yardımcı haline geldi. Biz eğitimciler olarak, yapay zekayı sınıf ortamında ve bireysel çalışmalarda nasıl kullanabileceğimizi keşfetmek, öğrencilerimize daha iyi rehberlik etmemizi sağlıyor. Peki, yapay zeka bize nasıl yardımcı olabilir ve bundan nasıl faydalanabiliriz? Bu yazıda, yapay zekanın öğretim sürecindeki rolünden, örnek uygulamalardan ve bu teknolojiyi nasıl en iyi şekilde değerlendirebileceğimizden bahsedeceğim.

Yapay Zeka

 

Yapay Zeka Öğretmenlere Nasıl Yardımcı Olabilir?

  1. Bireyselleştirilmiş Eğitim: Her öğrencinin öğrenme stili, hız ve ihtiyaçları farklıdır. Yapay zeka tabanlı araçlar, her öğrencinin performansını analiz ederek kişiye özel eğitim materyalleri ve öneriler sunar. Bu, öğrencilerin eksik oldukları alanlara odaklanmalarını kolaylaştırır.
  2. Zamandan Tasarruf: Ödev değerlendirme, yazılı geri bildirim veya materyal hazırlama gibi zaman alan görevlerde yapay zeka öğretmenlerin yükünü hafifletir. Örneğin, dilbilgisi kontrol araçları, öğrencilerin yazılı metinlerini hızlıca değerlendirerek hem doğru yanıtlar sunar hem de öğretmene zamandan tasarruf sağlar.
  3. Anlık Geribildirim: Öğrenciler yapay zeka destekli uygulamalarda çalışmalarını sürdürürken anlık olarak doğru yönlendirmeler alabilir. Bu da öğrenme sürecini hızlandırır ve hataları minimuma indirir.
  4. Motivasyon Arttırıcı Araçlar: Gamifikasyon (oyunlaştırma) tekniklerini yapay zekanın gücüyle birleştiren uygulamalar, öğrencilerin ilgisini çeker ve derslere aktif katılım sağlar.

 

Örnek Uygulamalar ve Faydaları

  1. Quizlet ve Anki: Bu uygulamalar, kelime kartları hazırlayıp bunları düzenli tekrarlarla öğrenmeyi kolaylaştırır. Yapay zeka algoritmaları, öğrencinin zorlandığı kelimeleri belirleyerek tekrar sıklığını optimize eder.
  2. Grammarly ve ProWritingAid: Yazma becerilerini geliştirmek isteyen öğrenciler için mükemmel araçlardır. Öğrenciler metinlerini yazarken anında düzeltmeler ve öneriler alabilir.
  3. ChatGPT ile Sohbet Pratiği: Yapay zeka destekli bu tür sohbet robotları, öğrencilerin İngilizce konuşma pratiği yapmalarına olanak sağlar. Hatalarını nazikçe göstererek doğru cümle yapılarını öğrenmelerine yardımcı olur.

     

Gerçek Hayattan Örnek: Elon Musk ve Yapay Zeka Kullanımı

Elon Musk, Tesla ve SpaceX gibi dünyanın en yenilikçi şirketlerinin kurucusu olarak yapay zekanın gücünü iş dünyasında en iyi kullanan isimlerden biri. Tesla araçlarında kullanılan yapay zeka, sürüş sırasında milyonlarca veriyi işleyerek hem güvenliği artırıyor hem de araçları daha akıllı hale getiriyor. Musk, bu süreçte yapay zekanın yalnızca bir araç olduğunu, asıl önemli olanın doğru yönlendirme ve insan zekasıyla entegrasyon olduğunu sık sık vurguluyor.

Bu yaklaşımı eğitime uyarlayacak olursak, yapay zeka teknolojilerinin öğretmenlerin yerine geçmek için değil, onların öğrencilerle daha etkili bir şekilde ilgilenmesine olanak sağlamak için tasarlandığını söyleyebiliriz. Tıpkı Tesla’nın araçları daha güvenli hale getirmesi gibi, yapay zeka da eğitimde öğrencilerin ihtiyaçlarına daha doğru çözümler sunarak öğrenme sürecini daha etkili hale getirebilir.

 

Yapay Zeka: Rakip Değil, Destekçi

Yapay zeka, öğretmenlere rakip olmak için değil, onların yeteneklerini desteklemek ve geliştirmek için tasarlanmıştır. Öğretmenler olarak bu teknolojiyi benimsemek, öğrencilerimize daha etkili bir şekilde ulaşmamıza ve onların başarılarına katkı sağlamamıza olanak tanır. Unutmayalım, doğru şekilde kullanıldığında yapay zeka, eğitimde eşsiz bir müttefiktir.

Yapay Zeka Destekçimiz

Siz de yapay zekayı eğitim yolculuğunuzun bir parçası haline getirmek için bugün bir adım atmaya ne dersiniz?

 

[ Değiştirildi: Cuma, 28 Şubat 2025, 4:01 PM ]
 
Dünyadaki herkese

 

I. Giriş

Günümüz teknolojik dönüşümünün en çarpıcı örneklerinden biri, yapay zeka sistemlerinin üretkenlik düzeyinde ortaya koyduğu içeriklerdir. Bu içerikler, geleneksel olarak insan yaratıcılığının ürünü sayılan eserler ile kıyaslandığında, “yaratıcılık” kavramını ve “eser sahibi” tanımını yeniden sorgulatmaktadır. Felsefi bir perspektiften bakıldığında, telif hakkı korumasının temel amacı, yaratıcılığı teşvik etmek ve özgün çalışmaları ekonomik, kültürel ve toplumsal değer olarak tanımaktır. Peki, yapay zeka tarafından üretilen içerikler bu kriterlere uymakta mıdır ve dolayısıyla telif hakkı korumasını gerektirmekte midir?

II. Yaratıcılık, Eser Sahipliği ve İnsan Deneyimi

Yaratıcılık, eser sahipliği ve insan deneyimi kavramları, klasik felsefi düşüncede insanın öznel dünyasının, duygusal derinliğinin ve entelektüel çabasının bir yansıması olarak ele alınır. Geleneksel anlamda bir eserin ortaya çıkışı, sanatçının yaşam tecrübesi, bilinçli düşünce süreçleri ve estetik duyarlılığının somutlaşmasıdır. Bu durum, eserin yalnızca fiziksel bir üretim süreci değil, aynı zamanda insanın içsel dünyasının ve deneyimlerinin özgün bir ifadesi olarak değerlendirilmesini sağlar. Eser sahipliği, bu yaratıcı sürecin meyvesi olarak, emeğin ve bireysel ifadenin tanınması ve ödüllendirilmesi amacına hizmet eder; telif hakkı sistemi de bu bağlamda, bireyin yaratıcı emeğini koruyarak toplumsal kültürel mirası sürdürmeyi hedefler (Çoban, 2022).

Ancak, günümüz teknolojik dönüşümünün en çarpıcı örneklerinden biri olan yapay zeka sistemleri, yaratıcı süreçleri yeniden tanımlamaya zorlamaktadır. Yapay zeka, geniş veri kümeleri ve karmaşık algoritmalar aracılığıyla özgün içerikler üretebilmekte; ancak bu üretim, insanın bilinçli, duygusal ve estetik katkılarından yoksun kalabilmektedir. Burada şu temel soru ortaya çıkar: Yaratıcılık, yalnızca insanın içsel deneyimlerinin bir ifadesi midir, yoksa algoritmaların öngörülemeyen kombinasyonları da “yaratıcı” kabul edilebilir mi? Eğer yaratıcılık, esasen insanın deneyimsel zenginliğine bağlı ise, yapay zeka tarafından otomatik üretilen içeriklerin, gerçek anlamda yaratıcı olup olmadığı tartışmaya açıktır. Bu noktada, insan deneyiminin derinliği ve özgünlüğü, eserin değerini ve korunmasını sağlayan temel unsurlar olarak ön plana çıkar.

Eser sahipliği kavramı da bu tartışmanın merkezinde yer almaktadır. Geleneksel telif hakkı sistemi, eserin yaratım sürecinde sergilenen bireysel çabayı, özgün düşünceyi ve duygusal derinliği ödüllendirmek üzere yapılandırılmıştır. Ancak yapay zeka ürünlerinde, eserin ortaya çıkışında insan girdisinin yanı sıra algoritmaların öngörülebilir kalıplarının etkisi de bulunmaktadır. Bu durum, yapay zeka tarafından oluşturulan eserlerin kime ait olması gerektiği sorusunu belirsizleştirir; çünkü klasik tanımda “eser sahibi” ifadesi, insanın bilinçli katkısını temel alır. Dolayısıyla, yapay zekanın ürettiği içeriklerin telif hakkı kapsamında korunup korunmaması, yalnızca teknik bir mesele değil, aynı zamanda insanın yaratıcılık ve deneyim dünyasının korunup korunmamasıyla ilgili derin felsefi soruları da gündeme getirir (Poland, 2023; Yang & Zhang, 2024).

Bu tartışmalar, yaratıcı sürecin doğasının yeniden yorumlanması gerektiğini ortaya koyar. Eğer yaratıcı faaliyet, yalnızca insanın subjektif deneyimlerinin bir ifadesi ise, yapay zeka tarafından üretilen eserlerin mekanik kombinasyonlardan ibaret olduğu ve dolayısıyla gerçek anlamda “yaratıcı” sayılmaması gerekebilir. Öte yandan, yapay zekanın sunduğu özgün kalıplar ve beklenmedik sonuçlar, yeni bir yaratıcılık biçiminin varlığını işaret ediyorsa, o zaman geleneksel kavramların ötesinde, farklı bir telif hakkı düzenlemesi gerekebilir. Bu noktada, insan deneyiminin, duygusal ve entelektüel derinliğin, eserin özgünlüğünde oynadığı rol, tartışmanın temelinde yer alır; çünkü gerçek yaratıcılık, yalnızca teknik üretimden ziyade, insanın yaşamdan edindiği deneyimlerin ve düşünsel zenginliğin somutlaşması olarak değerlendirilebilir.

III. Telif Hakkının İşlevi ve Felsefi Dayanakları

Telif hakkı, toplumların kültürel ve entelektüel gelişimine önemli katkılar sağlayan, bireylerin özgün yaratıcılık çabalarını tanıyan ve ödüllendiren temel bir hukuki düzenlemedir. Bu düzenleme yalnızca eserlerin ekonomik değerini korumakla kalmaz, aynı zamanda o eserlerin yaratım sürecinde sergilenen bireysel deneyim, duygusal derinlik ve entelektüel emek gibi ögelerin de korunmasını amaçlar. Telif hakkının işlevi, yaratıcılığı teşvik etmek ve bireylerin özgün düşüncelerini toplumsal hafızaya kazandırmak suretiyle kültürel mirasın sürekliliğini sağlamak üzerine kuruludur. Bu bağlamda, felsefi dayanaklar; bireysel emeğin, özgünlüğün ve estetik değerlerin tanınması ilkesine dayanır. Yaratıcılık kavramı, tarihsel olarak insanın bilinçli ve duygusal deneyimleriyle iç içe geçmiş, estetik duyarlılık ve subjektif yorumların somutlaşması olarak görülmüştür (Çoban, 2022). Dolayısıyla, telif hakkı sistemi, insanın yaşam deneyimlerinin, entelektüel çabasının ve duygusal ifadesinin bir yansıması olarak ortaya çıkan eserleri korumayı amaçlar.

IV. Yaratıcılık ve Eser Kavramı Üzerine Sorgulamalar

Soru: Klasik felsefi yaklaşımlarda, "yaratıcılık" insanın bilinçli düşüncesi, duygusal deneyimi ve özgün ifadesiyle yakından ilişkilendirilmiştir. Peki, yapay zeka tarafından üretilen bir çıktı, gerçekten "yaratıcı" kabul edilebilir mi?

Düşünce Denemesi: Eğer yaratıcılık, yalnızca insan deneyiminin bir yansıması ise, yapay zeka tarafından oluşturulan içerik, otonom bir şekilde ortaya çıksa dahi, temelde insan girdisinin ve yönlendirmenin sonucu olduğundan, bu içeriklerin "yaratıcı" olup olmadığı tartışmaya açık kalır (Çoban, 2022​). Öte yandan, yapay zeka sistemlerinin sunduğu özgün kombinasyonlar, daha önce hiç görülmemiş eserler ortaya koyuyorsa, bu durum "yeni" bir yaratıcılık tanımına ihtiyaç duyulduğunu da düşündürebilir.

Soru: Telif hakkı koruması, esasen yaratıcılığı ödüllendirmek, emeği tanımak ve toplumsal kültürel mirası korumak amacını taşır. Ancak yapay zeka tarafından üretilen eserlerde bu temel prensipler nasıl uygulanmalıdır?

Düşünce Denemesi: Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bazı davalarda (örneğin, “Zarya of the Dawn” davası) yapay zeka çıktılarında insan katkısının belirleyici olduğu vurgulanırken, tamamen otonom üretilen kısımların korunmayacağı öne sürülmektedir (Poland, 2023​). Ancak bu yaklaşım, telif hakkı korumasının sadece insan emeğine dayalı olması gerektiği varsayımını yeniden gündeme getiriyor. Bu durumda; yapay zekanın geliştirilmesinde emeği geçen kişiler, kullanıcılar veya yatırımcılar arasında hak dağılımının nasıl olması gerektiği konusunda net bir fikir birliği henüz sağlanamamıştır.

Soru: Yapay zeka, kendi varlığına ilişkin bilinç veya kişilik kazanır mı? Eğer kazanırsa, bu durum telif hakkı kavramını temelden nasıl değiştirecektir?

Düşünce Denemesi: Bazı teorik yaklaşımlar, yapay zekaya sınırlı da olsa “elektronik kişilik” tanınabileceğini öne sürerken, bu durumun etik ve hukuki sonuçları tartışmalı hale gelmektedir. Eğer yapay zekaya bağımsız bir kişilik atfedilirse, o zaman ürettiği eserlerin de doğrudan onun eser sahibi olarak korunması gündeme gelebilir. Ancak bu, insan yaratıcılığına dayalı telif hakkı kavramının temelini sarsar mı? Bu soru, hem felsefi hem de yasal açıdan henüz net bir cevabı olmayan bir mesele olarak kalmaktadır.

V. Sonuç

Yapay zeka tarafından üretilen eserlerin telif hakkı kapsamına alınması sorunu, yalnızca hukuki bir mesele olmakla kalmayıp, felsefi, etik ve toplumsal boyutları da barındıran karmaşık bir tartışmadır. Bir yandan, teknolojik gelişmenin ve yaratıcı inovasyonun desteklenmesi için koruma mekanizmalarına ihtiyaç duyulurken, diğer yandan telif hakkının temel dayanakları olan insan yaratıcılığı, bilinç ve duygusal derinlik kavramları sorgulanmaktadır. Bu çerçevede, yapay zeka tarafından üretilen eserlerin telif hakkı kapsamına alınması yönündeki yaklaşım, insan girdisinin ve yaratıcılığın varlığını esas alan bir uygulamayla sınırlı tutulabilir veya alternatif sui generis (kendine özgü) koruma modelleri geliştirilebilir. Nihai karar, hangi değerlerin ve prensiplerin toplum tarafından daha çok benimseneceğine bağlı olarak, dinamik ve bağlama duyarlı bir düzenlemeyle şekillendirilebilir.

 

 

Referanslar

Çoban, Y. T. (2022). Türk Fikri Mülkiyet Hukuku Çerçevesinde Yapay Zekâ Ürünleri. On İki Levha Yayıncılık.

Poland, C. M. (2023). Generative AI and US Intellectual Property Law. arXiv. https://arxiv.org/abs/2311.16023

Yang, S. A., & Zhang, A. H. (2024). Generative AI and Copyright: A Dynamic Perspective. arXiv. https://arxiv.org/abs/2402.17801

 

 

 
Dünyadaki herkese

FMV IŞIK OKULLARI, ROBOTİK YARIŞMALARINDA TARİH YAZDI!

FMV Işık Okulları, beş kampüsüyle katıldığı First Lego League (FLL) ve VEX Robotics yarışmalarında olağanüstü bir başarıya imza atarak büyük bir zafer elde etti! Öğrencilerimiz, inovasyon, mühendislik ve takım çalışması alanlarındaki üstün yeteneklerini sergileyerek yarışmaların en prestijli ödüllerini kazandı.

FLL 2025 Teması: MASTERPIECE Her yıl farklı bir tema ile gerçekleştirilen First Lego League yarışmasının bu yılki teması MASTERPIECE idi. Öğrenciler, bu tema doğrultusunda sanat, bilim ve teknolojiyi birleştirerek geleceğe yön verecek yenilikçi projeler geliştirdi. Takımlarımız, jüriyi etkileyen projeleri ve mükemmel robot performanslarıyla adlarından söz ettirdi.

FMV Işık Okulları'nın FLL'deki Üstünlüğü FMV Işık Okulları, dört kampüsüyle yarışmaya katılarak büyük bir rekabetin yaşandığı turnuvada olağanüstü dereceler elde etti:

  • Ispartakule Kampüsü:

    • 🏆 Robot Performans Birincilik Ödülü: Takım, teknik bilgi ve stratejik düşünme becerileriyle en yüksek puanı alarak şampiyon oldu.

    • 🏆 Turnuva Üçüncülük Ödülü: Genel başarılarıyla turnuvanın en iyi üç takımı arasına girerek büyük bir başarıya imza attı.

  • Florya Kampüsü:

    • 🏆 Turnuva İkincilik Ödülü: Üstün proje çalışmaları ve robotik yetenekleriyle turnuva ikincisi olmayı başardı.

    • 🏆 Robot Performans İkincilik Ödülü: Robotlarının teknik donanımı ve başarılı programlaması sayesinde ikinci sırada yer aldı.

  • Erenköy Kampüsü:

    • 🏆 Proje Üçüncülük Ödülü: Yenilikçi ve yaratıcı proje sunumları, jüri tarafından büyük beğeni topladı ve üçüncülük ödülüne layık görüldü.

  • Nişantaşı Kampüsü:

    • 🏆 Aslan Koç Ödülü: Takım koçunun liderlik, rehberlik ve ilham verici yaklaşımı sayesinde bu özel ödülü kazandı.

VEX Robotics’te de Büyük Başarı! FMV Işık Okulları öğrencileri, sadece FLL’de değil, aynı zamanda uluslararası VEX Robotics yarışmalarında da büyük başarılar elde etti. Teknoloji ve mühendislik becerilerini en iyi şekilde sergileyen öğrencilerimiz, aldıkları ödüllerle bizleri gururlandırdı:

Ispartakule Kampüsü   Nişantaşı Kampüsü

  • Ispartakule Kampüsü:

    • 🏆 Innovate Award: Yenilikçi ve yaratıcı mühendislik çözümleriyle bu prestijli ödülü kazanarak VEX Ulusal Finaline katılma hakkı kazandı!

  • Nişantaşı Kampüsü:

    • 🏆 Build Award: Mekanik tasarımda üstünlüklerini kanıtlayarak bu ödülü kazandılar.

Geleceğin Liderleri Burada Yetişiyor! FMV Işık Okulları olarak, öğrencilerimizin bilim ve teknoloji alanındaki başarılarını desteklemeye devam ediyoruz. FLL ve VEX Robotics yarışmalarında kazandığımız bu büyük zaferler, onların mühendislik ve inovasyon alanındaki potansiyellerini gözler önüne serdi. Bu başarı, gelecekte daha büyük projelere ve dünya çapında inovasyonlara ilham olacak!

Öğrencilerimizi, onlara rehberlik eden öğretmenlerimizi ve destek veren tüm velilerimizi yürekten tebrik ediyoruz! 

[ Değiştirildi: Perşembe, 6 Mart 2025, 8:40 AM ]
 
Dünyadaki herkese

Teknoloji her geçen gün gelişirken eğitim dünyası da bu değişime ayak uyduruyor. Son dönemde biz öğretmenlerin işini kolaylaştıran yapay zekâ araçları arasında Brisk AI oldukça dikkat çekiyor. Peki, Brisk AI nedir ve nasıl kullanılır? Bu yazımızda Brisk AI’ı birlikte keşfedelim.

Brisk AI Nedir?

Brisk AI, öğretmenler için özel olarak tasarlanmış bir yapay zekâ destekli soru hazırlama aracı. En büyük avantajlarından biri, öğretmenlerin müfredatlarına uygun sorular üretmesine yardımcı olması. Özellikle fizik gibi disiplinlerde kavramları test etmek için kullanışlı bir araç sunuyor.

AD_4nXfbXDXd_0Kj8I2rLOKyBpwFWAba0uLTKTHqU4fc5qDisTAAB4hhbW49MHwxiQR3-mw8z7VdxeUQM6BTKTwiUVKWKFLgiK7c5WYkDaQRNS3_jxDGRrxfrOQoqrYFFxTzxWXIr35q?key=IakrVlxbpq2jcNlQJ42RLNIH

Brisk AI ile Nasıl Soru Hazırlanır?

Brisk AI’ın en güzel yanlarından biri, sadece metinlerden değil, aynı zamanda YouTube’daki ders videolarından da soru üretebilmesi. Yani, bir fizik dersine ait bir YouTube videosunun bağlantısını Brisk AI’a verdiğinizde, sistem videodaki içerikleri analiz edip uygun sorular oluşturabiliyor. İşte Brisk AI ile soru hazırlamanın temel adımları:

  1. Giriş Yapın – Brisk AI platformuna kaydolun veya giriş yapın.

  2. Kaynak Belirleyin – Bir metin, konu başlığı veya YouTube videosu seçin.

  3. Soru Türünü Seçin – Çoktan seçmeli, açık uçlu veya doğru-yanlış gibi soru türlerinden birini belirleyin.

  4. Sorularınızı İnceleyin – Oluşturulan soruları gözden geçirerek dersinize uygun hale getirin.

  5. Düzenleyin ve Kaydedin – Gerekirse soruların zorluk seviyesini değiştirin veya açıklamalar ekleyin.

Örnek Uygulama: Fizik Dersi İçin Soru Hazırlamak

Örneğin, 11. sınıfta "Basit Harmonik Hareket" konusunu işliyorsunuz diyelim. Brisk AI’a konu başlığını yazabilir veya ilgili bir YouTube ders videosu bağlantısı ekleyerek sorular üretebilirsiniz. Yapay zekâ, bu konuyla ilgili aşağıdaki gibi sorular oluşturabilir:AD_4nXdpAdgpnDFvQpzyZmmKVB_p3yyMaoMjgXznze3btoRpRNP7t4dzykwhefO-3DKvYvNHj7o1UCRQG76X0toO9zfDzzlR-7txSgtqqFB0IEFXedgfF4QaTLwm9B2d-NhZDtwwbeAE?key=IakrVlxbpq2jcNlQJ42RLNIH

  • Basit harmonik hareketin temel denklemi nedir?

  • Bir yay sarkacının periyodu hangi değişkenlere bağlıdır?

  • Aşağıdakilerden hangisi basit harmonik hareket yapan bir sistem değildir?

Hazırlanan sorular üzerinde küçük değişiklikler yaparak kendi anlatımınıza en uygun hale getirebilirsiniz.

Avantajlar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Brisk AI, öğretmenlere zaman kazandıran güçlü bir araç olsa da her yapay zekâ uygulamasında olduğu gibi bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor:

  • Akademik Doğruluk: Oluşturulan soruları mutlaka kontrol edin. Yapay zekâ bazen yanlış veya eksik bilgiler üretebilir.

  • Öğrenci Seviyesine Uygunluk: Soruların öğrencilerinizin seviyesine uygun olup olmadığını gözden geçirin.

  • Etik Kullanım: Yapay zekâdan alınan soruları doğrudan kullanmak yerine kendi yorumlarınızla zenginleştirin.

Brisk AI, fizik gibi kavramsal derslerde öğretmenlerin işini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Hem zamandan tasarruf sağlıyor hem de ders içeriklerine uygun soru hazırlama sürecini hızlandırıyor. Yapay zekâyı bilinçli bir şekilde kullanarak derslerinizi daha verimli hale getirebilirsiniz.

 
Dünyadaki herkese

Eğitim dünyasında teknolojik ilerlemeler, öğrenme yöntemlerini sürekli olarak dönüştürmekte ve geliştirmektedir. Yapay zekâ (YZ), öğrencilerin bireysel öğrenme süreçlerine uyum sağlayarak onlara daha kişiselleştirilmiş bir eğitim deneyimi sunmaktadır. Matematik eğitimi de yapay zekâ destekli uygulamalar sayesinde daha interaktif ve anlaşılır hale gelmektedir.

 

YZ, matematikteki soyut kavramları daha somut hale getirmek için güçlü araçlar sunmaktadır. Örneğin, cebir, geometri ve istatistik gibi alanlarda YZ tabanlı sistemler, karmaşık hesaplamaların ve modellerin görselleştirilmesini kolaylaştırmaktadır. Öğrencilerin matematik öğrenim süreçlerini destekleyen bu sistemler, anlık geri bildirimler sunarak problem çözme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda öğretmenler, yapay zekâ destekli araçları kullanarak ders içeriklerini daha dinamik hale getirebilir ve öğrencilerin ilerlemelerini detaylı bir şekilde takip edebilir.

 

Matematik eğitiminde kullanılan birçok yapay zekâ aracı bulunmaktadır. Photomath, öğrencilerin matematiksel ifadeleri mobil cihazlarıyla tarayıp adım adım çözümlerine ulaşmasını sağlamaktadır. Wolfram Alpha, ileri düzey matematiksel hesaplamalar yaparak öğrencilere teorik bilgileri pratik örneklerle sunmaktadır. Symbolab, türev, integral ve denklemler gibi konularda ayrıntılı çözümler sunarak öğrencilerin kavramsal anlayışlarını pekiştirmektedir. GeoGebra, interaktif grafikler ve dinamik görsellerle geometri ve fonksiyonlar gibi konuların daha iyi kavranmasına olanak tanımaktadır. Khan Academy, öğrencilere kişiselleştirilmiş eğitim imkânı sunarken, Socratic by Google yapay zekâ desteğiyle öğrencilerin anlamakta zorlandıkları konulara rehberlik etmektedir.

 

Matematik eğitiminde yapay zekâ, öğrencilerin analitik düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmelerine büyük katkı sağlamaktadır. Mantıksal akıl yürütme ve modelleme süreçlerinde YZ destekli araçlar, konuların daha anlaşılır hale getirilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu sayede, öğrenciler soyut kavramları daha somut ve uygulanabilir bir bağlamda öğrenebilmektedir.

 

Öğretmenler için de YZ büyük kolaylıklar sunmaktadır. Öğrencilerin bireysel gelişimlerini analiz eden bu sistemler, öğretmenlerin her öğrencinin ihtiyacına uygun geri bildirim vermesini sağlamaktadır. Böylece, derslerin kişiye özel olarak uyarlanması ve sınıf içi farklılıkların daha etkin yönetilmesi mümkün olmaktadır.

 

Sonuç olarak, yapay zekânın matematik eğitimine entegrasyonu, hem öğrencilerin öğrenme deneyimini güçlendiren hem de öğretmenlerin iş yükünü hafifleten bir unsurdur. Bilinçli ve doğru kullanıldığında, yapay zekâ, matematik eğitimini daha erişilebilir, etkileşimli ve verimli hale getirebilir. Bu yenilikçi teknoloji, öğrencilerin geleceğe daha donanımlı bireyler olarak hazırlanmasına önemli katkılar sunmaktadır.

 

[ Değiştirildi: Pazartesi, 3 Mart 2025, 8:06 AM ]
 
Dünyadaki herkese

Teknoloji çağında bilgiye erişim hızlandıkça eğitimde de yenilikçi yöntemlere ihtiyaç artıyor. Yapay zekâ (AI), bu değişimde önemli bir rol oynayarak biz öğretmenlerin işini kolaylaştırıyor ve öğrenciler için kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunuyor. Peki, yapay zekâ destekli öğretim araçları sınıflarımızda nasıl bir fark yaratıyor?

 

Eğitimde Yapay Zekânın Rolü

 

Yapay zekâ; verileri analiz etme, problem çözme ve öğrenme süreçlerini otomatikleştirme gibi yetenekleri sayesinde, eğitimde hem öğretmenler hem de öğrenciler için önemli bir yardımcı haline gelmiştir. AI, öğretim materyallerinin hazırlanmasından, öğrenciye özel geri bildirim verilmesine kadar pek çok alanda kullanılmaktadır.

 


Derslerde Kullanılabilecek Yapay Zekâ Destekli Araçlar

 

  1. ChatGPT:

     

  • ChatGPT

     

  • Öğrencilere hızlı ve doğru bilgi sunarak, araştırmalarında yardımcı olur.

     

  • Öğretmenler için ders planı hazırlama, sınav sorusu oluşturma gibi işlerde destek sağlar.

     

Canva:

 

  • Canva

     

  •  Yapay zekâ destekli tasarım araçları ile ders içeriklerini etkili ve görsel açıdan zengin hale getirir.

     

  • Öğrenciler için proje ve sunum hazırlamada ilham kaynağıdır.

     

QuillBot:

 

  • QuillBot

     

  •  Metin düzenleme ve yeniden yazma aracı olarak öğrenci ödevlerinde veya öğretmen raporlarında zaman kazandırır.

     

ClassPoint:

 

  • ClassPoint

     

  • PowerPoint sunumlarını etkileşimli hale getirerek sınıf içi katılımı artırır.

     

Khan Academy (AI destekli):

 

  • Khan Academy

     

  •  Öğrencilerin öğrenme hızına uygun olarak kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimi sunar.

     

Edpuzzle:

 

  • Edpuzzle

     

  •  Videoların içine sorular ve etkileşim ekleyerek dersleri daha etkileşimli hale getirir.

     

Socrative:

 

  • Socrative

     

  • Gerçek zamanlı quizler ve sınavlar oluşturarak öğrenci performansını anında değerlendirme olanağı sağlar.

     

  •  

Flip (Eski Adıyla Flipgrid):

 

  • Flip

     

  •  Öğrencilerin video tabanlı yanıtlar vermesini sağlayarak sözlü ifadelere önem verir.

     

Nearpod:

 

  • Nearpod

     

  •  Sınıf içi etkileşim ve sunumları daha etkili hale getiren bir platform.

     

Grammarly:

 

  • Grammarly

     

  •  Yazıları kontrol ederek dilbilgisi ve yazım hatalarını düzeltir, öğrenciler ve öğretmenler için faydalıdır.

     


Öğrenci Başarısına ve Öğretmen Yükünü Hafifletmeye Etkisi

 

Yapay zekâ araçları sayesinde öğretmenler, zaman alan tekrarlayan görevler yerine öğrencileriyle birebir etkileşimde daha fazla zaman geçirebilir. Öğrenciler ise yapay zekâ destekli uygulamalarla ihtiyaçlarına göre uyarlanış öğrenme deneyimleri elde eder.

 

Örnek: Matematik dersinde yapay zekâ araçları, öğrencilerin zorlandığı konuları tespit edip eksiklerini gidermelerine yardımcı olabilir.

 


Etik Kullanım ve Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

 

Yapay zekâ araçlarının eğitimde kullanımı büyük fırsatlar sunsa da dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır:

 

  1. Veri Güvenliği: Öğrenci verilerinin korunması sağlanmalıdır.

     

  2. Doğru Kullanım: Yapay zekâ araçları, öğrenme sürecini kolaylaştıran bir yardımcı olarak görülmeli, öğrencinin yerine düşünmemelidir.

     

  3. Eleştirel Düşünme: Öğrencilere yapay zekâ tarafından üretilen bilgilere sorgulayıcı bir bakış açısıyla yaklaşmaları öğretilmelidir.

     


Sonuç Olarak, yapay zekâ destekli öğretim araçları, dersleri daha verimli ve etkili hale getirerek hem öğretmenlerin iş yükünü hafifletiyor hem de öğrencilerin öğrenme süreçlerini zenginleştiriyor. Geleceğin eğitim sistemini bugünden inşa etmek için yapay zekâyı bilinçli ve doğru bir şekilde kullanmamız gerekiyor.

                                                                                                                                                  E. Birsen AKIN

 

                                                                                                                                      Bilişim Teknolojileri Öğretmeni

 

 

[ Değiştirildi: Çarşamba, 26 Şubat 2025, 2:21 PM ]
 
Dünyadaki herkese

Merhaba Işık Ailesi. Sadece bir öğretmen olarak değil; bir anne, bir veli ve bu toplumda yaşayan bir
vatandaş olarak sesleniyorum. Her şeyin başı sağlık diyor, sonrasında da “eğitim”in geldiğini çok iyi
biliyoruz. 21. yüzyıl becerileriyle çocuklarımızı donatıyoruz, yapay zekâlarla kapasiteleri arttırmaya
çalışıyoruz, dijital dünya ile yüzümüzü ileri bir çağa çeviriyoruz. Tüm kişilik özelliklerimle hepsini canı
gönülden destekliyorum ama resme büyük bakarken çok küçük temel taşlarının da yine o resimden
çıkmaması gerektiğini düşünüyorum. Eğitimin vazgeçilmesi olması gereken, küçük ama temel taşı
olan iki unsur: oyun ve kitaplar.
Bir Türkçe öğretmeni klişesi olarak “kitapların büyüsünü” kaleme almasaydım olmazdı. Ama önce
“oyun” kısmına parantez de açmak gerekir. Ben sokaklarda oyunla büyüyen bir neslin temsilcisiyim.
Yeni bir nesilde ise veli olarak “oyun”la haşır neşir oldum. Daha doğrusu olmaya çalıştım. Benim
çocuğum benim çocukluğum gibi “sokak” kokmadı ne yazık ki ama “oyun” kelimesinin kuvvetini
biliyor. Kitap ise başka. Bambaşka. Daha bir kutsal benim için. Ekran çocuklarına kitap okutmak
şimdiki dünyada zor ama imkansız değil. Çocuklarımıza nasıl kitap okutalım değil yazımın ana fikri.
Önce “biz”den başlayalım.
Bir eğitimci olarak eğitime gönül vermiş bir isimden bahsetmek istiyorum: Ahmet Şerif İzgören. Önce
sosyal medyaya düşen konuşma videolarıyla tanımıştım kendisini. Sonra kitaplarıyla buluştum.
“Masallarda Bir Peri Çıkar Karşınıza Gerçek Hayatta Öğretmen”. Hayatıma, mesleğime dokunan öyle
kuvvetli bir kitap oldu ki. Tüm öğretmen arkadaşlarıma okutmuştum kitabı. Mesleğimde ne zaman
umutsuzluğa düşsem her sayfasında altını çizdiğim hikâyeler ışık oldu karanlığıma. Bu topraklarda
birçok çocuğa, kadına, köy halkına dokunmuş nice öğretmenlerin başarı dolu hikayesine tanık oldum.
Sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanına uzanmış koca yürekli öğretmenleri de tanıdım. Bu
hikayelerden feyz almak yolumu açtı bir anlamda. Sonra “Süperman Türk Olsaydı Pelerinini Annesi
Bağlardı” adlı kitabı okumadan geçemezdim. Bu sefer de eğitime bir veli gözüyle bakmamı sağladı.
Yine satırların altları çizildi, yine dersler çıkarıldı. Ve kitap yine tavsiye edildi çokça.
Sonra küçük şehrimin butik kitapçısının vitrininde hızlı bir kitap taraması yaparken “Ahmet Şerif
İzgören” ismini görünce kitabın adına bakmadan kitapçıya girdim ve “Ahmet Hoca’nın kitabını
istiyorum.” dedim. Yeni kitabı çıkmış ve kitabın adını hâlâ bilmiyordum. Gerek de yoktu o an için. Ne
yazdıysa yine ufuk açıcıdır dedim. Kitabın ödemesini yaparken okudum kitabın adını: AT ŞU ADIMI.
Öyle de yapmıştım. Kitapçıdan içeri adım atmamıştım sadece. Bir öğretmen, bir anne ve bir yurttaş
olarak da attığım adımlar vardı aslında. İşte “bir kitap okudum, hayatım değişti” öyküsü. O değişen
hayatın içeriği bana kalsın. gülüyor
Çok karakterli hikâyeler, çok yalın bir dille kaleme alınmıştı her üç eserde de. “Önsöz”ü okurken bile
uçakta, Ahmet Hoca’nın yanında sohbet ediyormuşsunuz hissine kapılabilirsiniz. Altını çizeceğiniz çok
güzel özlü sözler ve gerçek hayatlar var bu kitaplarda. Eğitimi dert edinmiş insanlar için başucu
kitapları bunlar. Artık kişisel değil, toplumsal gelişelim Azizim.
Saygılar, Azizim!

Günay Miray GÖK
Türkçe- Öğretmeni

 

  
loader image